"Gözlerini açıyor!"
"Tanrım, şükürler olsun."
Hastane odasında yatağında yatan çocuk, gözlerini hafif aralamaya başlar.
"İyisin değil mi? Ağrın var mı?"
Jisung şoku üzerinden atlatamamış, üst üste sorular soruyordu.
"Hayatım, biraz sakin ol. Çocuk daha yeni uyandı."
"Nasıl sakin olayım Minho? Çocuğu sokak serserileri bıçaklamış. Sakin olmamı mı bekliyorsun?"
Minho sevgilisinin koluna sarılmış yatağın karşısındaki koltuğa oturtmuştu.
"Tamam birazcık sakin ol, Hyunjin biraz daha kendine gelsin sorularını öyle sorarsın."
Sarı saçlı olan yatağında gözlerini kırpıştırarak etrafa bakıyordu. Jisung yerinden hızlıca yerinden kalktı ve Hyunjin'in yanına ilerledi.
"Hyunjin, iyi misin? Ağrın yok değil mi? Neden cevap vermiyorsun?"
Hyunjin gözlerini sıkıca geri kapadı ve başını tuttu.
"Ah, Jisung tane tane konuş ve sessiz ol başım ağrıyor..."
Jisung Hyunjin'in elini tutar.
"Başka bir yerlerin ağrıyor mu?"
Jisung fazla telaşlanmıştı. En yakın arkadaşının bıçaklanması onun için korkunç birşeydi.
"Yaram...Biraz ağrıyor ama abartılacak gibi değil. Çok fazla ağrırsa söylerim zaten."
"Seni bu hâle getirenler umarım geberirler. Ne kadar endişelendim haberin var mı?"
"Jisung tamam sakin ol. Ölmedim birşey olmadı abartma lütfen."
Minho yerinden kalkıp Jisung'un yanına tekrar geçti, elleriyle Jisung'un omuzlarından tuttu.
"Bebeğim gel biz seninle biraz hava alalım."
Jisung omuzlarında olan elleri indirdi.
"Bekle birşey söylemeyi unuttum, o adamların seni sıkıştırdığını görünce senin yaşlarında bir çocuk onları durdurmaya çalışmış. Oda senin gibi bıçaklanmış."
Jisung sözünü bitirmeden Hyunjin konuşmaya daldı.
"Ne? Ciddi misin!? İyi miymi-Ah..."
Hyunjin anlık şokla fazla hareket edip yarasını acıtmasıyla inlemişti
"Hey hey hızlı hareket etme! Yaran acıyor."
"İyi miymiş sen bana onu söyle."
Jisung ellerini Hyunjin'in sarı saçlarının arasında gezdirir.
"Hm hm iyi merak etme. Şuan odasında uyuyor, istersen bir ara yanına gidip görebilirsin."
"Teşekkür ederim. Minho hadi Jisung ile biraz hava alın iyi gelir."
Minho sevgilisinin belinden tutar ve kapıya doğru ilerler. Arkasını dönüp Hyunjin'i uyarırcasına konuşur.
"Hiç bir yere gitme, fazla hareket etme canın yanmasın. Her hangi birşey olursa hemen ara."
"Tamam, anladım."
Minho ve Jisung kapının dışına çıkıp yavaşça kapıyı kapatırlar.
Jisung sırtını duvara yaslar."Minho kendimi çok kötü hissediyorum...Yorgunluktan değil. Kardeşim gibi gördüğüm arkadaşımı koruyamadığım için kendimi çok kötü hissediyorum. Onun yaralı olması içimi yiyip bitiriyor.."
Minho kollarını dünden beri ağlamaktan yorulmuş sevgilisine doladı.
Kollarının arasında olan Jisung'un saçlarına minik öpücükler kondurdu."Bebeğim, ağlamaktan yorulmadın mı? Bak hem Hyunjin iyi yeter bu kadar ağladığın."
"Haklısın..."
Jisung ve Minho dışarıya hava almaya çıktıklarında, Hyunjin yatağında yatıyor, beyaz tavana bakıyordu. Hastanede bunalıyordu. Alışık değildi, böyle kapalı yerlerde durmayı sevmiyor, fazla bunalıyordu. Çok zaman geçmeden içeriye hemşire girdi. Yarasına pansuman yaptı. Hyunjin yarasının acıdığını söyleyince ağrı kesici verdi ve hemşire odadan çıktı. Sarışın çocuk yarasını acıtmayacak şekilde yan bir şekilde yattı. Yatağının dibinde olan telefonu aldı, kişilerinden Minho'nun numarısını bulup aradı.
"Alo Hyunjin? İyi misin, bir şey mi oldu?"
"Hayır, sadece yanıma gelir misiniz diyecektim. Biliyorsun bunalıyorum."
"Geliyoruz. Su falan ister misin?"
"Hm hm, kapatıyorum çabuk gelin."
Hyunjin telefonu kapadıktan sonra boşluğa bakmaya devam etti. Çok geçmeden Jisung ve Minho içeriye girdi. Minho elindeki iki su şişesin birini Hyunjin'e uzattı.
"Al bakalım."
"Teşekkürler."
Hyunjin Minho'nun yardımıyla yataktan doğruldu, elindeki su şişesinin kapağını açtı ve kafasına dikti.
Fazla susamış olmalıydı ki şişedeki tüm suyu bitirmişti."Çok susamışsın galiba."
"Evet Minho çok susamışım, ne zaman çıkacağım burdan? Çok bunaldım."
"Doktor bugün taburcu olabilir dedi ama biraz daha dinlenseydin hm?"
"Off tamam. Şu bahsettiğiniz çocuk varya, onu görebilir miyim?"
"Görebilirsin. Seni götürmemi ister misin?"
"İyi olur."
Minho elini Hyunjin'in beline yerleştirip kalkması için destek verdi. Hyunjin ayağa kalktı, Minho'dan destek alarak çocuğun odasının kapısına kadar yürüdü.
"Tamam Minho, sen kapıda bekle ben teşekkür edip çıkacağım zaten."
"Peki, bekliyorum."
Minho kapının yakınında olan koltuğa oturdu.
Hyunjin kapıyı tıklatıp "Girebilirsiniz!" sözünü duyunca içeri girdi.Yatakta yatan siyah saçlı çocuk yavaşca canını acıtmayacak şekilde Hyunjin'e doğru döndü.
"Vayy yakışıklı, uyandın mı?"
Hyunjin soruya karşı tek kaşını kaldırdı.
"Yakışıklı? Ve evet uyandım. Teşekkür etmeye gelmiştim."
"Teşekkür etmene gerek yok. Geç otur ayakta bekleme, yaran acımasın."
Hyunjin yatağın dibindeki siyah koltuğa oturur.
"Yataktan bahsetmiştim ama neysee! Adın ne? Kaç yaşındasın?"
"Hwang Hyunjin, 22 yaşındayım. Sen? Senin adın ne?"
"Ay merak mı ettinn! Lee Felix."
"Vayy ismin çok güzelmiş."
"Teşekkür ederim. Birde birşey soracağım...Canın çok acıyor mu?"
"Çok acımıyor tekrar teşekkür ederim. Peki senin canın acıyor mu?"
"Hayır fazla hareket etmezsem acımıyor. Hem zaten bugün çıkacağım buradan."
Hyunjin Felix'e doğru garip bir şekilde baktı.
"Bende bugün çıkacağım. Yakının falan yok mu? Neden seni görmeye gelmediler?"
"Az önce abimi ve arkadaşını aradım geliyor, yolda."
"Anladım. Ben...Ben çıkayım artık."
Hyunjin koltuktan kalkacağı zaman, koltuk ve yatak çok yakın olduğu için Felix Hyunjin'in bileğinden tuttu.
"Biraz daha kalsaydın? Arkadaş olurduk."
Felix yataktan Hyunjin'in bileğinden destek alıp, yarasının acımasıyla yüzünü buruşturarak doğrulur.
"Hem- Ah.. numaramı verirdim."
Garip bir fice başladım:/ tutmayacağını bildiğim halde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I LOVE ME 》》Hyunlix
FanfictionAşka inanmayan Hyunjin, kendisine bulaşan sokak serserilerinden onu kurtarmaya çalışıp, bıçaklanan çocuğa aşık oldu. "Sadece bana bak bebeğim. Gece gündüz."