Zindana girip bu sonsuza dek uzanıyormuş gibi görünen bu ormanın içinde yarım saat boyunca yürüdükten sonra güvenli gibi görünen bir bölgede kamp kurmaya karar vermişlerdi, bu sayede B seviyeli büyücü kız da büyülerinden birini kullanarak iki kilometre çapındaki her şeyi yanında taşıdığı defterin bir sayfasına haritalayabilecekti. Duyduğuma göre bu büyüyü kullanırken, haritalama işi bitene kadar hareket etmeden oturması gerekiyormuş, yoksa harita hatalı çıkabilirmiş. Yaklaşık on beş dakikasını alacak olan bu haritalama işi sırasında biz de nöbet tutup dinlenme kararını vermiştik.
Tek yaptığım şey, geride kalarak onlardan yarı bağımsız bir şekilde onları takip etmek ve çevreyi kontrol etmekten ibaretti, ancak açık olmak gerekirse ayvayı yemiş bulunuyorduk. Devasa görünen ormanda, çevremizde gizlenen yirmi ağaç elfi tarafından kuşatılmış bir durumdaydık ve kesinlikle dezavantajlarımızı yazmaya kalksam iki yüz sayfalık bir kitap çıkarırdım. Ağaç elfleri, ismi gibi ormanda yaşayan güzel kadın ve erkeklerden oluşan insanımsı bir topluluk değillerdi tabiki. Aksine boyları üç metreyi aşan, yeşil, tüylü ve gözleri olması gereken yerde kocaman, kıkırdaksız bir burun deliği olan ürkütücü varlıklardı. Normalde görme yetileri olmadığı için avcılar tarafından kolay lokma sayılsalar da, bir zindan kırılması durumunda normal insanların pek şansları yoktu. Normal durumlarda orman elflerine karşı olabildiğince sessiz saldırmaları gerektiğini herkes bilirdi, ancak bu durumda sessiz saldırmak, sadece onların ölmesini kolaylaştıracaktı. Gördüğüm öngörüye göre, bu elflerin kör olma durumu aynı kalsa da inanılmaz bir duyma yetisine sahip oluyorlardı ve insanların yerlerini sadece kalp atışlarından bile rahatlıkla çıkarabiliyorlardı.
Haha... Kesinlikle kolay rakipler değillerdi.
Ayrıca ben de övündüğüm kadar güçlü değildim. Eira haklının sağlam insanlar yetiştirmesiyle övünsem de, işin özü pek de söylediğim gibi değildi çünkü Eira halkının eğitim şekli %70 meditasyon ve %30 fiziksel çalışmadan ibaretti, ki bu pek de harika diyebileceğim bir eğitim sistemi sayılmazdı. Bunun nedeni de o lanet olasına morukların dünya ağacının meyvelerinden yaptığı antik seviye iksirleri kullanarak enerjiyi özümsemek için günlerce meditasyon yapmak pek de mantıklı bir çalışma şekli sayılmazdı. Bu yöntem hızlıca seviye atlamamızı sağlasa da, elde ettiğimiz tek şey daha fazla miktarda enerjiydi ve yetenek konusunda oldukça geride kalıyorduk.
Tabiki bu farkı kapatmak için ada yaşlıları kendilerince önlemler almaya çalışmışlardı ve eski gelenekler de bu konuda faydalı olan sayılı şeylerdendi. Büyülü eşya kullanma, yetenek açığımızı az çok kapatsa da bizim asıl olayımız geleneksel Ruh Anlaşması yapmamızdı. Bu Ruh Anlaşması olayı, anlaşma yaptığımız ruhun yeteneklerini kullanmamızı sağlayan bir çeşit büyüydü ancak bunu yapabilmemiz için önce anlaşma yaptığımız ruhla iyi geçinmemiz gerekiyordu ve benim anlaşma yaptığım ruh biraz...
Bana benziyordu?..
Her neyse, işin kısası biz pek anlaşamıyorduk. Bu yüzden güvenmem gereken şeyler yalnızca büyülü küpelerim ve ikiz kısa kılıçlarımdan ibaret olmak zorundaydı.