XIII

746 56 37
                                    

11 Mart 2023, Cumartesi'

Lee Felix

Yaklaşık yarım saat önce Hyunjin'e bugün herhangi bir planımın olmadığını yazmıştım ve gelecek olan cevabı bekliyordum. Hala mesajımı görmediğine göre büyük ihtimalle dersi henüz bitmemişti.

Akşam güneşi banklarına kurulduğum bahçenin yeşil çimlerine yansırken çoğu kişi artık kampüsten ayrılıyordu. Gruplar halinde ilerleyen insanlara biraz gıpta ile baktığıma emindim, ben genelde bu tür grupların içine girer ve pek uyum sağlayamayınca da yavaş yavaş uzaklaşırdım hepsinden.

Hyunjin ise tam tersimdi, belki bölüm başkanı olduğundandır belki de etrafa yaydığı aurasından. Hem bizim, hem de diğer pek çok bölümde popüler biriydi. Hatta birkaç kere duyduğum bir takma adı vardı, sosyal kelebek. Ona bu ismin tam uyduğunu söylemek için çok yakın olmamıza bile gerek yoktu, her yerde kendini belli ediyordu.

Şu an bile onca insanın arasından telefonuna bakarak ilerleyen kişinin sanki üzerine spot lambası tutulmuş gibi gözüme çarptığına yemin edebilirdim. Başını kaldırıp etrafını ararken bakışlarımı ondan ayırıp elimde titreşen telefona bakamıyordum mesela, üzerimdeki etkisinin gücü kelime dağarcığıma sığmıyordu, vücut fonksiyonlarım çalışmaz hale geliyordu.

Dilini dışarıya sarkıtmış köpeğimin sevimlice kameraya baktığı kilit ekranı fotoğrafım yerini uygulamaların olduğu kısma bırakırken bildirim panelimi işgal eden tek mesaja tıkladım, o beni hala görmemişti çünkü.

Kısaca olduğum yeri tarif ettiğimde acelesiz bakışlar beni buldu, minik bir gülümsemeyle bana el sallarken adımlarının hedefi oldum. Bedeni yaklaştıkça yaklaştı, kalbim hızlandıkça hızlandı.

Sarı saçlarının ön kısımlarını tutan tacı uzun perçemlerin geride kalmasını sağlamıştı, böylece hafif sert esen rüzgar yüzünü gizlemelerine yardım edemiyordu. Benim kaküllerim de kendi krallığını ilan etmiş, savrulup duruyordu. Rahatsızca onları geriye ittirdim, dudaklarımı araladım.

"Sizin kadar da bakar körünü görmedim, hyung." dedim dünkü konuşmamıza ithafen, sesimde alay vardı.

Gözlerindeki eğlenir pırıltıları görüyordum, bu benim de eğlenmeme sebep oluyordu.

"Sabah geç kalınca lenslerimi takamadım, affet lütfen bir miktar kör olduğum için."

Hakkında yeni öğrendiğim bu bilgiyle kaşlarım havalandı, bir iki kere onu gözlükle görmüştüm ancak dinlendirici olduğunu düşünmüştüm.

"Miyopsun sanırım, kaç numara?"

"Sağ bir buçuk, sol iki. Ayrıca bir numara astigmat olmam diye bir gerçek daha var hayatımda."

Dedikleri gözü sağlıklı olan biri için pek bir şey ifade etmiyordu ama anlamış gibi başımı salladım, kontrol etmek için elimle iki yapıp havaya kaldırdım.

"Bu kaç?"

"Ortadan ikiye ayrılmış bir." dedi gülerek.

İlkokul iki seviyesindeki esprisine göz devirdim. "Haha, çok komik."

"Komik tabii."

Bankın boş kısmına oturup bacak bacak üstüne attı, yakınımda değildi. Her hareketini izliyor gibi görünmek istemiyordum ancak öyle yapıyordum. Lodos yüzünden gözlerinin sulanıp kısıldığını, dudaklarının kuruduğunu ve bu yüzden de dilini devamlı onları nemlendirmek için kullandığını fark edebilecek kadar.

"Sana bir bilgi vereyim mi?"

"Ne gibi?" dedi merakla.

"Eğer rüzgarlı havalarda dudakların kuruyor diye yalarsan bu sefer de çatlaklarla uğraşmak zorunda kalırsın, bunun yerine bir nemlendirici krem al kendine."

"Ciddi misin? Ben de neden sürekli yara oluyorlar durup dururken diyordum..." Eli dudaklarının üzerinde gezindi, sanırım yaraları yokluyordu.

"İstersen kullanman için verebilirim, yanımda var."

Göz ucuyla bana baktı, elimi dudaklarından çekti. "Rahatsız olmaz mısın? Kişisel eşya sonuçta."

"Sorun değil." Hoşuma bile gider de, senin bunu bilmene gerek yok.

Siyah ve üzerinde süs olarak sadece birkaç tane rozetin bulunduğu çantamın kenar kısmındaki fermuarlı kısmı açıp içinden şeftalili lip balmı çıkarttım. Diğerleri çok daha pigmentliydi ve hoşuna gitmeyebilirdi.

Hyunjin uzattığım balmı alıp kapağını açtı, telefonun ekranından yansımasına bakarak sürdü ve geri kapatıp bana verdi.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil." derken bir yandan da fermuarı kapatıyordum.

Sonra, saçlarımdan geçip kulak arkama giden soğuk metali hissettim. Koyu kahve gözlerim onun açık kahvelerine dönerken ne yaptığını anlamaya çalışıyordum ancak çoktan serbest kalan saçlarının rüzgarda salınışını gördüğümde dilim tutulmuştu sanki. Artık benim görüş açım az öncesine göre genişlemiş ama yine de görmeye devam ettiğim bir tek Hyunjin olmaya devam etmişti.

"Rahatsız ediyor gibi duruyordu."

Kendini açıklayışı beni kendime getirdi, ellerim çoktan saçlarımdan ayrılan parmak uçlarının değdiği telleri sıcaklığı hala orada mı diye ararken dışarıdan görünen şey sadece onları düzeltiyor oluşumdu.

"Fark edeceğini düşünmemiştim." diye mırıldandım.

Cevap vermedi, cevap versin diye de söylememiştim zaten. Sonrasında ilk konuşan o oldu, nereye gideceğimizi kararlaştırdıktan sonra yol boyunca yaptığımız kısa konuşmalar havadan sudan şeylerdi. Kafeye vardığımızda bile pek konuşmadık, güzel ve deniz manzaralı kafenin camından dışarıyı seyrettik.

Kahvelerimizin sonu geldi, ayrılma vakti demekti bu. Artık onunla yeniden konuşmak için bir bahanem kalmadığından bunun son olacağını biliyordum. Ters yönde kalan evlerimiz yüzünden merkezde birbirimizden ayrıldık, farklı yönlerin yolunu tuttuk.

🪢

~harbi, bunların konuşçak bir şeyi kalmadı???? Neyse buluruz ya bir şeylerr

VE BU ALTTAKİ İKİLİ ŞANS ESERİ YAN YANA DENK GELDİ CKŞAÖDRÖWŞRÖÖWÖFQÇDÖQÇ

VE BU ALTTAKİ İKİLİ ŞANS ESERİ YAN YANA DENK GELDİ CKŞAÖDRÖWŞRÖÖWÖFQÇDÖQÇ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
dlmlu ↬hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin