5-Ceza

1K 27 4
                                    

medya: yakışıklı bebeğim, Semih'im

Neye uğradığımızı şaşırarak koğuşa geçiyorduk. Ne sanmıştık ki evcilik mi oynayacaktık? Tabii ki disiplin olacaktı.

Çoğu kişi benim gibi yol yorgunu olduğundan erkenden yataklara devrilmişti. Geri kalanlarsa yarım kalan sohbetlerine devam ediyorlardı.

Ben de yanımda getirdiğim kitabı elime alıp okumaya başlamıştım. Ne de olsa bol bol zamanım vardı.

Gözlerim kitaptan yavaş yavaş kayarken uyuyakalmıştım. Yorgun olduğumdan deliksiz bir uyku çekiyordum, ortamdaki ter, ayak kokusuna aldırmadan.

Aniden gelen sesle herkes yataklarından benim gibi fırlamıştı. Kimse ne olduğunu anlamadan kafalarını kaldırırken gelen sesle bakışlarımız kapıya yöneldi. Oydu, yine. Belli olmuştu burada sürekli yüz göz olacaktık. Acaba beni görmüş müydü? Çünkü görse tanırdı, en azından gelip bir hâl hatır sorardı herhalde. O kadar evimde kalmıştı adam.

"KALK! KALK! KALK!" elindeki demir sopayı ranzanın demirlerine vururken herkes ayaklanmış ve selam verme pozisyonunda bekliyordu.

"Hızlıca hazırlanın, sabah antrenmanı yapacaksınız. Sizi bahçede bekliyorum." arkasına bakmadan kapıdan çıkmıştı, mağara adamı.

"Daha kargalar bokunu yemedi amına koyim biz napıcaz bu saatte?"

Herkes kendi kendine mırıldanırken kimsenin bu durumdan memnun olmadığı belliydi. İstemeye istemeye de olsa herkes hazırlandıktan sonra bahçeye inmiştik.

"Hazır ol!"

"Rahat!"

"Bahçenin etrafında 5 tur koşacaksınız. Yorulup pes eden olursa cezasını çeker. Sadece o da değil tüm koğuş birlikte... Başla!"

'Pezevenk ilk günden 5 tur koşturulur mu daha güneş bile doğmamış.' öfkeyle koşuyorduk. İlk birkaç tur rahat geçse de 4. turda adımlar yavaşlamıştı. Bahçe büyüktü sonuçta etrafında döne döne bir hal olmuştuk.

Son tura yaklaşırken ayaklarımın bedenimi taşıyamadığını hissediyordum. "Ben yapamayacağım galiba" arkamdan koşan Alperen'e sessizce söylenirken.

"Semih kusura bakma ama ilk günden senin yüzünden ceza yersek ananı sikerim" gayet açık ve net bir şekilde söylemişti. Sonlara doğru yaklaşırken derin bir oh çekerek kafamı gökyüzüne kaldırdım. Hava yeni yeni aydınlanıyordu.

Pat.

Ayağım yerdeki taşa takılmıştı. 'Hassiktir!' bacağıma kramp girmişti, ayağa kalkamıyordum. Herkes dönüp bana bakarken ayağa kalkmaya çalışıyordum ama ne çare. En sonunda pes ederek kendimi yere teslim etmiştim. Diğerleriyse çoktan bitirmiş sıraya girmişti bile.

"Ayağa kalk asker!" irkilerek doğruldum ama kalkamıyordum. Hala uyuşuktu ayağım.

"Duymadın mı asker ayağa kalk dedim!" sesi git gide hiddetlenirken,

"Ayağıma kramp girdi komutanım kalkamıyorum." o sırada herkes dönmüş bizim olduğumuz tarafı izliyordu. Yiğit'in yüzündeyse mimik oynamıyordu. Arkasını döndü ve diğerlerinin yanına gitti.

"Gidip bakın şuna daha sonra ceza olarak askeriyedeki tüm çöpleri toplayacaksınız." sesi az geliyordu ama cezayla ilgili konuştuğunu anlaşılıyordu.

Sonrasında herkes yanıma doluşurken Osman hemen beni koltuğumun altından tutup bir banka oturtturmuştu. Gözler benim üzerimdeydi, benim hatamdı. Onlara bakıp özür diledim, mahcup olduğum her halimden belliydi zaten bunu isteyerek yapmamıştım.

MAĞARA | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin