"2.Bölüm"

24 2 0
                                    

"Boran&Nazlı"

Bir ses duyuyordum. Gözlerimi açmaya çalışıyordum, sese uyarak ama başarısız kalıyordum. Ses biraz daha netleştiğinde bu sesin anneme ait olduğunu anladım. Uyan kızım diyordu. Bu sefer uydu göz kapaklarım. Açtım gözlerimi usulca. Uzun süre ışıksız kalmış olan mavi gözlerim kısılıp tekrar kapandı. Yeniden açtım ve bu sefer başarılı oldum. Işığa alışan gözlerim, boşlukta kalan beynim olanları algılamaya başladığı anda anneme döndüm. İyiydi şükür. Yavaş yavaş doğruldum yattığım yatağımdan. Anlaşılan annem beni yatağıma taşımıştı ben baygınken. "İyi misin kızım? Ne yaptın sen babanın önüne mi atladın beni bıraksın diye." Başımı salladım usulca. "Kızı değilmişim daye. Yüzüme yüzüme haykırdı hiç bir şeyim değilsin diye." Annem üzgün gözlerle bana baktı. "Anne babam sana benim evlenmek istemediğimi söylediğin için mi saldırdı?" Annem içini çekti derince. "Öyle oldu kızım." Bu kadar dayaktan sonra babama itiraz edemezdim. Kendim umrumda bile değildim ama anneme zarar verirdi canavar adam. "Yapacak bişey yok annem, kaderimde bu varmış. Ne yaparsak yapalım babam beni verecek Haşim'e. En iyisi daha fazla itiraz edip canını sıkmayalım." Annem derin düşünceleriyle bana son kez bakıp ayağa kalktı, "Sen dinlen kızım." Deyip odamdan çıktı. Göz yaşlarım annemin çıkmasını bekliyormuş gibi akmaya başladılar. Son noktadaydım. Başka çarem kalmamıştı. Beni kurtaracak kimse yoktu. Babam elimde kalan tek şeyi de almıştı benden. "Güle kahvaltıyı hazırla benim canımı sıkma." İçerden canıma düşman olan canavarımın sesi geliyordu. Demekki gece beni bayıltana kadar dövdükten sonra eve geri dönüp sızmıştı. O adamın bana dokunacak olmasının düşüncesi bile miğdemi bulandırıyordu. Bana hep bakardı aslında. Ama ben kızı yaşında olduğum için aklıma hiç böyle bir şey gelmemişti. Kabullenemiyordum. Bir çukur açılsa yer yarılsa ben içine girsem kaybolsam yok olsam istiyordum. Tek bir kurtuluş yolum kalmamıştı. Beni annemden başka umursayan kimsede yoktu ya zaten kim kurtaracaktıki. Orda yatağımda ne kadar kaç saat oturup ağladım bilmiyorum ama ağlaya ağlaya uyuya kalmışım.

***

Babamın sırf başlık parası uğruna beni üç karısı ve benden büyük oğulları ve benle yaşıt kızları olan 55 yaşındaki bir adama vermesini, üstüne istemediğimi söylediğim için yediğim dayağı odamda sessiz hıçkırıklarımla hazmetmeye çalışırken, evimizin dışından üç silah sesi yankılandı ve bir adam var gücüyle "Çık dışarı Rezzan iti" diye bağırmaya başladı. Rezzan; baba demeye utandığım şahsiyet dışarı çıkmış olmalı ki başka bağırışmalar olmaya başladı. Odamdan çıkıp kapıya ulaştım. Bağıran adam babamı altına almış yumrukluyordu. Aynı zamanda ise"Nasıl yaparsın, sende hiç utanma yokmu? Şerefsiz" gibi sözler sarf ediyordu. Annemle ne olduğunu anlamaya çalışan biz ise ne yapacağımızı şaşırmıştık. Adam babamı yere atıp"Vermiyeceksin" dedi. "Yarına hazırlığınızı yapın Dermanlı aşireti hayırlı bir iş için size gelecek." Bunu der demez yerde yatan babamdan gözlerini çekip bana baktı. Gözleri bir girdap gibi beni içine çekerken ilk defa göz göze geldiğim birinin etkisi bende çok büyüktü. Anlam vermeye çalışırken babam zorlukla ayağa kalkıp "Boran Ağam, be-ben başlık parası almıştım Haşim den onu da bir iş için harcamış-harcamıştım. Nasıl olur Haşim'e ne derim rezil eder bizi." Bize kök söktüren babamın bu adam, Diyarbakır'ın zalim diye anılan aynı zamanda mazlumun yanında olup düşeni yerden kaldıran Boran Ağa karşısında olan kekeleyişine içimden güldüm. Boran Ağa "Ben öderim borcunu, senin iş parası diye aldığın parayı da veririm ama senin kızın satılık değil bunu bilesin." Dedi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla aracına binip gözden kayboldu. Gerideyse ağzı burnu birbirine girmiş babamı onu toparlamaya çalışan annemi ve şaşkın beni bırakıp gitmişti. Ne demekti tüm bunlar. Koskoca Boran Dermanlı'ya beni mi isteyeceklerdi yoksa ben mi yanlış anlamıştım. Daldığım düşüncelerden "Boran Ağa kendisine mi istiyor Nazlı'yı?" Diyen annemin şaşkın sesiyle çıktım. Babam gevrek gevrek gülerek "Hadi yine iyisiniz iyi yere kapak attı bizim kız " diyince sinir tılsımlı bir gülüş çıkarttım ve arkamı dönüp eve girdim. Boran Ağa Diyarbakır'ın en zengin ailelerinden birinin en büyük oğluydu ve sadece baba parasıyla bu günlere gelmemişti. Diyarbakır'da yaptığı tüm başarılı işler günlerce, haftalarca konuşulurdu. Düşene elini uzatır, yerden kaldırırdı. Düşeni düşüreni de çok fena düşürürdü ama. Dermanlı aşiretinin ağası olması da bunda en büyük paydı. Devran Ağa yani Boran Ağanın babası Diyarbakır'da yıllarca yaptığı ağalıkla hüküm sürmüştü ve 3 yıl önce ağalığı en büyük oğlu Boran'a devretmişti. Benim onlar hakkında tek bildiğim buyken Boran Ağa'nın benim evlilik işimi öğrenmesini ve babamı bu sebeple dövmesini anlamlandıramıyordum. Beni neden koskoca ağaya isterlerdi ki. Odama geçip yatağıma oturdum. Babamla annemin sesi geliyordu odalarından. Dün bu evde annemle birlikte ölmek üzereyken bir anda olayların buraya gelmesi çok şaşırtıcıydı.

***

Olayları sindirmiştim az da olsa. Babam kahveye gitmiş, annem hazırlık yapıyordu. Koskoca Dermanlılar gelecekti ne de olsa yarın akşama hem de beni istemeye. Evin zili çaldığında annem içerden seslendi "Nazlım kapıya bakıver kızım elim hamur" tamam anne deyip kalktım yatağımdan. Kapıyı açtığımda takım elbiseli bir adam başını bir kez kaldırıp bana baktıktan hemen sonra geri eğerek "Nazlı yenge ben Ahmet, Boran Ağam yolladı beni. Bu poşeti alacakmışsın içinde not da varmış. Sana vermemi istedi ağam." Elindeki poşeti altından tutarak bana uzatan adama dönüp "Ne ki bu?" Diye sordum. "Valla yenge ben bilmem ağam yengene götür ver, içinde not da var açsın okusun dedi o kadarını bilirim." Şaşkınlıkla elindeki poşeti aldım. "Tamam alayım o zaman" dedim. "Hah sağ ol yengem beni büyük dertten kurtardın almasaydın ağam beni haşlardı valla. Hadi ben gittim." Arkasını dönüp giden adamla ağzım açık kapıyı kapattım. Annem "Kimmiş kızım gelen" diye sorunca "Ahmet diye biri. Boran Ağa yollamış. Bir poşet verdi gitti." Annem mutfaktan kafasını uzatıp "Ne yollamışki" diyince "Bilmiyorum anne şimdi bakacam" dedim. Odaya geçip yatağıma oturarak poşeti açtım. İçinden bir kaç merhem ağrı kesici hap sargı bezleri ve dudak kremi çıktı. Bir küçük kağıt da da not. Ters duran kağıdı aldım elime ve çevirerek okumaya başladım.

"Bunlar şimdilik görebildiğim yaraların için, evlendiğimizde, bana geldiğin günde göremediğim yaralarını iyileştireceğime söz veriyorum gül gibi güzel kadın..
~Boran Dermanlı."

Kimdi bu adam? Nerden gelmiş bir anda hayatıma dalmıştı? Dualarımdaki adammıydı bu? Kimdi bilmiyorum ama bana iyi gelsin istiyordum. Saçlarımın okşandığını hissedince kafamı kaldırdım. Annem bana dolu gözleriyle ve kocaman gülümseyerek bakıyordu. "İçimdeki tüm sıkıntı bir anda yok oldu kızım. Bu oğlanda bir şeyler var. Bir kaç saniye anca baktı sana ama sanki içini görmüş gibi dudağının kenarındaki küçücük yarayı farkedip merhem almış çeşit çeşit. Nerden geldi buldu bizi bilmiyorum ama Allah bize yardım etti. İyi ki geldi Boran Ağa. Gül gibi kızımı Haşim pisliğinden kurtardı." Annem konuşunca farkettimki notta göremediğim tüm yaralarını iyileştireceğime söz veriyorum yazmış. Bu adam bu kadar derin sözler verebiliyorsa beni tanıması gerekir, iyide biz daha önce tanışmışmıydık ki. Kalbim hızlı hızlı atarken elimi notla birlikte kalbime bastırdım. Annem bu sırada çıkmıştı odadan. Önce günlük tuttuğum defterinin arasına notu güzelce saklayarak geri kaldırdım defterimi. Kremleri de alıp aynanın karşısına geçtim ve tek tek yaralarıma sürmeye başladım. Sahi dediği gibi ona gittiğimde sararmıydı kalbimdeki yaraları. Dudağıma aldığı dudak nemlendirici sini de sürdüm. Üstümdeki tişörtü çıkardım. Sırtımda uzanabildiğim tüm yaralarıma sürdüm güzelce. Bol bir tişört aldım dolaptan onu geçirdim üstüme. Kremleri de dolabımın boş kısmına kaldırdım. İyi hissediyordum şimdi. Bir nebzede olsa kurtulmanın sevinci vardı içimde. Yine istemediğim bir evlilik oluyordu ama şöyle bir ayrıntı vardı ki bu adamla evlenmek 55 yaşında ve üç karısı olan biriyle evlenmek den çok çok daha iyi bir durumdu. Beni düşünmüştü ayrıca. Canavarımdan daha güçlü birisi vardı ve beni diğer canavarlardan kurtaracaktı en önemlisi. Tek bir kelime bile konuşmadığım bir adamın bana bunları hissettirmesi çok tuhaftı ama bahçede iki saniyeyi geçmeyen bakışmamızda bana çok şey vaadedmişti gözleriyle. Beni bu bataklıktan çıkaracak tek kişi oymuş gibi sımsıkı ona sarılmak istiyordum. Çocukluktan beri kurtarılmayı bekleyen yüreğim, en ufak bir yardım eline tüm benliğiyle güvenecek kadar muhtaçtı. Umarım beni yanıltmazsın, umarım sende babam gibi bir kabus yaşatmazsın bana Boran Ağa. Umudum olmuşken beni yerle bir etmezsin umarım. Mavi gözlerin bana çok şey sunarken, kaçıp görmek istemeyeceğim bir renk olmasın.

Oylarınıza talibim.

Nazlı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DİLEMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin