«»
"bu lanet oteldeki saha neden açılmadı ki?"
mauro haklı bir şekilde sitem ederken kıkırdadım. oteldeki saha tadilatta olduğu için farklı bir tesise gitmek zorundaydık, uzun bir yol olmasa da rahat değildi.
çantasını omzuna takan mauro bana doğru gelip dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. "hadi çıkalım, geç kalacağız." deyip kapıyı açtı ve arabasının anahtarını da cebine attı.
arabaya bindiğimde paulo'nun benim için nasıl kapımı açtığını anımsadım. bu zamana kadar mauro hiç böyle jestler yapmamıştı ve ben ufak şeylerden bile hoşlanıyordum.
sıkıntıyla iç geçirmemle telefonumun çalması bir oldu. mauro hemen kafasını telefonuma çevirdi ve kim olduğunu sordu. "paulo."
"açma." derken gözlerini de devirmişti. "boş yere kıskançlık yapıyorsun." diyerek ben de gözlerimi devirdim.
"kıskançlık falan yapmıyorum. o herifin sana yakın olması beni delirtiyor, anla artık."
"bu kıskandığın anlamına geliyor."
"aç angel. istediğin gibi konuş."
homurdanarak aramayı yanıtladım ve paulo ilk olarak nasıl olduğumu sordu. "iyiyim, sen nasılsın?"
"idare eder," soyunma odasına girdiğini kapı gıcırtısından anladım. "ayağımın durumu gayet iyi ama senden fikir almadan antrenmana çıkmak istemedim. çıkabilir miyim?"
"evet, geçen gün konuşmuştuk zaten. bir problem olacağını sanmıyorum ama yine de dikkat etmen gerek. kuvvet antrenmanı varsa kendini zorlama."
mauro'nun dik dik baktığını hissetsem de ona bakmıyor, camdan dışarıyı izliyordum. "teşekkür ederim, angel," dedi paulo. "kimseye söyleme ama bu kulübün en iyi doktoru sensin."
güldüğümde o da gülmüştü. önemli olmadığını söyledim, orada görüşeceğimizi belirterek aramayı sonlandırdım.
"bu kadar komik olan ne?" ona döndüğümde direksiyonu sıkıca kavradığını farkettim. "neden bu kadar gerginsin?" diye sordum. "antrenmana çıkıp çıkamayacağını sordu sadece."
"orada başka doktor mu yok amına koyayım?"
"düzgün konuş mauro."
"yetti artık." derken arabayı rastgele park etti ve beni beklemeden indi. "aptal herif." diye homurdanıp ben de inmiştim, kapıyı kapattığımı duyunca arabayı kilitledi.
soyunma odasının önünde kardeşimi görünce sessizce yaklaşıp sırtına atladım. joaquín irkilse de gülmüş ve beni bacaklarımdan tutmuştu.
leandro arkamda duruyordu ve saçlarımı çekiştirip duruyordu. "saçımla uğraşmayı kes!" diye bağırıp geriye doğru bir tekme savurdum ancak hedef şaşmıştı.
"hassiktir."
soyunma odasından çıkmak üzere olan paulo kasığını tutarak eğildi ve elimle ağzımı kapattım. takım arkadaşları kahkaha atarken kardeşimin sırtından indim. "tanrım, çok üzgünüm. sana vurmak istememiştim."
"sanırım çocuğum olmayacak." kendimi tutamayıp güldüğümde onu ayağa kaldırdım. "özür dilerim."
"önemi yok." içten bir şekilde güldü ve sendeleyerek yürümeye başladı. çok komik gözüküyordu ve kahkaha atmama sebep olmuştu.
"penguene benziyorsun." dedi joaquín, artık nefes alamayacak raddeye gelmiştim. "amca olamayacaksınız, gülüyorsunuz." diye homurdanan paulo dudaklarını büzdü.
gülüşüm mauro'nun öfkeli suratını görünce maalesef ki solmuştu. "angel, buraya gel."
"ne oluyor?" diye sordu joaquín. "bir şey yok." diye mırıldanıp yerimden kımıldamamaya devam ettim.
"sana diyorum, gelsene?" bana emir verilmesinden nefret ediyordum ve üstüne üstlük mauro bunu inada bindiriyordu.
elini bana uzatmıştı ki kardeşim araya girdi. "ağır ol dostum."
"ablanla benim aramdaki meseleye karışma correa." diyen mauro'ya, kardeşim o kadar kötü bakıyordu ki bir an ona yumruğu vuracağını sandım.
"bana emir verip duramazsın. kafana göre hareket edemezsin. gelmek istesem gelirdim."
mauro benden bakışlarını çekip paulo'ya döndü. işte başlıyoruz...
"sana ondan uzak durmanı kaç defa söyledim bilmiyorum ama bu kadarı yeter."
"senden bir şey söylemeni isteyen olmamıştı." dedi paulo ve mauro'nun içten içe delirdiğini anlayabiliyordum.
bağırışmalar koridorda yankılanırken kaptan leo'yu gördüm. beni bu durumdan kurtarması için yalvaran gözlerimi farketmiş olmalı ki başını sallamıştı.
"ne oluyor burada?"
"hiçbir şey," dedi joaquín. "antrenmana geçiyorduk şimdi." leo onu onaylayıp herkesi sırtından itekledi, en arkada sadece ikimiz kalmıştık.
kolunu omzuma attı ve beni rahatsız eden bir durum olup olmadığını kontrol etti. "mauro biraz sıkıntılı."
"o hep öyleydi, angel. seni başta uyarmıştım."
"evet. haklısın."
"eğer çözmek isterse her şeyi çözer. sen yeterince uğraştıysan biraz da ona bırak." omzumu bir abi edasıyla sıvazladı ve içten bir gülümsemeyle ona baktım.
"teşekkür ederim kaptan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boyfriend | icardi x dybala
Fanfictioni can be a better boyfriend than him [love triangle] ≠ mauro emanuel icardi rivero & paulo bruno exequiel dybala fanfiction.