Bachira Meguru 6 yaşında bir canavarla karşılaştı.
Yatağının altında ya da dolabının gölgesinde saklandığında korkulan türden bir canavar değildi. Geceleri sana saldıran ya da bir yırtıcı hayvanın avına yaptığı gibi seni takip eden bir canavarda değildi. Bu canavar onun kafasının içinde yaşıyordu.
Bachira tek başına oynuyordu. Diğer çocuklar ondan hoşlanmaz, onunla dalga geçerler, ona lakap takarlardı. Bu yüzden tek başına oynamaya başlamıştı, binalarının dışındaki arka duvara karşı pratik yapıyordu, annesi daha fazla gitmesine izin vermemişti.
Dün diğer çocuklardan birinin ona çelme taktığı dizindeki sıyrık hâlâ sızlıyordu, o donuk ağrı Bachira'nın gözlerini yaşartmıştı. Aceleyle onları ovuştururken, içinde yalnızlığın ilk çatlakları açıldı. O sadece bir arkadaş, birlikte oynayacak biri istiyordu.
Daha sonra, bağlantının her zaman orada olup olmadığını, harekete geçeceği o kader gününü beklediğini veya evrene yaptığı sessiz yakarışın bir şekilde duyulup duyulmadığını merak edecekti. Bachira bilmiyordu ama, muhtemelen asla bilemeyecekti. Ama onun hatırladığı şuydu:
Bağlantı ona, zihninin en karanlık yarıklarını doldurmak için hızla akan su gibi siyah ve mavi bir girdapla geliyordu, zihninin girintilerine yerleşirken soğukkanlı ve nazik bir varlıktı.
Gözlerini açtı ve kendisine ait olmayan ayakların topu çalmak için koşmasını izledi. Bachira, onun yaşındaki çocuklarla dolu bir sahaya gözünü dikerken bunun bir Küçükler Ligi maçı olduğunu fark etti. Yüzleri giderek görüş alanına giriyor ve sonra canavarın attığı her adımda kayboluyordu.
Canavarı daha hızlı koşmaya teşvik ettiğinde, canavar onu dinledi. Top sahada hızla ilerlerken topu nasıl daha iyi kontrol edebileceği konusunda ona koçluk yaptığında, canavarın sözlerine kulak verdiğini hissedebiliyordu. Hedefi canavarının gözlerinden görüyor ve aynı anda hem çok yüksek hem de çok uzak gelen tezahüratlar işiterek tanıdık bir zafer dalgası hissetmişti.
Kafasında bir canavar varsa ve o aslında bir canavar değilse başka ne olabilirdi? Zorbalığın çok derinlere indiği günlerde çağrısına kulak veren ve onu daha az yalnız hissettiren bu hayalet, kafasında ve kalbinde yaşayan bir ses ona teşekkür ediyordu, ama duymuyordu.
Ancak ilerleyen günlerde, başıboş mırıltılar duymaya başladı, çevreyi kendisininkinden farklı görüyordu sürekli. Bir ismin tekrar tekrar tekrarlandığını duyduğunda canavarının kendi canına kıymış olabileceğinden şüphelenmeye başlamıştı hatta.
Annesine canavarının da bir adı olup olmadığını sormuştu ve annesi onu kucağına alırken saçlarını düzelterek gülümsemişti. "Öyle olduğunu söyleyemem, küçük arım."
Oğluna bakarken gözleri yorgun ve yumuşak bir şekilde duraklıyor. "Neden? Canavarının bir adı var mı?"
Bachira'nın yorganına gömülen sesi, odanın sessizliğinde yumuşak bir fısıltı gibiydi. "Adı Isagi."
Isagi, annesinin canavarın olacağını söylediği gibi hayali değildi, ama o yine de bir canavardı ve belki... sadece belki, diye düşündü Bachira, o aynı zamanda bir arkadaş olabilirdi.
öhöm,
güzel bir bachisagi buldum çevireyim dedim bende-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimdeki o canavar sensin | bachisagi
RomanceIsagi, annesinin canavarın olacağını söylediği gibi hayali değildi, ama o yine de bir canavardı ve belki... sadece belki, diye düşündü Bachira, o aynı zamanda bir arkadaş olabilirdi. Isagi ve Bachira, Blue Lock'ta ilk karşılaştıklarında, birbirlerin...