bu bir çeviri kitabıdır. _ObsessedWithAvatar
yazarının Ocean Eyes kitabından Türkçeye çevrilmiştir
İşte oradaydık. Doğduğumuz ilk günden beri dolaştığımız bu topraklarda son bir kez yürüyorduk. Annem Neytiri gözyaşları içindeydi. buradan ayrılmak onu çok üzüyordu. bu onun için dayanılmazdı. Nazikçe Neteyam'ın koluna girdim. Hayatımın 18 yılı hava insanları yüzünden mahvoluyordu. benimse elimden gelen, yapabileceğim hiç bir şey yoktu.
"Ben evimizden ayrılmak istemiyorum." ikranlarımızı yolculuk için hazırlıyorduk. eğilip kardeşime fısıldadım. "Biliyorum. Ben de evimizden ayrılmak istemiyorum. Ama bir noktada yaşantımızı devam ettirebilmek için fedakarlıklar yapmalıyız." Ona sarılıp başına küçük bir öpücük kondurdum. Ardından ikranlarımıza bindik. ben yerleştikten sonra Lo'ak arkama bindi. En sona Neteyam kalmıştı. O da ikranına tırmanıp yerleştikten sonra kendi topraklarımızdan belki de bir daha asla dönmemek üzere uzaklaştık.
Hava pusluydu, uçtukça daha da soğuyordu. Yukarıdan aşağıdaki ormanları görebiliyorduk. Etrafımızda bir sürü canlılar vardı. Hiç bir şeye takılmadan, umursamadan, yolumuza devam ettik. Hafif bir yağmur çiseliyordu. Tüm bunlara rağmen güneş güneş bize karşı nazikti, gece ise güvenli... Suyu görebiliyorduk ve artık içimizde yaklaştığımıza dair bir his vardı.
Tuk sızlanmaya başlamıştı. "Hala varmadık mı? Daha ne kadar gidicez?"
"Neredeyse vardık. Az kaldı." dedi Neytiri.
Güvenli bir yer bulmak için üç gündür yollardaydık. Sonunda ufukta ada benzeri bir yer göründüğünde içimi bir heyecan kaplamıştı. Yaklaştıkça tıpkı bizim gibi naviler olduğunu fark ettim. Ama aslında oldukça farklıydılar. Bizim gibi saçları vardı ancak boyları bizden biraz daha uzun ve daha iriydiler. Bizimkine kıyasla daha açık turkuaz renginde derileri ve mavi gözleri vardı ayrıca kolları ve kuyrukları daha kalındı. Muhtemelen yümede onlara avantaj sağlayan özelliklerdi. İyice yaklaşınca ikranım yavaşladı ve yavaşça sahile indi. Neteyam iner inmez ikranından atladı. Biz de tıpkı onun gibi vakit kaybetmeden hemen indik.
Birkaç saniye içinde tüm naviler etrafımızı sardı ama içlerinden bir çocuk gözüme çarpmıştı. Saçları sıkıca topuz yapılmıştı. Tuk yanıma gelene kadar onunla göz teması kurmuştuk. Tuk'u nazikçe kucağıma aldım. ardından az önce göz temasında bulunduğumuz çocuğa tekrar baktım. Tekrar göz göze gelmemizle birlikte yüzünde bariz bir sırıtış belirdi.
Daha sonra arkasını dönüp başka bir yere geçtiğini fark etmemle bakışlarımı ona çevirip nereye gittiğini izliyordum. Çocuk bizimle alay etmeye başlayan arkadaşlarının yanına yürüyordu. O da arkadaşlarının bizim hakkımızda söylediği şeylere diğerleri gibi gülüyordu.
"Hey! Bu da ne?" bir çocuk gülerek konuşuyordu. "Bunun bir kuyruk olması mı gerekiyor?" Bizimle oldukça kötü ve kırıcı bir şekilde alay ediyordu. Kuyruğumu tutmaya çalıştı, kendimi savunma gereği duydum ve geri çekilmesi için ona tısladım.
Genç bir kız sudan çıktı, bize doğru yürüdü. Lo'ak öylece kıza bakıyordu. öylesine kilitlenmişti ki belki de baktığının bile farkında değildi. Dirseğimle onu dürtükledim ve irkildi. Kız diğerlerinin bizimle alay etmelerini engellemek için onlara bir şeyler söyleyip hepsini gönderdi. ardından Resiflerin şefi yürüyerek bulunduğumuz yere geldi.
Babam onu görünce nazik bir dille konuşmaya başladı. "Sizlere sığınıyoruz. Savaştan saklanıyoruz."
"Resif halkı senin savaşını istemiyor." Tonowari kontrollü ve oldukça açık bir dille cevap vermişti.
"Savaş getirmiyoruz! Tamam mı? Bak sadece ailemi güvende tutmak istiyorum." Dedi Jake. Tonowari'nin sözüne biraz sinirlenmişti.
"Siz orman halkındansınız. Burasıysa resif halkı. Buranın yöntemlerini bilmiyorsunuz." Dedi Tonowari.
"Öğrenebiliriz. Lütfen bize bir şans verin." Bir kadın etrafımızda dönmeye başladı. Hepimizi tek tek baştan aşağı inceliyordu.
"Kuyruklarınız çok ince" Neteyam'ın kuyruğunu tutuyor ve bağırıyordu. "Akıntılar tarafından süpürüleceksiniz."
Beni ve Tuk'u geçip Kiri'nin kolunu tuttu. "Kolları çok ince." Kiri kolunu geri çekmeye çalıştı. "Onlar gerçek navi değil." Lo'ak'ın elini kavradı. Lo'ak başını utanç dolu bir şekilde öne eğdi. "Onlarda iblis kanı var." Herkes bir an için nefeslerini tuttu. Halk şaşkın bir şekilde bir iki adım geriledi. Tuk kafasını korkuyla boynuma gömdü.
"Bakın ben bir hava insanı olarak doğdum. Gördünüz mü? Ama zamanla navi oldum ve orman halkının tekniklerini öğrendim. Yani sizinkileri de öğrenebiliriz. Bunu başarabiliriz." Kadın yüzünde iğrenmiş bir ifadeyle babamın yanına yürüdü.
Annem daha fazla dayanamayıp müdahale etti. "O Toruk Makto'ydu. Hepinizden çok daha cesur bir savaşçı."
"Onun adına kusura bakmayın." dedi babam.
Annem ona kızgınlıkla çıkıştı. "Jake!"
"Eşim yolculuk yüzünden yorgun." Babam annemi sakin tutmaya çalışıyordu. Ama sanırım bu konuda pek de etkili olamamıştı.
Tonowari yanında duran birine döndü ve sonrasında sessizce konuşmaya başladılar. "Bu insanlara kardeşleriniz gibi davranın. İlk nefeslerini alan yeni doğmuş bebekler gibi olacaklar. Onlara bizim kendi yöntemlerimizi öğretin."
Neteyam'ı gülümserken gördüğümde içime bir su serpilmişti. rahat bir nefes aldım. Heyecandan artık yerinde duramayan Tuk'u yere indirdim.
"Oğlum Ao'nung ve kızım Tsiyera çocuklarınıza yöntemlerimizi öğretecekler." dedi Tonowari. Ao'nung şok olmuş bir ifadeyle babasına hızlıca döndü. "Baba neden b-"
Tonowari sert bir şekilde sözünü kesti. "O halde kakar verildi." Hepimiz Tsiyera'ya odaklanmıştık. "Lütfen beni takip edin. Size kalacağınız yeri göstereyim."
Selammm anlaşmalı olarak böyle bir işe başladık. Aonung x reader olarak ilk Türkçe hikayedir. Futbol kurgusunun yeni bölümünü beklerken araya çerezlik güzel bir çeviri bölümü atayım dedim herkese iyi okumalar.<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN EYES~Ao'nung (çeviri kitabıdır)
FanfictionOmetkyina klanından bir kız ailesiyle birlikte resif halkına kaçmak zorundadır. Herkes onları tuhaf ve yabancı bulur ama bu çocuk kalbini yakalar hava insanları onları bulduğunda her şey cehenneme döner. Hayatta kalabilecek mı? (AVATAR HAYRAN KURGUS...