5. "Neyse ki bedenimi öne süreceğim bir seçenek kalmadı."
Derin nefesler.
Tüm pistte duyulan tempest'in müthiş notalarına uyum sağlamaya çalışan titreyerek süzülen bedenim. Bir derin nefes ardından şiddetli bir dönüş ve alnımda ki küçük ter damlalarının birer birer savruluşu. Piyonadan yayılan yüksek notayla zayıf bedenimin göğe yükselişi bir kaç tur dönerek zarif bir iniş yapmam gereken son kısım. Ancak olmuyor, başaramıyorum ve bir anda kendimi koca buz kütlesinin üzerinde boylu boyunca uzanmış ellerimin acısı ve dizlerimin yarasıyla kalakalıyorum.
Şimdi üstümde ki baskın ve keskin bakışlar daha bir ezici bakıyor bedenime, biliyorum.
Bal kürelerimden yavaşça süzülen yaşımı ayağa kalkmadan silip yüzümü kaldırdım, ellerim acısada kalktım. Anlamadığım süre zarfında Namjoon hyung yanıma vardığında endişeli yüzünü bana çevirdi, koyu hareleri içimi görmek istercesine yüzümü ve bedenimi süzdü hızla. Elleri kolarımdan tutup bir hamlede beni düzelti. Hafifçe göğüsüne çekip küçük bir sarılma bahşetti bana.
Canımın hali yoktu ancak babam ve annemin beni aşağılamaya oldukça hali ve vakti vardı, bu yüzden toparlanıp kendimi en incinmeyecek şekilde hazırlamaya çabaladım.
Ellerimi Namjoon'dan çekip nemli gözlerimi sildim, karşı tarafta iki çift gözün sert bakışlarıyla karşı karşıya geldiğimde elektrik çarpmışcasına bir titreme aldı vücudumu. Bu bakışlar beni daha çok germekle kalmayıp dizlerimde ki çirkin yaraların acısınıda unutturmuştu bana.
Daha acı verenlerini bedenimde ağırladığımdandı belkide bu unutma bilemiyordum.
Nefeslerimi düzene sokup namjoon'a tutunarak aileme doğru ilerledim. Namjoon bana biraz daha yanaşıp bir kaç şey mırıldanmıştı ama ne dediğini tam algılayamıyordum şu vakit. Yaklaştıkça canavarlaşan iki yetişkin vardı şuan kadrajımda. Namjoon muhtemelen muntazam küfürleriyle aileme en güzel sözcüklerini sıralıyordu kulağıma, bilemiyordum.
Ben artık çoğu şeyi bilmiyordum. Yalnızca kuklalığımın getirdiği bir kaç hareketle hayatımı yaşıyordum?
En sonunda yanlarına vardığımızda babam burnundan sert bir nefes verip ilikli düzgün gömleğinin bir düğmesini açtı, benim gözlerimin bir kaç ton koyusu irisleri nefret ve iğrentiyle bakıyordu gözlerime. Dudaklarımı birbirine bastırıp çektiğimde anneme döndüm, aynı tepkiyi alacağımın bilinciyle. Karamel uzun saçlarını omuzlarının arkasına atıp tek kaşını kaldırdı, gözleri alaycı bir aşağılamayla süzdü vücudumu. Bakımlı ve ince elleriyle küçük milyon dolarlık çantasını sol koluna asıp kırmızı rujla boyadığı dudaklarını araladı. Beni yaralamak için açtı ağzını, pek âlâ da yumdu gözlerini.
"Yine şaşırtmadın beni."
Dedi iğneleyici sesiyle, çok iyi biliyordu o iğnelerin sırtımı delip ruhuma battığını, annemdi ya bilirdi. Ellerimi önümde duran demrilere koyup ilerledim. Karşılarında ki banka oturup patenlerimi çıkartırken önümde bitiverdiler yeniden. O zaman anladım daha yerin dibine girecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evanescence | taekook
FanfictionBu yaşantım, mükemmel bir ölümü hak ediyor, yaşamak ölmekten daha da zor bak. Prose 291222