3.Bölüm

4.6K 165 6
                                    

Annemin öpücükleri ile uyandım. Çok güzel bir duyguydu. Kıyafetlerini daha dolaba yerleştirmediğim için hepsi valizin içinde. Valizi açıp buraya uygun kıyafet aramaya başladım. Burası Mardin olduğu için çok açık giyinemem. Birde şu saçma sapan TÖRE gibi saçmalıklara inanan insanların yanına gidicem. En iyisi pantolon.
Siyah dar paça bir pantolon , beyaz Kolsuz tişört ve üstüne siyah ceket. Ayakkabıda beyaz spor ayakkabı en iyisi. Saçımıda at kuyruğu yaptım Çanta takmıycam. Çünkü çanta takmayı sevmiyorum. aşağı indiğimde Havin ve Berat hazırlanmıştı. Yanlarına gidip ikisinide öptüm. Havin 15 yaşında Berat da 12 ama çok akıllılar. Havin "Abla senin bende senin okuluna gitmek istiyorum. Ama ya babam izin vermezse. " "Korkma ablacım sen derslerine bak derslerin iyiyse puanın tutarsa ben babamla konuşurum. " tam o anda babam girdi içeri. annem hemen arkasından. Beti benzi atmıştı. Abim için korkuyorlardı. Arabaya bindik. Aradan on dakika geçmeden varmıştık. Ama ne annemin nede babamın girmeye cesareti yoktu. En sonunda içeri girdik. Içinde bir sürü yaşlı ve genç karışık adam vardı. Avlunun ortasında abim ve bir kız diz çökmüştü. Gördüklerime inanamadım. Bir insan nasıl başkasının önünde diz çöker ya. Allahım bu nasıl bir mantık. Delirmek üzereyim . Tam gidip bir şey yapıcakken babam beni durdurdu. İçeri girdik. "Merhabalar ağalar! " "Hoşgelmişen Mahmut ağa " Babam üçlü koltuğa oturdu . Annem de yanına oturdu. Ben gözlerimi abim den alamıyorum. Güzel kahverengi gözleri kızarmış. Saçı ve sakalı uzamış. Kıyafetleri kirlenmiş . Içinde cız etti. Abime doğru yürüdüm. Önüne çöktüm. Gözlerindeki ışık sönmüş gibiydi. Iyi de benim abim çok güçlüdür. Onun ışığı sönmez ki. Bana uzun gelen ama en fazla on saniye birbirimizin gözlerine baktık. Küçükken hep bunu yapardık. Birbirimize yardım etmek için bir tür şifre gibi. Abim in gözlerine baktığımda yardım istediğini anlatıyordu. Iyi de abim hep bana yardım ederdi. Korur kollardı. Herkez pür dikkat bize bakıyordu. Abim in elinden tutup yerden kaldırdım. Benim abim asla kimsenin önünde eğilemez. Bana itiraz etmeden ayağa kalktı. Boynuna sıkı sıkı sarıldım. Hiç konuşmadan anlaşırdık biz. Abim öyle sıkı sarıldı kı sanki onu bırakmamı istemiyordu. En son böyle sarıldığımızda abim benim yüzümden dayak yemişti ve başı çok kötü kanıyordu. Abim den ayrılmadan büyükler konuşmaya başladı. Ama sesleri uğultu şeklinde geliyordu hiç bir şey anlamıyordum. Abime bakıyordum. Dudağının kenarı patlamış , yüzünde ciddi çizikler vardı. Abimle aramızda sadece iki yaş olduğu için o benim herşeyim. Ben böyle düşünürken Azım ağanın söylediği ile donup kaldım. Ne demek bu?
"BERDEL olacak. Kızına karşı kızım. Kızın Hira bize gelin gelecek. " Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Bir uçurumdan düşmüştüm sanki. Hiddetle arkası döndüm. Işın en kötü yanı babam hiç bir şey demeden kafasını salladı. " Ne saçmalıyorsunuz!! Baba bir şey söylesene. Olmaz desene baba . Anne bir şeyde. Allah kahretsin bir şey söyleyin. " Hiç kimse birşey demedi. Abim ve babam kafasını eğdi . Hayatındaki iki kahramanım da ben kurtarmayacak mı? Annem ağlamaya başladı.
"Tek çare bu . Abinin ölmesini istemiyorsan ekleneceksin. " " Ya evlenmessem ne yaparsınız?"
"O zaman abinin ölümünü izlersin. "
"Peki ya ölürsem?" Çevik bir hareketle silahı korumanın belinden çıkarıp kafama dayadım. Herkesin şaşkınlıktan ağzı açık kaldı. Ama abim ve babam hiç şaşırmadılar. Çünkü silah eğitimi aldım. Abime öğretilirken bende istemiştim. Bir erkekten daha iyi silah kullanılmasını bilirim. Abim direk "Hira napıyorsun indir silahı !!" Abim çok çaresizdi. Öylece bakıyordu. Annem daha çok ağlamaya başladı. Havin ve Berat ta ağlamaya başlamışlardı. Belli çok korktular. Ama böyle olması gerek. "Sana bir soru sordum Azım ağa " diye sesimi yükselterek konuştum. " Eğer kendini öldürülen iki seçenek çıkar ortaya. Birincisi abini ve kızı ölür. Ikinci seçenek ise senin yerine kardeşin Havin gelin gelir." Allahım bu nasıl bir iştir. Havine baktım daha çok ağlamaya başladı. Berata daha çok sarılmaya başladı. Gözleri mi yumdum. Allahım yardım et !!! Bağırsam çağırsam yıksam hiç bir faydası olmayacak. Silahı daha çok sıktım. Allahım Havine bu kötülüğü yapamam. O daha on beş yaşında. Silahı git gide daha çok sıktım. Şimdiye kadar ortalığı yıkmam gerekirdi. Fırtına öncesi sessizlik bu. Bunu en iyi abim bilir. Onun için en endişeli kişi o. Tatile daha çok baskı uyguladım. Bunu Havine yapamam onun hayalleri var. Geleceği var. Son anda silahı yukarı kaldırdım. Silah öyle bir ateş aldı ki. Ölüm fermanım imzalanmıştı. Silahı yere fırlattım. Herkesten rahatlama sesleri geliyordu. Hal gözlerim kapalıydı. Iyi de şimdi napıyım ben. Azım ağa konuşmaya başladı. "Bu akşam isteme yarın kına gecesi sonraki günde düğün. Uzatmanın alemi yok." Hiçbir şey diyemedim. TÖRE yine bir can aldı. Eve gelince yatağa attım kendimi. Akşama kadar ağladım. Aşağıdan sesler geliyordu ama inmedim.
Daha evleneceğim adamı görmedim. Görmeyi bırak ismini bile bilmiyorum. Ben napıcam. Kaçamam. Kaçarsam abim ölür yada çok önemli çözümleri olan(!)
Havin benim yerime gelin gider. Havin daha çok küçük o bunu kaldıramaz. Kapım tıklatıldı. Hiç sesimi çıkarmadığım için her mimse içeri girdi. Gözlerimi açmak istemedim. Ağladıyordu. Abim benim için ağlıyordu. Çaresizdim... Çaresizdi... Bu sefer beni kurtaramayacaktı. Abim yatağa gelip yanıma oturdu. Gözleri kıpkırmızı olmuş ağlamaktan. Bende oturuşumu düzeltip belimi yatak başlığına dayadım. "Özür dilerim abim. Benim yüzünden. Hepsi benim suçum. Korkma izin vermem. Sonunda ölümüm olsada izin vermem. Korkma... Kıymetlim..." Abimin ölmesine dayanamazdım ben. Evlenecektim. Mecburdum. Belki oda kardeşi için istemiştir. Anlaşma yaparız... İnşalllah . "Üzülme abi. Senin bir suçun yok. Sen sadece sevdin. Biliyorsun ben sevgiye , aşka inanırım. Evlencem onunla. Bir şekilde boşanırım sonra. Olmaz mı?" Abim umutsuzlukla yüzüme baktı. Böyle bir şeyin olmayacağını biliyordu ama söylemiyordu. Belki de beni üzmek istemiyordu . Belki de kendine kabul ettiremiyordur. " Hadi kalk kardeşim. Kahve bekliyolar senden." Başımı sallamakla yetindim. Abim alnımdan öpüp çıktı. Kalkıp dolabımı açtım. Ben bunu kendi yöntemlerimle çözerim. İçerden mini siyah pileli eteğimi aldım. Üstünede dar ve ince bir bluz. Ayakkabı düz taban siyah babet. Saçlarım düz olduğu için açık bıraktım. Direk mutfağa girdim. Kahveler yapılmıştı. Havin beni görünce öylece süzdü. Ama naptığımı anlayınca gülümseyip çıktı. Kahveleri alıp çıktım. Odaya girdiğimde Azım ağa onun yanında babam. Karşı koltukta annem ve onun annesi. Yanda abim Havin ve Berat. Ve karşıda abimin sevdiği kız yanında da o.... inanmıyorum. Böyle bir tesadüf olamaz dimi. Kapının pervazında donup kaldım. Kendime gelmedim. Bu nasıl olur. Bu o...

Doğu'nun Güneşi (Mardin ve aşk )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin