Güneş kendi yansımasını pencereye ara ara gösterip kayboluyordu. Dün akşam o çocuğu gördükten sonra çok uzun bir süre düşünmüştüm nedeni ise çocuğun yani karan'ın kan kanseri olduğunu doktorları tarafından istemsiz bir şekilde kulak misafiri olmamdı 'acaba yeni mi öğrenmişti,yanında da kimsesi yoktu' diye geçirdim içimden aklıma odasına gidip bakmak fikri gelince içimde bişey oldu galiba birine destek çıkabilecek olmanın vereceği mutluluktu.
Saat 7.50 'ydi buket sabaha karşı uyuyabilmişti 10 dakikalığına gidip gelirim diye düşünürken çoktan odadan ayrılmıştım.
Koridorun sonuna yani karan'ın odasının önüne geldiğimde şeffaf camdan baktım ve uyumuyordu gözleri sadece pencereye odaklanmıştı. İçimde ufak çaplı savaş verdikten sonra kapıyı açtım ve gözlerimiz kesişti duyduğum utançtan ötürü yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum, zaman kaybetmenin aptallık olduğunu düşünerek konuşmaya girdim."Selam ben eliz,okulda bana çarpmıştın belki hatırlarsın" dedim ve salak olduğumu anladım çocuk can çekişiyor ben ne diyorum.
"Ah evet, o kızsın o zamankinden çok daha güzelsin" dedi. Benim yanaklarım değil tüm vücudum yanmaya başlamıştı sanki.
"Saol, ben bunun için gelmemiştim kardeşim bu katta yatıyor dün gece kantine inerken odanın önünden geçtim burada yattığını görünce bişeye ihtiyacın varmı diye sormaya gelmiştim " gözleri bana bakarken yüzündeki ifade değişmişti ve derinlerde gözlerinin içinde çektiği çaresizliği görebilmiştim belkide ben öyle sandım bilmiyorum.
"Merak ettiğin için teşekkür ederim, aslında bişeye ihtiyacım olabilir " aslında nazik çocuktu ama kendini beğenmiş işte.
" Yapabileceğim bişeyse yardımcı olurum"
" Eee yaniii, burada çok sıkılıyorum eğer kardeşin için sorun olmazsa biraz arkadaşlık yapabilirsin bana mesela" yüzüme şaşkınlık oturmuştu böyle bişey beklemiyordum haliyle, ama kıramazdım ve " 20 dakika kadar durabilirim kardeşim uyanır anlaştık mı " yüzüne mutluluk oturmuştu ve bu beni de mutlu etmişti sebepsizce.
"Anlaştık hadi arkanda sandalye var otur" dediğini yaptım ve bir sandalye çekip oturdum. " Bahset o zaman kendinden"
"Hmm, ismim Karan anlamı masum, sözünün eri ,yiğit demek e tabii hepsi bende var, 19 yaşındayım ,12.sınıfa gidiyorum, sayısal okuyorum, meslek olarak bişey düşünmedim belki bir gün düşünürüm, ailem yurt dışında yaşıyor kısaca terk edildim, onlara göre ben öyle düşünüyormuşum onlar benim geleceğim için gitmişler güya, ama sadece para yolluyorlar gittiklerinden beri bir kere bile aramadılar ama hayret ediyorum her ay aynı gün nasıl unutmuyorlar diye, her neyse öyle yani tek yaşıyorum sen anlat " karan'ı dinlerken kafam dağılmıştı biriyle konuşmak karan gibi bana da iyi geliyordu çünkü benimde konuşabilecek kimsem yoktu.
"İsmimi biliyorsun, yaşım 18 ,sözel okuyorum yazar olmak gibi bir hayalim var ama ne kadar gerçekleştiririm bilemem annem ve babam ayrı yaşıyor babamın kendine ait bir ailesi var sadece para yolluyor babalık görevinin o olduğunu sanıyor sanırım, annem ruh gibi bizimle konuşmaz bende onu merak etmem öyle işte " biraz fazla anlattım diye içimden kendime kızarken "isminin anlamı ne eliz?" yüzüme tebessüm kondurarak "emir veren, prenses ,hükümdar kadın olarak geçiyor internette ama bence benimle bir alakası olmayan bir isim işte " sırtını yatağına biraz daha yaslayarak bana doğru "bence yanılıyorsun, bir prenses kadar etkileyici güzelliğin var " yüzüme ateş basmıştı yanıyordum çok fena, bunu belli etmek istemediğimden hemen cevap verdim " Haddini aşma ,sadece sohbet etmek için buradayım " artık sadece yüzüm değil tüm vücudum yanıyordu çünkü bana çok tuhaf bakıyordu ama ben bunun ne anlama geldigini anlayamamıştım " tamam premses kızarmasın suratın bişey söylemedim varsay"
yalandan öksürerek uyarmış gibi baktım ve o kadar çok konuşmuştuk ki birçoğunu hatırlamıyorum bile saate baktığımda saatin 9'u çoktan geçtiğini görünce gözlerimi öyle bir açtım ki karan bana bakar bakmaz gözünü oraya çevirmek zorunda kaldı.
'Ne ara bu kadar saat konuştuk"
"Akıyormuş zaman ben ittirmesemde" dediği anda ikimizde "Kaan Boşnak "deyip güldük.
"Keşke zaman durdurulabilseydi" dedi ve benim aklıma buketin bayıldığı an gelince "Zaman sevdiklerinin yanında mutlu bir an geçirirken yağmur kadar hızlı akar ama sevdiklerin acı çekerken zamanın durduğunu ve zaman diye bir kavram olmadığını anlarsın o yüzden ben bir daha asla zamanı durdurmak istemiyorum aksın zaman, aksın istediği yere yeter ki durmasın daha fazla acı çekmesin kimse" gözlerimden akan yaşlar o kadar hızlı süzülüyordu ki kendimi dibe batmış durumda hissediyordum o kadar yanlış bir zamandı ki şuan, karan yatağından kendini bir anda atıp yanıma geldi ve "şşştt sakin ol sakin ol,eliz beni duyuyor musun bana bak " beynim olayları şuan idrak ediyordu benim kimsem yoktu, ben tek başıma bukete nasıl çare olabilirdim ki, yapamazdım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARE
Teen FictionHayatta her şeye yetişmek, her şeyin bizim kontrolümüz altında yola girmesini isteriz. Ama ne yazık ki istemekle kalırız. Ben tam olarak bu kesimdendim 18. yaşımda hayatın bana sunduğu türlü zorluklarla baş etmeye çalışıyordum. Eliz'in yıkımlarını...