Do you have an aquarium? / Taekook

hi sir, do you have an aquarium?

Tık tık tık.
Kapı çalıyor.
Etrafa derin bir sessizlik hakim fakat klimanın sesi ortalıkta geziyor.
Uyuklayan adam gözlerini yavaşça araladı, etrafa bakındı ve şimdi de ayağa kalkıyor.
Kapıyı açtı. Karşısında ellerini arkasında birleştirmiş bir çocuk.
Çocuk?
Belki çocuk değil, ama öyle duruyor.

"Merhaba efendim, akvaryumunuz var mı acaba?"

Genç adam şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Ağzını araladı, birşeyler söyleyecek.

"Akvaryum mu?"

Çocuk kafasını sallıyor. Bakışlarına bir hüzün yerleşti, kafasını eğip siyah botlarının ucuna baktı ve olduğu yerde sallanmaya başladı.

"Kavgacı siyam balıklarımın olduğu akvaryum kırıldı, bir tanesi öldü, fakat diğer ikisi duruyor. Onları şimdilik bir kavanoza koydum ama işkence çekiyorlar, derhal bir akvaryum lazım."

Konuşmasını bitirdi ve bakışlarını yerden adamın gözlerine çıkardı. Şimdi meraklı bakışlarla bakıyor. Adam bir elini kapı pervazına yaslıyor ve bir eliyle de yüzünü sıvazlıyor.

"Hayır, üzgünüm ama bir akvaryumum yok."

Çocuğun omuzları düştü. Acı içinde kıvranıyor. Balıkları ölmemeli.

"Şey o halde eğer arabanız varsa beni mağazaya götürür müsünüz? Akvaryum almak için. Benim arabam yok."

Adam kararsızca ona bakıyor. Bu küçük de kim hem, ilk kez görüyor. Çocuk üzerindeki bakışları görünce gözlerini kaçırdı, belli ki utandı.

"Pekâlâ efendim, boşverin. Yarın kendim giderim. Umarım ölmezler..."

Arkasını döndü, gidiyor. Adam sıkıntıyla baktı. Bu çocuğa birinin yardım etmesi gerek.

"Çocuk!"

Diye seslendi.

"Bekle az, arabamın anahtarını alayım."