4. BÖLÜM

173 18 14
                                    

Güzellik ve Mükemmellik Bilinmek İster!

Efkâr kelimesi, hüzünlü anlara atfedilerek kullanılıyordu. Halbuki fikirler anlamına gelmekteydi. İşte Mehmet, efkâr kelimesinin tam hakkını vererek sigarasını içerken, geceyi solumuş, içindeki savaşın bir parça durulmasını sağlamıştı. Kendi kuralsızlığı ile bulunduğu evdeki kuralların şiirsel estetiği arasında şaşkına dönmüştü.

Her hali, en ufacık bir hareketi ve tüm mimikleri bu şaşkınlığını dile getiriyordu.

Mehmet'in sigara molasından sonra üzerinde kitapların yer aldığı ceviz kaplama sehpanın önünde, karşılıklı olarak yerlerimizi almıştık.

Mehmet, bir müddet, duvarda asılı tablolara göz gezdirdi ve sonunda da çarpıcı, bir o kadar da ibretli ifadelerin bulunduğu bir tabloya takılıp kaldı.

Tabloda muhteşem bir manzara resmi vardı ve altına da şöyle bir vecize yazılmıştı:

"Sen, burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getirmediği şeye kalbini bağlayamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi bu şehirden de çıkacaksın, keza bu fani dünyadan da çıkacaksın... Öyle ise aziz olarak çıkmaya çalış."

Bu büyüleyici tablonun altındaki, bu anlamlı söz, Mehmet'i sarsmıştı. Bir müddet öylece kalakaldı ve derin düşüncelere daldı.

Sonra da ağır ağır ve üstüne basa basa şöyle bir soru sordu:

- Hocam, Allah kâinatı niçin yaratmış olabilir? Yaratmasaydı dünya ve insanlar da olmazdı. Dolayısıyla bu kadar sıkıntı ve problem de yaşanmazdı.

Dünyanın fani olduğu gerçeği, Mehmet'in zihninde yankılanmaya başlamıştı... Çok uzaklarda gibi gözüken ümidimin, bir anda parlamasına sebep olmuştu. Mehmet'in sorduğu soru, sıradan ve hafife alınacak cinsten değildi. İmanî meselelerin temelini oluşturan çok önemli bir konuydu bu. Buhususlar iyi anlaşılmazsa zihinlerdeki bulanıklık da gitmezdi.

- İşte harika bir soru daha, dedim, iltifata boğmak için. Her sorduğun soru, senin ne kadar zeki olduğunu ortaya koyuyor, diyerek cevap verdim:

- Kâinatı yaratmak Allah'ın bir tercihidir. Bu tercihin nedenlerini sorgulamak, yaratılmış bir insan olarak bizlere düşmez.

Zengin bir adam, gönlünden kopan bir merhametle, muhtaç insanları giydirse, yedirse, onlara harçlık verse, sevindirse içlerinden birisi de çıkıp;

- Bütün bunları niçin yaptın, yapmasan olmaz mıydı, diye sorgulamaya kalksa ne kadar nezaketsizlik yapmış olur. Allah'ın da kâinatı niçin yarattığı konusunu sorgulamaya kalkmak, öncelikle biz kullara münasip düşmez. Zaten bu konuya kendi akıl ölçülerimizle açıklama getirmeye kalksak da bir sonuç alamayız. Çünkü Yaratan, ne için yarattığını, kendisi açıklamadan; yaratılmış olan bizler bunu hiç açıklayamayız. Açıklamaya kalksak da yine eksik ve noksan kalır.

...Ama bu soruya bir nebzecik de olsa bir cevap vermek bakımından şunları söyleyebiliriz:

Önce yaratmanın bir ihtiyaçtan ileri gelmediğini ve tamamen Cenab-ı Hakk'ın, kendi bileceği bir tercih konusu olduğunu ifade etmek lazımdır.

Bu kâinatın yaratılmasındaki en önemli sebep, Allahu Teala'nın kendi manevî güzelliğini ve mükemmelliğini, yarattığı mahlukatta görmek istemesidir. Yani ilminin sonuçlarını, kudretinin harikalarını, güzelliğinin yansımalarını, zenginliğinin genişliğini, merhamet ve şefkatinin görüntülerini varlık aynalarında bizzat seyretmek istemesidir.

DÜZCELİ MEHMET {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin