beni öptün

14K 770 379
                                    

annem derdi ki:
"oğlum, aşk kolay değil zor."
dedi ki,
"oğlum, aşk kolay değil tam bir kalp ağrısı."
"oğlum, anlamalısın ki herkes gider ve kalbin kırılır."
ama ben yine de dayanıyorum.
daha da dayanacağım.

aşkla işim bitti.
çünkü yağmurdaki gözyaşları gibi, hiçbir anlamı yok.













arkada uzi zor calarken yazdim iyi okumalar


yağmur damlaları yüzüm ve saçımdaki kremi alıp götürürken umrumda değildi. aklımda dolanan tek şeyle, hatta tek bir kişiyle düşünerek yavaşça yürümeye devam ediyordum. jeongguk...

güzelliğiyle, yaptığı her hareketiyle bütün ilgimi ve dikkatimi ona vermemi sağlayan güzeller güzeli jeongguk. 3 yıl önce başlamıştı ona olan bu hislerim. vazgeçemiyordum. ne onu sevmekten ne de gözlerimin sürekli ona değmesinden vazgeçemiyordum.

ona gidiyordum, her zaman yaptığım gibi yine ona gidiyordum. gitmeyecektim, kendimi bu duruma sokmaktan sıkılmıştım. ona gitmemek için defalarca sebep saymıştım kendime ama sebepleri saydıkça fark etmiştim ne kadar çok ona gitmek istediğimi. acınacak haldeydim.

evinin kapısının önüne geldiğimde nasıl bir halde olduğumu unutarak kapıyı çaldım birkaç kere. kapı açıldığında siyah eşofmanı, beyaz v yaka tişörtü ve toplu saçlarıyla karşıladı beni. her zamanki gibi bedenim titredi karşısında.

onun karşısına geçtiğimde kendimi dünyadaki en savunmasız, en çaresiz insanmış gibi hissediyordum. bakışları öyle hissettiriyordu. bakışlarında bana karşı sadece acıma duygusu görüyordum, eziyordu beni.

ben onu izlerken o şaşkınca yüzüme bakıyordu. ne halde olduğumu yüzündeki mimikler sayesinde tahmin edebiliyordum fakat umursamadan yavaşça içeri girdim. kapıyı kapattı.

"sana kıyafet getireyim." kolunu tuttum. bu gece bir şeyler ya başlayacak ya da bitecekti. bitmesinden korkuyordum, hiç başlamamış olan aşkımızın bitmesinden deli gibi korkuyordum. "sarılabilir miyim?" şaşkın yüzü daha da gerildiğinde kolunu zaten gevşek olan tutuşumdan çekip başını eğdi. hiçbir tepki vermediğini gördüğümde kıyafetlerimin ıslak olduğunu umursamayarak kollarımı beline doladım.

burnum, tüm evi dolduran ve kalbimi sıkıştıran o güzel kokusunun olduğu boynuna gittiğinde orada gezindi bir süre. çok güzel kokuyordu. yanında otururken arada burnuma sızıyordu fakat yakından kokusunu içime çekmek bambaşkaydı.

ıslak saçlarım omzunu ıslattığında geri çekileceğini sandığımdan bir elimi geniş omuzlarına sardım sıkıca. "taehyung..." hiçbir şey demedim. sadece ağlamak istiyordum, yapamadım. titreyen dudaklarımı boynuna yavaşça değdirdiğimde kızacak sandım ama bir şey yapmadı. parmaklarım topladığı saçlarından çıkan iki uç tutama tutunduğunda da hiçbir şey demedi. jeongguk bana kızmadı, beni itmedi ya da bahaneler uydurmadı. sadece ona sarılmama izin verdi.

ondan ayrıldığımda soğuk ve titreyen ellerim yanaklarına tutundu. yüzümdeki aptal gülümsemeyle parmaklarım yüzünde gezindi. usulca titreyen bedeni bakışlarımın tişörtüne kaymasını sağladığında ellerimi yüzünden uzaklaştırdım, üşümüştü. "özür dilerim jeongguk, sen de ıslandın hep. üşüyorsun-" yüzünde daha önce hiç görmediğim o masum gülümsemesini gördüğümde sözüm kesildi. bana farklı bakıyordu, daha önce hiç görmediğim bir şekilde. "odam yukarıda."

i make sacrifices, you make lies upHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin