Yalancı '1'

135 19 68
                                    

Sidra sabah erkenden arkadaşları ile vedalaşabilmek için kalkmıştı. Onun için zor bir gündü. Birinci sınıf arkadaşlarıyla vedalaşmak onu çok üzüyordu. Ve ayrıca bugün onun doğum günüydü de. Lanetli 14 Eylül, diyerek geçirdi içinden. Gerçekten öyleydi.

Sidra evinden çıkarak arkadaşları ile buluşacağı yere doğru ilerledi. Bir yandan kulaklıkla müzik dinliyor diğer yandan da söylüyordu. Müzik dinlemek herkese olduğu gibi onuda rahatlatıyor ve özgünven veriyordu. Şu sıralar bu ikisine ihtiyacı vardı.

Sidra geldiği gibi Enise'yi ağlayarak gördüğü için sinirlendi. "Ben sana demedim mi ağlamak yok diye?" Enise kafasını kaldırarak Sidra'ya baktı ve burnunu çekti.

"Sabahtan beri ağlama diyorum ama dinlemiyor ki be Sidra'm." Berat, Enise yerine konuştu. Sidra iç çekerek Enise'nin yanına oturdu ve kollarını boynuna doladı. Berat'ta onlara sarılınca grupları tamamlandı.

"Enise," Sidra kollarını daha sıkı sararak konuştu. "Mesafeler bize engel olamaz. Ne olursa olsun ayakta durmaya çalışmalısın. Hem sence de asıl ağlaması gereken ben değil miyim?" Derin bir nefes daha alarak konuştu, "Berat, Enise'ye çok dikkat etmeni istiyorum."

Berat her ne kadar normal bir şeymiş gibi karşılasa da, içinde fırtınalar kopuyordu. Hatta kendini ağlamamak için zor tuttuğu da söylenebilirdi. "Her zaman yaptığım şey zaten." diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. "Peki sana kim dikkat edecek be Sidra'm."

"İstanbul'da tek olmayacağım ki Berat'ım. Abim orada biliyorsun."

"Sidra. Seni özleyeceğim." Enise ilk defa Sidra geldikten sonra konuşabilmişti. Berat onu düzelterek, "Özleyeceğiz." dedi.

Sidra gözlerini sıkıca kapatarak ikisine tekrar sarıldı. Bende sizi özleyeceğim, dedi içinden. Konuşmak onun için hiç bu kadar zor olmamıştı.

*

Gönderilen: Abiciğim

Uçağa bindim. Bir buçuk saat sonra beni havaalanından almayı unutma. Annemleri şimdiden özledim...

Annemleri geride bırakmak benim için epey zordu. Bir dakika bile düşünmeden edemiyordum. Uçağa binmeden evvel bana o kadar nasihatta bulunmuştu ki of çekmemek için kendimi zor tutmuştum.

Telefonumun titremesiyle bakışlarım telefona kaydı.

Gönderen: Abiciğim

Abin ile uzun bir serüvene merhaba de prenses! ;)

Gönderdiği cevaba gülerek telefonu kapattım. Aramızda pek fark yoktu aslında. Ben on yedi yaşındaydım abim ise yirmi üç yaşındaydı. Eğitimi için İstanbul'a gelip ilk üç sene halamın yanında kalmıştı. Şimdi ise kendi evinde kalıyordu.

Çoğu ağabey-kız kardeş ikilimine uymuyorduk biz. Sanki çok yakın iki arkadaş gibiydik. Tüm sevgililerimden haberi olurdu ve tabi arkadaşlarımdan. Bana her zaman 'Başkasından öğreneceğime senden öğrenmem beni daha çok mutlu eder. Kötü bir şey yapsan bile en azından senden duyduğum için fazla kızmam.' derdi. Ve doğruydu da. Benden öğrendiği zaman gözlerindeki o tarif edilemez parıldama her zaman hoşuma gidiyordu.

Eskiden, abim Ankara'da bizimle yaşarken dışarı çıktığımız zaman bizi sevgili sandıkları bile olurdu. Ne zaman beraber dışarıya çıksak ya ben onun elini tutardım yada o kolunu benim omzuma atardı. Bu hoşuma gidiyordu.

Bazı kızlar abileri ile dertleşmekten, konuşmaktan, sır söylemekten korkardı. Benim abim ise beni o kadar iyi tanıyordu ki regl olacağım zamanları veya olduğum zamanları bile biliyordu. Hatta bazen onu ped almaya yollanışlığım bile oluyordu. -Tabi eskiden bizimle kaldığı zamanlar.- Bu derece yakındık.

Yalancı •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin