Kafamda bir ton ses vardı, göz kapaklarımı araladığımda kolumda hissettiğim sızı ile koluma bakmam bir oldu. Koluma takılmış bir serum vardı, gözlerimi odaya çevirdiğimde, koltukta başını omzuna yatırmış karan vardı.
Neden burada olduğumu düşünürken aklıma buket geldiği anda kolumda ki serumu çekip atmam bir oldu, ayaklarımı yere uzattığımda etraf dönüyordu kendime birkaç saniye verip gözlerimi kapayıp yutkundum, zaman kaybetmemek için ayağa kalktığımda masaya çarptım vücudumu ve tabii ki ses olmuştu.Karan gözlerini açtığı anda söylediği tek şey "iyi misin?" olmuştu.
"iyiyim de,.burada ne işim var buket nerede" Karan yattığı koltuktan kalkıp bana yaklaştı "merak etme buket iyi uyuyor şuan, dün fenalaştın doktor serumun ve uyumanın iyi geleceğini söyledi." Dünden beri uyuyor muydum?.
"Anladım, yanımda durduğun için teşekkür ederim karan." Yüzünde hafif bir gülümseme belirdi, bende yüzümde hafif bir tebessüm bıraktım.
"Önemli değil, hadi gel kardeşinin yanına gidelim" dediğini yaptık, odadan çıkıp buketin odasına girdiğimizde uyuyordu, o kadar güzeldi ki onu her gördüğümde güzelliğine hayran kalıyordum.
"Sen gidip dinlen, bizde bugün hastaneden çıkacağız zaten."
"Anladım ben gideyim geçmiş olsun,kendine dikkat et premses." Yüzüme ateş basmıştı yine, karan odadan çıktığında yüzünde mutsuzluk vardı bunun nedenini biliyordum."Hadi sen üstünü giyin benim 5 dakika işim var." bukete ne yapmasını söyledikten sonra odadan çıkıp Karan'ın odasını tıklattım. "Gel"
Dediğini yaptım ve içeri girdim beni gördüğüne pek şaşırmamıştı, çünkü ya ben kapısını çalardım yada doktorlar.
"Gitmeden uğramak istedim."
"Gel bende kitap okuyordum, yalnız olunca tek arkadaş kitaplar oluyor." dediğinde yüzümde buruk bir gülümseme belirdi.
"Ne okuyorsun?"
"Kürk mantolu madonna, daha başındayım umarım severim." Yazar olmak istediğimden ötürü çok fazla kitap okuyordum ve bu kitapta favorilerimin arasındaydı. "Eminim seversin hoş bir roman."
"Umarım severim, premses." Bu sefer yüzüme ateş falan basmamıştı.Buketle birlikte eve vardığımızda, Karan'ın yanından ayrılalı 40 dakika kadar olmuştu.
Evin kapısını açıp sırt çantamı salona doğru attım, buket ayakkabılarını çıkarıp ayakkabı dolabına koyarken, "Abla annem niye hiç aramadı bu kadar önemsemiyor mu bizi?"
Buketin sorduğu soru beni bozguna uğratmıştı ama maalesef haklıydı annemiz bizi hiç önemsemiyordu.
"Buket artık hayatımızda annemiz ve babamız yokmuş gibi yaşamaya alışman gerek, senin annende babanda ablanda benim anlaştık mı?" Buket gözlerini benden kaçırarak. "Tamamdır eliz anne" dedi. Kıkırdayarak "Hadi kızım doğru odana üstünü değişmeye odanı toplamaya ardından bulaşıkları makineye dizmeye sonrasında da bana güzel bir kahve yap."
Buket kaşlarını çatıp, "Ablacığım benim, boşver sen anneyi babayı ben ablamla mutluyum." Büyük bir kahkaha atıp buketi kendime çekip sarıldım, o güzel, tarifsiz kokusunu çektim içime.
"Hadi bakalım üstünü değiş, ardından güzel bi duş al kendine gel." buket yanımdan uzaklaşırken oturma odasına girdim, kumandayı alıp televizyonun düğmesine bastım. Öylesine bir kanal açtım, mutfaktan su almak için kalktığım sırada gözüme masadaki kağıt çarptı. Kağıdı elime alıp katlanmış tarafını açtım, içinde yazılan şeyler."Eliz kızım, bilmiyorum sana ne kadar annelik etmişimdir, belki de bebekken altını değiştirmekten başka hiçbir şey yapmayıp kendi başına büyümeni bekledim.
Ama o kadar güçlü bir kızsın ki herşeyi tek başına yapmayı her daim becerdin.
Babanla anlaşamadık ve ayrıldık o kendine yeni bir yuva kurdu ve orada çok mutlu.
Benim de mutlu olmaya hakkım var kızım.
Sana bir kere bile doğru düzgün sarılmadığım için o kadar üzgünüm ki.
Bukete iyi bir abla olacağından eminim.
Ben İstanbul'a gidiyorum sen bunu okuduğunda evlenmiş olacağım, benim de mutlu olmaya hakkım var öyle değil mi eliz?"Yazdığı kağıdı elimde buruşturup çöpe attım.
Çok şaşırmamıştım zaten belliydi böyle bişey olacağı."Abla saç kurutma makinesi nerede?"
"Annemin odasına bak"
"tamam" buket saçlarını kurularken, hastalığı için aldığımız ilaçları tezgahın üstüne yerleştirdim. Akşam yemeğimizi yedikten sonra bulaşıkları buket ile beraber makineye dizdik, yemekte ona annemin yazdığı mektubu söyledim pek tepki vermedi ama içinde bişeylerin parçalandığına emindim."Yarın cumartesi öyle değil mi?" bukete kafamı olumlu anlamda salladım. " Ben odama geçiyorum sende dinlen artık ilaçlarını içirdik başka bişey yapılacak mıydı unuttum." buket kıkırdayarak. "Hayır eliz, git odana bende geçiyorum odama " buket bana çoğunlukla eliz derdi yalnız kaldığımız zaman yani.
Odama geçip telefonumu elime aldım, hastane odasında karan'dan telefon numarasını istemiştim, rehbere girip ismine tıkladım ve telefon çalmaya başladı, iki çalıştan sonra "Alo eliz, sen misin?"
"Evet benim karan, nasılsın iyi misin diye aramıştım." biraz bekledikten sonra cevap verdi. "İyiyim, sen nasılsın kardeşin nasıl?"
"Ben iyiyim bukette gayet iyi, sen ne zaman taburcu olacaksın?" sıkılgan bir nefes verip "İki gün sonra, çok sıkıldım burada, artık sende yoksun" dediğinde. "Kitap oku müzik dinle, eğer gelebilirsem uğrarım yanına."
"Tamam dediklerini uygulayacağım ama sende en son dediğini uygulayacaksın anlaştık?" Niye bu kadar istiyordu ki gelmemi, ama çocuğun başka kimsesi de yok. "Anlaştık, görüşürüz."
"Görüşürüz, premses" telefonu kapattım ve masaya koydum.
Zaten hafta sonuydu yarın gitmem mantıklı olur diye düşünürken ne giysem diye dolabımın kapağını açtım. İçinden kahverengi boğazlı bir kazak, siyah bol kot pantolon üzerime de siyah bir hırka geçiririm diye yatağa koydum elimde tuttuğum parçaları. Yarın bunları giyerim diye kafamda bir kez daha onaylayıp geri dolaba yerleştirdim kıyafetleri. Buket'in odasına girdiğimde uyumuştu, yanına yaklaşıp alnını öptüm ve battaniyenin karnına kadar indiğini görünce omuzlarına kadar çekip odadan çıktım. Odama gidip uyumak istiyordum sadece rahat bir uyku düşünceler olmadan rahat bir uyku, yatağıma uzanıp saçlarımda ki siyah lastik tokayı yatağımın kenarında ki komodinin üzerine koydum, battaniyeyi yüzüme kadar kapattım. Kendimi uykunun yumuşacık kollarına bıraktım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARE
Teen FictionHayatta her şeye yetişmek, her şeyin bizim kontrolümüz altında yola girmesini isteriz. Ama ne yazık ki istemekle kalırız. Ben tam olarak bu kesimdendim 18. yaşımda hayatın bana sunduğu türlü zorluklarla baş etmeye çalışıyordum. Eliz'in yıkımlarını...