Yıllardan 97, ilkbaharda bir salı günü
Bugün de sahafçıda onunla birlikteydim. İçeri beraber girdik. Dünki yerimizde, iki kitap rafının arasında, oturduk. Yanında şiirlerini yazdığı defterini de getirmişti. Henüz şiirlerine bakma fırsatı olmadı ama defterin son sayfasına, seçtiğim şarkıyı yazmamı istedi.
Mor ve ötesi- 23
Yüzünden başlasam gitmeye uzaklara
Duymasam kimseyi
Sonu olmasa ummadık rüyalarda
Eksilse, yok olsa bile değer
Bir gün kendimi bırakıp
Sana anlatsam ne olduğunu
Neden sözleri yuttuğumu
Gerisi zaten gözlerinde
Lütfen beni hemen uyandır
Ya da hep öyle bak yüzüme
Ne kork benden ne uzaktan dinle
Lütfen beni uyandırma
Sesim kısılsa
Korkmasam karanlıktan
En baştan başlasam
Anlamsız sözlere artık hiç bulaşmadan
Beklesem yanında
Bir gün kendimi bırakıp
Sana anlatsam ne olduğunu
Neden sözleri unuttuğumu
Gerisi zaten gözlerindeBu şarkıyı bıraktım ona. Daha önce hiç görmemiştim onun yüzünü ama hiç yabancı da gelmiyordu. Sanki bir kitabın sayfasıymışım ben, o ise yanımda bir ayraç olarak kalmış. Ne kadar çevirseler sayfayı, o hep beni takip etmiş. Bu şarkı çok şey anlam ifade ediyor benim için.
Neden bu şarkıyı seçtiğimi sordu. Şarkının bana benzediğini söyledim. Eğer ona da benzerse şarkıdan alıntı yapacaktım ona. Şimdilik ben bendim, o da oydu. Yine çok yorgun görünüyordu. Geceleri pek uyuyamazmış. Beyaz bir çiçek bulmuş yerde. Kitabımın arasına koyarım diye bana verdi. Son sayfanın arasına koydum çiçeği. Pek sohbet etmeyi seven biri gibi değildi. Bugün sayfalara yazarak değil, konuşarak anlaşmıştık ama yine de sessizdik. Onun hakkında çok şey tahmin edebiliyordum. O beni düşünüyor muydu bilmiyorum. Gözleri anlam yüklüydü ama tüm durgunluğuyla bakıyordu. Durgundu, gece vakti bir denizden daha çok durgundu. Yanımda rastgele seçtiği bir şiir kitabını okudu bir süre. Sonra kitabı yerine kaldırdı. Tekrar bir kitap daha seçti. Sonra o kitabı da kaldırdı. İstediğini bulamamış gibiydi. Kolay kolay sıkılır gibiydi. Eline dünyanın en değerli hazinesi geçse ondan da sıkılırdı. Gözü yok gibiydi hiçbir şeyde. Gözleri ağırlaştı, başını omzuma yasladı. Kitabı kucağından bırakmıştı. O sırada benim tonton da derin uykusundan uyanmıştı. İçi yumuşamış gibi bize bakıp tekrar uykuya daldı. Eve beraber gittik. Onun evi benim iki arka sokağımdaydı. Yolda onun bir fotoğrafını çektim. Daha çok gençtik. Durgunluğu, sessizliği onunla öğreniyor gibiydim. Ben yerinde durabilen bir insan değilim. O ise bir oturdu mu daha yerinden kalkmayacak gibiydi. Neden bu kadar yorgun gözüküyordu ki? Boynunu bükmüş çiçek gibi eğiyordu boynunu. Dokunsam ağlayacak gibi bir hâli vardı ama aynı zamanda da çok sert biri gibi gözüküyordu. Bilemiyorum ki günlük, o kolay kolay anlaşılacak biri gibi durmuyor. Sanki bir yaşı yok, sanki bir ismi de yok, sanki bu dünyaya da ait değil.Humar Şairim, anı fotoğrafı
Yolda gördüğümüz beyaz çiçekler
Kitapların arasında ben
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Humar Şairi | taekook
Fanfiction"Bir humar şairinin içinde biriken binlerce cümle beni tarumar etti. Şiirlerini okuyanlara içki sersemliği armağan etmek istemişti ama ben aşkımdan sersemdim."