"artık bana haramsın"

510 45 38
                                    

Florya'da her şey normal gibiydi. Antrenman yapan galatasaraylılar Kayseri maçı için oldukça hırslıydı. Her şey güllük gülistanlık ilerliyordu fakat Barış Alper tüm bu güzel giden günde oldukça keyifsizdi. Çatılı kaşları, dişlerini birbirine bastırmaktan ağrıyan çenesiyle geçirmişti antrenman saatlerini. Çekilen her fotoğrafta suratı beş karış çıkmıştı. Dağa taşa bile sinirliydi bugün.

Ayağına gelen topu çok bekletmeden rastgele vurduğunda kale direğine çarpıp geri dönmüştü top. Bununla birlikte ağzından bir küfür çıkmıştı.

"Cık cık cık. No Barış, no." dedi Mertens yanından geçerken. Barış Alper yüzünü sıvazlarken derin bir nefes aldı. Bunalmıştı, fazlasıyla. Kendini kontrol etmesi oldukça zorken ağzından çıkanları da kontrol edemezdi.

Maçtan sonra her şey tepe taklak olmuştu. Kendini inandırdığı o gerçek meğer gerçek değilmiş. Bununla yüzleşmesi içindeki öfkeyi arttırmış, dayanılmaz bir baş ağrısıyla devam etmişti. Başı çatlamak üzereydi. Üç gündür geçmek bilmeyen bir baş ağrısı vardı fakat kimseye bir şey belli etmeden yaşamak istediğinden acısa da öldürmez diyerek takılıyordu.

Acıyordu ve öldürüyordu da.

Öncesinde daha kolaydı aslında onun için. Kendini futbola verince hızlı bir kariyer atlaması yapmıştı fakat şimdi böyle hissetmesi nedendi?

Düşüncelerinin arasında beliren Efsa'nın yüzü dişlerini sıkmasına sebep olmuştu. Hatırlamak istemediği o yüz aklında her belirdiğinde sinirlerine hakim olamıyordu. Şimdi de aynı sinir geçirmişti onu ele.

Ayağına gelen topla tekrardan sıyrıldı düşüncelerinden. Bir nebze de olsa kafasındaki Efsa'yı çıkarıp işine odaklanması için fırlattı. Topu sürdü, elinde tutup oyalanmak istedi. Sağdan içeriye güzel bir ortayla mükemmel bir golün asistini yapabilirdi. Önce önündeki Nelsson'u geçti ki bu hiç kolay olmamıştı. Şimdiyse önünde bir engel yoktu. Sadece ceza sahası içinde oyuncular vardı.

"At bana." diyerek yerinde biraz zıpladı Kerem. Sesini Barış' a duyurmasa da mırıldanmıştı istemsizce. Sağ elini kaldırmış, kendisini işaret ediyordu. Buradan bir gol atma şansı vardı, eğer top kendisine gelirse.

Barış Alper ona kendisini gösteren Kerem'i görünce yerinde durmak zorunda kaldı. Önünde top, atması gereken Kerem... Dünyanın en yapılması gereken iş gibi görünse de Barış Alper için vermesi zor bir karardı.

Yemekte Kerem ve Efsa'nın yakınlaşması geldi gözlerinin önüne. Efsa güzel gülüşünü kendisine değil de Kerem'e sunuyordu. O çok özlediği gözleri sadece Kerem'e bakıyordu. Birbirlerinin kulaklarına söyledikleri cümleler, ardından atılan kahkahalar... Ayrıca görmediği detaylar da vardır muhtemelen. Onu Kerem getirmiş, onu yine Kerem götürmüştü çünkü. Bunları bilmemek bile damarlarındaki kanın daha sıcak akmasına sebep oluyordu.

Duydukları yankılandı bu sefer kulaklarında. Efsa'yla konuştuğundan bahsediyordu Kerem, Yunus'a. Bir hafta boyunca düzenli konuştuklarını, Efsa'nın hayatında yer edindiğinden bahsetmişti. Tüm bunları Barış Alper duymuştu. Kendisi Efsa'nın hayatında yer edinememişti. Bu yüzden Kerem'i kıskanmaktan başka bir şey yapamadı. O sevgi en başta Alper'in hakkıydı.

Tüm bunlara rağmen o kadar da öfkeli değildi Kerem'e karşı. Takım arkadaşıydı, hatta gerçek bir arkadaşı. O yüzden kendi içinde halletmeye çalışıyordu eski sevgilisi ve arkadaşının arkadaşlık kurmasını fakat o son maç bardağı taşıran son damla olmuştu.

Kerem attığı golünden sonra havaya Efsa yazmıştı.

Yedek kulübesinden izlediği o hareket içindeki her şeyin kopmasını sağlamıştı. Kerem ve Efsa sevgili miydi sorusu yankılanmıştı. Sonrasında zaten kayış kopmuştu. Oyuna girdiği andan sonra topa değil rakibe sarmıştı.

yıldızlar geçmişte parlar - b.alper yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin