BÖLÜM 2

45 2 4
                                    

" Hey kim var orada?!" Solmuş güller , boyu aşan otlar ,gece yarısı... "Kimse yok mu bu lanet yerde!"     Ürkütücü bir ses "Korktun mu yoksa küçük kurtarıcı?" bu alaycı ses... "Kimsin ben neden buradayım?" Etrafı sarmaşıklarla çevrili kocaman bir mağara... "Mağarada mısın yoksa korkak karşıma çıkamıyorsun?"   Kocaman bir kahkaha ardından "Ah seni tatlı cesur kurtarıcı..."   Sarmaşıklar , mağaradan gelen alaycı ve korkunç ses...   Yer şiddetle sarsılmaya başlarken mağaradan bir şeyi çıkarken görür gibi oldum. 

Uyandığımda nefes nefese kalmıştım. Rüyamı ilk başta hatırlayamasam da sonradan rüyamdaki görüntüler zihnime akın etmeye başladı. Ürperdim. "Gördüğüm rüyalar da saçmalaşmaya başladı , küçük kurtarıcı da ne bari daha havalı bir şey olsaydı." Terden yüzüme yapışan sarı saçlarımı yüzümden çekerek yorganımı üstümden  attım. Perdeyi aralayarak doğan günün ilk ışıklarının odama hücum etmesine izin verdim. Yüzümü yıkadıktan sonra etrafa bakındım daha kimse kalkmamıştı. Odama geri dönüp telefonumla dört gün onlarda kaldığım arkadaşıma ,Kumru, mesaj attım. "Kumru nasılsın annenle baban barıştı mı?" Biraz bekledim, cevap gelmeyince telefonu kapattım. Okul bir hafta tatildeydi ve yarın başlıyordu. Bir of çekip oturduğum sandalyemden kalktım.

 Mutfağa gittim. Karnım kazınıyordu . Buzdolabını açtığımda Elif mutfağa girdi bana göz devirip masanın en güzel köşelerinden birine oturdu. Bende buzdolabının kapağını kapattım. Elif kalktığına göre annem de birazdan kalkardı. Elif e bakmamaya çalışarak ona mümkün olan en uzak yere oturdum. Ve tahmin ettiğim gibi annem daha beş dakika olmadan gelmişti. Annem bıkkın bir şekilde kahvaltıyı hazırlamaya başladı.

 Annem babam gittikten sonra çok değişmişti. Babam askerdi . İyi bir askerdi. 3 yıl önce babam bir göreve gitmişti. Nükleer silahların kullanıldığı bu savaşta babam ölmüştü. yani en azından haberlerde bu savaştan kimsenin sağ çıkmadığı yazıyordu. Zaten herhalde sağ çıksa haberimiz olurdu. Ama benim içimde az da olsa bir umut vardı. Tabi aradan 3 yıl geçmeseydi daha fazla olurdu.

Babamı düşününce hep duygulanırdım Elif in dolan gözlerimi görmemesi için gizlice sildim gözyaşlarımı . Ama rahat durmuyorlardı , gözlerimden dışarı hücum etmek için büyük çaba gösteriyorlardı.

 Daha fazla ağlamamak için tavana bakmaya başladım. Tam o sırada Elif fısıldayarak "Beynini mi arıyorsun?" dedi ve kıkırdadı ardından "Boşuna arama sende öyle bir madde olmadığına eminim." diye ekledi. Bu velet hiç olmadık zamanlarda beyin eksikliğini belli etmeyi huy edinmişti anlaşılan. Bir sabır çektikten sonra Elif e abartılı bir göz devirip önüme döndüm. 

Annem de kahvaltıyı hazırlamıştı bu sırada. Masaya koyduğu haşlanmış yumurtalara ve diğer kahvaltılıklara Elif tiksinerek baktı. Ama annemin sinirini bozmak istemediğinden yedi. Bende kendi yumurtamı yiyip biraz da reçelli ekmek yedikten sonra masadan kalktım. Tam olarak doymuş sayılmazdım ama şu anlık o kadar da aç değildim.

 Elimi yıkadıktan sonra odama gittim. Yatağımı düzeltmemiştim ve şu an annemle bir de yatak kavgası yapamazdım. Yatağımı düzeltme işi bana hep mantıksız gelmiştir. Sonuçta gece yine bozulacak yapmanın ne anlamı var. Kendi kendime söylene söylene yatağımı yaptım. Bu yatak yapma işinden nefret ediyordum. Yatağımı düzelttikten sonra telefonumu alıp yatağıma oturdum.

 Kumru'dan mesaj gelmişti.










UZAYDAN GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin