MEKTUP

484 63 17
                                    

   İnsanın ruhu ağrır mıymış? Beden rahatsız bu koltukta uyandığımda bedenimden çok ağrıyan ruhuma lanetler okuyordum. Bütün gece korkunç kabusların eşliğinde uyku ile olan savaşımı kaybetmenin verdiği yorgunluk bedenimde değil ruhumdaydı. Bulunduğum kanepede doğrulup gerindiğimde çalan kapıya gel komutu verip gerinmeye devam ettim. İlyas dışarıdan fark edilmese de uzun zamandır tanıdığım için endişeli olduğunu bildiğim ifadesi ile içeri girdi.

" Kahvaltı"

" Sadece kahve."

 İlyas kahve isteğime göz devirip iç çekerek odadan çıktığında enerjisi tükenmiş bir eşya gibi duruşumu düzelterek başımı kanepenin baş kısmına yasladım.  Dün geceden sonra hiç bir şey beni rahatlatamazdı. Zira her zorlukla savaşıp sonunda galip gelen ilişkimizin sona ermesinden ziyade bunun benim suçum olduğu düşüncesi canımı daha da yakıyordu. Yorgun bedenime inat ayaklanıp eski gramafonumun önüne geçerek en sevdiğim nostaljik plağı yerleştirdikten sonra yavaş yavaş melodilerin odayı doldurması ile derin bir iç çektim.

" Ben seni unutmak için sevmedim

Gülmen ayrılık demekmiş bilmedim

Bekledim sabah akşam yollarını

Ölmek istedim, bir türlü ölmedim

Aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu

Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu...."

 Odayı dolduran melodiler eşliğinde içeri İlyas ve Salman 'ın girdiğini duysam da gözlerimi dönen plaktan ayırmadan öylece düşüncelerimle boğuştum. Sadece ailesini de kaybetmeden bir hayatımız olsun istemiştim ama her şeyi elime yüzüme bulaştırdığımı onun düşüncelerini hesaba katmadan yola çıktığımı fark etmemin sıkıntısı ruhuma oturmuştu. Bu arada Salman'ın sesi ile düşüncelerimi bırakıp bakışlarımı geriye çevirdim.

" Şimdi zamanı değil Adil biliyorum ama dün sabah isimsiz elden bir mektup geldi sana. Gönderen için getireni sıkıştırdık ama nafile bir bilgi edinemedik."

 Gülümsemeye çalışarak değerli dostlarımın yanına gidip ellerinden mektubu aldım.  Masama dönüp açacağım ile mektubu açtığımda kaşlarım hafif çatılmıştı. Mektubu açınca içinden bir fotoğraf çıkması ile dikkatimi fotoğraftakilere çevirdim. 11 genç asker  ellerinde silahları ile poz vermişlerdi. Dikkatle baktığımda bu resimdeki 4 askerin ölü bulduğumuz askerler olduğunu hemen anlamıştım. Arkasını çevirdiğimde kodlanmış isimler ve 16 Şubat 2009 yazısını gördüm. Resmi masaya koyduktan sonra içinden çıkan kağıdı açıp okuduğumda karşımdaki rakibin beni kendini yakalamak adına seçtiği avcı olarak atadığını anlamam zor olmadı. Zira yazılan her satırda yaptıklarının nedenini bulmam için yakarışını çok net hissediyordum.

"  Bir Şubat sabahı kutlu bir amaç ile başlayan savaşımız onursuzca son buldu. Ancak kuzu postu giyen kurtlar olarak oyuna  girdiğini bilmeyenlerin sesi o gün sonsuza ulaştığında benimde inancım ve kutlu amacım sırlı kapıların arasına nefretimin kilidi ile saklandı. Beni bulamazlar bulsalarda anlayamazlar peki ya sen beni bulsan anlar mısın?"

 Mektubu düzgünce kapatıp resmide içine koyduktan sonra İlyas'a uzattım.

" Bunu askeriyeye Şahin'e ulaştır. Elimize gelen bu delil onlara kılavuzluk edecek." dedikten sonra odadan aralarından geçerek ayrıldım. Yorgun ve bitkin halde merdivenlere yöneldiğimde arkamdan seslenen Salman ile bir süre duraksadım.

" Ne yapacaksın?"

" Bu davadan da üç senedir uğraştıklarımdan da vazgeçiyorum. Hatalıydım onun hayatına kendi başıma karar verme hakkım yoktu. Niyetim iyi olsa da yolum yanlıştı. Uzun zamandır uzaktan yardım ettiğim arkadaşlarımdan birine destek olmak için ayrılıp zihnimi boşaltacak sonrasını da orada düşüneceğim. Ama şimdi iyi bir duş alıp dinlenmem gerek." dedikten sonra odamın olduğu üst kata doru yürümeye devam ettim. Eğer pes ettiyse onun zamanında bana saygı duyduğu gibi ona saygı duyup yoluna gitmesine izin verecektim.

BİZARE (BOYXBOY) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin