Pazar yerinde Lee Minho ile yaşanan olayın üstünden yaklaşık bir ay geçmişti.
Efendi Minho bir kadını idam ettirmek üzereyken Park ailesi destekçilerinden Han'ın araya girmesi ve ona meydan okuması hızlı bir şekilde duyulmuştu. Han'ın Lee Minho'nun adamını tehdit edişi iki taraf arasında birkaç küçük gerginliğe sebep olsa da neyse ki çok büyük bir sorun çıkmamıştı. Zaten Park ailesinin yeterince sıkıntısı vardı. Bir gerilimi daha kaldırabilecek durumda değildi kimse.
Han bu süre boyunca evinde kalıp dışarıya gerekmedikçe çıkmamıştı.
Karşı tarafın daha çok gözüne batmamak için içeride kalmayı tercih etmişti. Zaten kısa sürede de unutulup gitmişti yaşananlar. Tıpkı her zaman olduğu gibi.Bir ayın sonunda Han yeniden yapılacak ilacı için gerekli olan bitkileri bulmak üzere evden çıkmış ve ormanda gezinmeye başlamıştı. Evindeki stokların ne kadar çabuk bittiğini fark etmemişti bile. Çok daha önceden yapması gereken bu işi ertelediğinden dolayı şimdi ormanda bir oraya bir buraya gidiyor, onlarca bitkiyi ayırt etmeye çalışıyordu. İleride rahat edebilmek için bugün normalden daha fazla toplamaya karar vermişti. Karışımlar için işine yarayacak gibi görünen her şeyi büyük hasır sepetine dolduruyor, etrafa dikkatlice bakmaya devam ediyordu.
Han kesinlikle bir şifacı değildi. Karışımlar yapmak ve tedavi yöntemleri öğrenmek onun ilgi alanına girmiyordu. O daha çok doğayla, canlılarım yaşamlarıyla ilgilenirdi. Han'ın aksine onun öğrencisi olan Changbin ise gittikçe gelişen acemi bir şifacıydı. İksirlere, merhemlere oldukça ilgiliydi ve bu konuda sürekli çalışmalar yapmaktan çekinmiyordu. Han onu yanına öğrencisi olarak alır almaz bu ilgiyi fark etmiş ve Changbin'in bu konuda kendini geliştirmesine çaba harcamıştı. Bu çabaysa sonuçsuz kalmamıştı. Changbin'in bu alandaki yeteneği onu hızlıca Han'ın işine yarayacak bir şifacıya dönüştürmüştü. Şimdi ise evde Han'ın düzenli olarak kullandığı ilacı hazırlıyordu, tek ihtiyacı olan ustasının bulup getireceği birkaç eksik malzemeydi.
Han'ın yıllardır süregelen bazı rahatsızlıkları vardı. O, bunu yıllardır kullandığı büyülerin benliğine olan etkisi olarak yorumluyordu. Sıkça vücut ağrıları çekiyor, hemen hemen her gün yorgun hissediyordu. Uyumakta zorlanıyor, oldukça gerçekçi kabuslar görüyordu. Bu durum da bazı günlerde onu oldukça geriyordu. Zaten kolay olmayan hayatında bu rahatsızlık ona daha da fazla yük bindiriyordu. Neyse ki Changbin'in ilaçları biraz da olsa zihnini ve vücudunu yatıştırmaya yardım ediyordu.
Han ormanın derinliklerine ilerlerken derin bir nefes alarak temiz havayı içine çekmişti. Bu ferahlığı seviyordu, doğayı seviyordu. Ona göre her şey doğadan gelir ve doğaya dönerdi. Tüm canlılara enerjiyi veren doğaydı. Kendisi de bu yüzden sıkça dışarıda dolaşır, etrafı izlerdi. Doğayla baş başa geçen bir gün huzurlu bir gündü.
Bugün hariç.
Bir süredir içindeki izlenilme hissini atamıyordu Han. Birilerinin onu takip edip gözetlediğini hissedebiliyordu. Hayır, biliyordu. Birkaç dakikadır peşinden gelen birisi vardı ve bu Han'ı rahatsız etmeye başlamıştı. Bir korkusu yoktu, kendini savunabilirdi. Herhangi bir insandan korkmayacak kadar güçlüydü. Sadece onu kimin neden izlediğini öğrenmek istiyordu.
Hiçbir şey belli etmeden yürümeye devam etmişti. Bekleyip ne olacağını görecekti. Eninde sonunda takipçisinin ortaya çıkacağını biliyordu. Ayağının dibinde duran çicekleri incelerken hafif sesler duyuyordu, bu birinin yakında hareket ettiğinin göstergesiydi. Han'ın hareketlerinde bir değişiklik olmamıştı. Sabırla bekliyordu. Kısa süre sonra arkasından ve oldukça yakından gelen adım ve yerdeki çimenlerin ezilme sesini duyduğunda eli belinde duran, bitkileri kesmek için kullandığı bıçağa gitmişti. Bıçağı çekip arkasına döndüğü sırada o hareket edemeden birisi bıçağı tutan elinin bileğini kavramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love wives' tale (minsung)
Fanfictionİnsanlar ikiye bölünmüştü. Cadıları isteyenler ve onları şeytan olarak görenler. Lee Minho ise tüm cadıların dünyadan silinmesi taraftarıydı. Canavarlar asillere zarar vermeden öldürülmeliydi. Çoğu insan ise onun tarafındaydı. Oysaki insanlar hiçbir...