Humar Şairinden
Yüzüm aynada, bir tebessüm atıyor bana. Ellerimi aynaya yaslıyorum ve geri çekiliyorum. Tekrar bir tebessüm atıyor bana. Ne yaptığını sanıyor? Herkese attığım o tebessümü bana atıyor. Odamda tek başımayım, kendi içimdeki seslerle bir başımayım. Ayna aslında yüzümü değil, ruhumu yansıtıyor.
Bedenim yatakta, üzerimde bir ağırlık var.
Üzerimde kendi bedenim var. Elleri uzanıyor boğazıma, nefessiz bırakmak istiyor. Ellerimi kenetliyorum ama kenetlediğim ellerim kan içinde. Tırnaklarımı geçirebildiğim kadar geçiriyorum tenime.Suyun içindeyim, tüm küveti suyla doldurdum. Sıcak suyu başımdan aşağı döküyorum. Ellerim göğüs kafesimde, bastırıyorum kemiklere. Suyun altına bırakıyorum kollarımı. Suyun altında tenim daha da solgunlaşıyor, iz kalmış yaralar kendini suyun yüzeyine bırakıyor.
Bir akşam saatinde otoban yolundayım. Çimenlerin üzerinde dizlerimi kendime doğru çekmiş, oturuyorum. Geçip giden arabaları izliyorum. Işıklar, gözlerimi alıyor. Her bir saniye yakınım adımımı yanlış atmaya.
Yağmurlu bir caddedeyim. Tüm gözyaşlarımı akıtıyorum gözlerimden. Arabaların hiçbirine aldanmıyorum, aldanamıyorum. Bacaklarım benden istemsiz bir şekilde hareket ediyor, titremesini durduramıyorum. Önümü, sağımı, solumu hiçbir şeyi göremiyorum. Karşıma biri çıksa, bana çarpsa onun önünde diz çöküp ağlayacak bir hâldeyim.
Terastayım, geceyi aydınlatan bir ay var. Bedenim soğukta, ruhumu da soğuğa kaptırdım. Terasın duvarları çok kısa ve ben dengemi kaybetmeye çok yakınım. Sadece kör kediler ve sağır martılar burada. Saat altı buçuğa geliyor, kendimi bırakmamak için dans ediyorum.
Yangın merdivenindeyim, toz dolu merdivenlere sırtımı yaslıyorum. Her şeyden saklanmak istiyorum. Ellerimle yüzümü kapatıyorum ama yeterli gelmiyor, tüm bedenimi siyah bir örtüyle kapatmak ve gerekirse görünmez olmak istiyorum. Ruhum kadar şeffaf ve görünmez olmak istiyorum.
Hastane bankındayım. Hayatın tam da burada, bu gece bittiğini biliyorum. Yarın sabah güneş doğacak ve tekrar doğacağımı biliyorum. Hiçbir tepki veremiyorum, kendimden özür diliyorum.
Kilisenin içindeyim, huzursuz hissediyorum. Sadece yürümeye devam ediyorum ama yürüdükçe üstümde bir ağırlık oluyor ve sanki kendimi bir tabutun içinde hissediyorum.
Soğuk bir kış günündeyim. Lapa lapa kar yağıyor, yeterince kalın giyinmedim. Soğuğu hissetmek istiyorum. Acımı uyuşturması için soğuğu hissetmek istiyorum. Kollarımı, yağan karın üzerine tutuyorum. Her bir kar tanesinde anılarım süzülüyor kollarımdan, dakikalar geçtikçe uyuşuyorum ve ağlayana kadar hissedemiyorum.
Bir tuvaletin yerinde diz çökmüş oturuyorum. Başımı, ellerimin arasına alıyorum. Ellerimi durduramıyorum, saçlarımı yoluyorum. Dizlerim titriyor ve ben engel olamıyorum. Dizlerim yara, tüm acımla dizlerime bastırıyorum. Sesim çıktığınca ağlayamıyorum, sessizce ağlıyorum.
Yangın merdivenleri, teraslar, otoban çimenlikleri, tuvaletler, küvetler, kiliseler, yağmurlu caddeler, arabalar, kar taneleri, aynalar, hastane bankları...ben hepsinde yaşıyorum. Ruhumun kalıntısı kalmış her bir yerde. İnsanların isimlerini kazıdığı banklara ben ruhumu kazımışım.
İstediğim tek şey beni yeterince uyuşturacak içki ve uyku. Sersemleştiğimde güzelleşir gülüşüm. İçimdeki tüm hüzünü dudaklarımın arasına taşıyıp kocaman gülerim ben, dudaklarımın titremesi bu yüzden.
Yeterince yazamamak ve yaşayamamak. Benim korkularım bunlardı. Yaşadıkça yazarsın, yazdıkça yaşarsın. Benim kalemim gittikçe ufalmakta, ben kalemi ortadan kırmak üzereyim. Ben yaşayamıyorum ama hâlâ yazıyorum, içimdeki humarın sayesinde. Bir boş içki kutusunda, uyuklayan insanlarda beni hatırlayın. Ben şiirlerimin humarını her bir insana dökerim, hepsini sevgiyle kucaklarım. Bakmayın benim karamsar kalemime, benim içimde bitmek bilmeyen bir şefkat var. Sadece kalemim kendi sarhoş imzasını atmak üzere, kalemim ve ismim kendini yitirmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Humar Şairi | taekook
Fanfiction"Bir humar şairinin içinde biriken binlerce cümle beni tarumar etti. Şiirlerini okuyanlara içki sersemliği armağan etmek istemişti ama ben aşkımdan sersemdim."