Her şeyden önce burada biraz konuşmak istiyorum. Biliyorsunuz ülkemiz şu an yasta.
Büyük bir deprem atlattık, bir çok insanımız evini kaybetti. Ailesini, dostlarını kaybetti.
Böyle bir zamanda içimden gram bölüm yazmak gelmedi. Denemedim bile. İçim kavruluyordu çünkü. Son bir-iki gündür fic okuyarak kafamı dağıtmaya çalışıyordum ve bir şey fark ettim. Belki sizde kafanızı dağıtmak istiyosunuz. Belki biraz acı gerceklerden uzaklaşmak ve güvenli bir sığınak arıyorsunuz bu yüzden elime telefonu aldım ve neden olmasın dedim.
Neden benim gibi kafasını birazda ficler ile dağıtmak isteyenlere bir kaç fic bölümü vermiyeyim ki? Diye düşündüm.
Bu bölümü birazda olsa kafanız dağılsın diye yazıyorum. Umarım hepiniz iyisinizdir.
Sizi seviyorum İnci tanelerim. Bir derdiniz olursa buraya yazmaktan çekinmeyin. Oldu da çekindiniz bana dm atabilirsiniz hepsine itina ile cevap verip elimden geleni yapacağım. Sevgilerle Hyrun.
***********************************************
Gözlerimi temizlenmiş odamda açtım. Dünün izleri yoktu. Saftı oda. Sanki ilk gecemizden önceki ruhum sarmalamıştı odayı.
"Eve geldiğinde neden bana haber vermedin?"
Sesin geldiği yere döndüm ve baş ucumda oturan namjoon'u gördüm. Kaşları çatıktı, üstünde V yaka bir tişört vardı ve boynu benim yapmadığım farklı izlerle doluydu.
Gözlerimi yumup yutkundum. Sakinleşmem gerekliydi. Bir süre öyle kalıp sakinleşmeyi bekledim. Bir kaç dakika sonra sakince açtım gözlerimi ve doğruldum yatakta.
"Eve dönerken arabada uyuya kalmışım. Benide woo yatırdı büyük ihtimalle." Dedim. Kaşları olabilirmiş gibi daha çok çatıldı. "Ne demek beni woo yatırdı!" Ben ne kadar sakinsem Namjoon bir o kadar öfke doluydu.
"Ne var bunda joonie(!) Alt tarafı arkadaşım beni uyandırmak yerine yatağıma kadar taşıdı." Öfke ile soludu ve "Bunu normalleştirme Jungkook!" Dedi.
Omuz silktim ve "Sen alfaların kokusunun üstüne sinmesini normalleştire biliyorsan, bende bunu normalleştiririm Jonie(!)"
Sinirle yüzünü sıvazladı ve "Sen artık mühürlü bir Omegasın Jungkook. Hareketlerine, insan ilişkilerine dikkat etmen gerek. Kim klanının baş Alfası olarak bana laf getirtemezsin."
Yavaşca yataktan kalktım ve banyoya doğru adımladım. Banyo kapısında durup arkama bakarak "Sen omegana laf getirmede ustasın ama!" Diye fısıldadım duyduğundan emin olarak ve hızla banyoya girdim.
Kesinlikle şerefsizin tekiydi. Kendi yediği naneleri bilmezden gelip benim arkadaş ilişkime bok atıyordu.
Sakin olmaya çalışarak hızlıca duşa girdim. Hiç bir şey düşünmemeye çalışarak yıkanmıştım. Ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı ama neyse.
Duştan çıktığımda Namjoon odada değildi. Bir süreliğine de olsa benden uzak durması yararına idi. Sakince üstümü giyindim.
Telefonumu elime aldığım zaman woo dan bir mesaj geldiğini gördüm.
Eun Woo:
Uyandın mı güzellik?Merak etme.
Uyandım ve sakin olmaya çalışıyorumEun woo:
En kısa zamanda intikam planını bekliyorum
Bebeğim ( ˘ ³˘)♥Beklemede kal yakışıklı
Telefonu köşeye koyup aşağı mutfağa indim. Bir şeyler atıştırmam gerekiyordu. Dolabı karıştırırken belimden bir çift kol tarafından sarıldım. Omzuma konan baş ise çabası!
"Kavga edelim istemiyorum. Bu daha bizim 4. Günümüz." Boynuma bir öpücük kondurdu cümlesini bitirip.
Hiç bir şey demeyip dolaptan sandviç malzemesi çıkarttım. Belimden ayrılmaz iken attığım adımlara ayak uydurmaya çalışıyor ve boynuma sürekli olarak öpücükler konduruyordu.
Sandviçi hazırlarken"Sende ister misin?" Diye sordum sessizce. Boynuma bir öpücük daha kondurup "Elinden zehir olsa yerim." Diyerek onaylamıştı beni.
Bu herifi anlamakta zorluk çekiyordum. Hem bana çok iyi davranıyordu hemde arkamdan bir alfa ile yatıp kalkıyordu. Derdi neydi bunun.
Düşüncelerimi dağıtan şey kaşarı keser iken parmağıma attığım derin kesikti. "Hiii!" Diye bir ses çıkartıp parmağımı kavradım. Namjoon endişe ile geri çekilip "iyi misin Jungkook?" Diye sordu.
Dolan gözlerim ile ona bakıp "açıyor." Dedim. Endişe ile kestiğim parmağımı kavradı ve ağzına götürdü. Yarayı yalamadan önce fısıldadı "Alfalar eşlerinin yaralarını yalayarak iğleştirebilir." Demişti.
Göz yaşlarım akarken tekrar mırıldandım "açıyor." Biraz daha yaladı ve kapanan yarayı gösterdi bana. "Acımaz artık." Dedi ama bilmediği acıyan yerimin aptal bir parmak olmadığı idi. Kalbim açıyordu.
Yere çöküp sesli bir şekilde ağlamaya başladım tekrar. "Açıyor işte. Açıyor!" Hıçkırıklarımı tutamıyordum. Kurdum isyan ediyordu. Alfasına yetmediği için deliriyordu. Alfasını lanet olası başka bir alfa ile paylaşmak zorunda olduğu için deliriyor, kendini mahvediyordu.
Namjoon önümde çöktü ve "Acımaması gerekliydi. İyileşti oysaki." Dedi. Omzuna bir tane vurup "Senin yüzünden!" Diye bağırdım ve ağlamaya devam ettim.
Beni kollarına çekti ve sıkıca sarıldı. Saçlarımı okşarken başımı boyun girintisine gömmüştüm. Orada hıçkırarak ağladım biraz. Geri çekilmeden öncede mühür yerine kocaman bir ısırık bıraktım. Mühür yerini bir tek ben morartabilirdim.
Ufak bir ineleme bıraktı mutfağa "Bu ne içindi şimdi?" Dedi şaşkınca. Burnumu çekip doğruldum. "Canımı yaktığın içindi." Dedim. Çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı. "Özür dilerim bebeğim." Dedi. Yavaşca çenemi okşamıştı.
Burnumun ucuna bir öpücük kondurdu ve sandviçi kendisi yapmaya devam etti. Sonrada beni salona sürükledi ve televizyon karşısında ki kanepeye oturttu. Televizyondan saçma bir romantik komedi filmi açıp kendi elleri ile besledi beni.
Bana sandviçi yedirdi, koca bir bardak kola içirdi, kirlenen ağzımı sildi ve sonrada beni göğsüne çekip filmi oradan izlemeye devam etmemi sağladı.
Filmin bitimine yakın uykum gelmişti ve üstünde yattığım yumuşak kas yığını uyumak için çok cezbedici gelmeye başlamıştı.
Sakince birazda düşünceler içerisinde kaybolmak üzere iken o yumuşak kas yığını üzerinde uykuya daldım. Belki pek huzurlu değildi ama iyi hissettirmişti. Sanki Alfam bana ait gibi. Sadece bana...