şok oldunuz dimi
Han kalabalık pazarda tezgahlara bakarak yavaşça adımlıyordu. Tezgahların üstünde duran taze meyveler açık havayı bile tatlı bir şekilde kokutmaya yetiyordu. Kalabalık pazarda insanların konuşmasının gürültüsü çok fazlaydı. Yan tarafta pazarlık yapan ikisi kişinin konuşmalarını duyabilir, arka raftaki adamın kumaş parçasını doğru ölçüde kesemediği için küfredişini duyabilirdiniz.
Han gözlerini pazarın içinde koşarak birbirlerini kovalayan iki küçük çocuğa dikmişti. Kız çocuk erkek olandan biraz daha uzundu, aynı yaşta duruyorlardı. Eğlenen iki minik insanlardı. Han gülümsedi. Bu dünyada kaldıkça sadece bu yaşlarda mutlu olunabileceğini çok iyi biliyordu. Çocuklar son mutlu yıllarını gülerek geçirdiği için memnundu.
Güzel görünümlü taşların olduğu rafa ilerledi. Üstünde parlak, mor renk bir taşın olduğu yüzüğü eline aldı ve parmağına geçirdi. Yüzük elinde harika durmuştu. Han da taşın vücuduna yaydığı hissi beğenmişti. Doğanın taşa yüklediği pozitif gücü vücudunun her bir zerresinde hissedebiliyordu.
Satıcıya yüzüğün parasını ödedikten sonra arkasını dönüp yardımcısı Chris'e baktı. Genç adam elinde Han'ın satın aldığı şeylerin içinde olduğu poşetleri taşıyor, alışverişinin bitmesini bekliyordu. Han her zaman uzun süre boyunca alışveriş yapardı, Chris ise onun poşetlerini taşırdı. Han onun için bazen üzülüyordu çünkü Chris bir kez bile şikayet etmiyor, tüm sadakatiyle Han'ın verdiği tüm emirleri yerine getiriyordu.
Han onun bu dünyada güvenebileceği nadir insanlardan birisi olduğunu biliyordu. Chris'in tek bir özel gücü olmamasına rağmen sadakati ve sağlam karakteri onu bir cadının yanında durabilecek kadar güçlü yapıyordu. Chris doğrunun ne olduğunu biliyordu ve cadıların yanında durmaktan korkmuyordu.
Han Chris'e yaklaştı ve elindeki poşetlerden birkaçını almaya çalıştı. Poşetler anında geriye çekilmişti. Chris her zamanki gibi onun hiçbir şey taşımasına izin vermemişti.
"Ben taşırım, gücünü daha iyi şeylere harca."
Han gülümsemişti. Birkaç poşet taşımak onu yoracak değildi. Yine de Chris her zaman böyle yapıyordu.
Birlikte pazarın sonuna doğru yürümeye başlayacaklarken gelen gürültüler ve Han'ın ayaklarının ucuna düşen kadınla duraklamışlardı. Yan binanın kapısından çıkan adamlardan biri ittiği kadının yanına ilerlemiş ve kıyafetinden tutarak onu kaldırmıştı.
"Ölüme gidiyorsun cadı... Sakın bir oyun yapmaya kalkışma! Test vakti aptal fare."
Han kadının cadı olduğu düşünüldüğü için yakalandığını anladığında kafasını Chris'e çevirmişti. Göz göze geldiklerinde Chris ona kafasıyla devam etmesini söylemişti. Kötü bir şey olursa Chris onu korurdu.
"Hey, ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Sırf Park ailesinin destekçisi olduğu için ona bunu yapamazsınız!"
Han adamın kolunu tutmuş ve onu ittirmişti. Kadın yere düşmüştü tekrardan. Tüm pazar sessizleşmiş, herkes onları izliyordu. Adam kasların çatarak Han'a bakıyordu.
"Seni salak. Ona istediğimi yaparım! Eğer testi geçerse...ondan özrümü dilerim."
Adamın bunu demesiyle yanındaki arkadaşları pis şekilde gülmüştü. Bunun olacağına ihtimal vermiyor olmalıydılar.
"Ama geçemezse onu öldüreceğim. Tam burada. Siz sapkın Park ailesinin destekçileri Choi'lerden olanları durduramazsınız. Çekil önümden şimdi. Bu kâfirler İncil'i okuyamazlar. Küçük bir deneme yapalım hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love wives' tale (minsung)
Fiksi Penggemarİnsanlar ikiye bölünmüştü. Cadıları isteyenler ve onları şeytan olarak görenler. Lee Minho ise tüm cadıların dünyadan silinmesi taraftarıydı. Canavarlar asillere zarar vermeden öldürülmeliydi. Çoğu insan ise onun tarafındaydı. Oysaki insanlar hiçbir...