page 22: a long time ago

8K 726 431
                                    

Gözlerim salonumun tavanındaki uzun sayılabilecek füme rengi avizenin üstündeyken aklım yanımda oturan adamdaydı. Anlamlandıramadığım yığınla şey varken sanki bunun için ikimiz de çaba göstermiyormuşuz gibi yan yana oturmuş sanırsam hayatı sorguluyorduk.

"Yüzümü gördün mü?"

Yanımdan yükselen sesle avizedeki bakışlarımı ayırmadan "Hayır." dedim kısaca. Aslında susacaktım bu kelimeden sonra, çünkü ona içten içe hâlâ sinirli hissediyordum ama eğer susarsam aramıza sessizlik gireceğini biliyordum. Bu yüzden dört gündür hiç konuşmamış olduğumuz için onu özleyen bedenim, ben daha izin vermeden "Neden cevap vermedin?" diye sordu.

Merak ediyordum. Onu hem çok iyi hem de hiç tanımıyormuş gibi hissediyordum, hangi tepkisini neye bağlayacağımı bilmiyordum. O ise bugünkü gibi garip tepkiler vererek aklımı iyice bulandırıyordu.

"Bunu söylersem, tepkimden daha çok hoşuna gitmez Göker."

Her zamanki gibi kurduğu karışık cümleyle başımı iki yana sallamakla yetindim. Onun büyük bir kısmını anlamadığımı düşündüğüm zamanlardan birisiydi ve itiraz etsem de söylemeyeceğini belirten ses tonu sadece sessiz kalmamı sağlamıştı.

Ben sessiz kaldığımda başını bana çevirdiğini göz ucuyla gördüm ama bakışlarımı çok ilginç bir şey varmış gibi iki senedir tavanımda bulunan avizemden çekmedim. Biraz daha zorlasam üstündeki tozları net şekilde görebileceğim bir dikkatle bakıyordum ve bugünden çıkarttığım en büyük sonuç avizemi kesinlikle silmem gerektiğiydi.

Biraz da asıldığı yere bakayım düşüncesiyle bakışlarımı avizenin ipine doğru çevirdiğim sırada "Konuş benimle." dedi bir anda. Ve ardından yavaşça "Seni özledim." diye ekledi.

Kalbim saniyeler içinde kendini belli edecek şekilde hızlanırken gözlerimi en sonunda ona doğru döndürdüm. Koltuğumda yayvan bir şekilde oturuyordu ve elleri koltuğumun iki yanında rahatça duruyordu. Arkadaki penceremden vuran hafif ışık onun boynunu ve boynundaki uzun zincirli kolyeyi görmemi sağlarken kolyenin ucunu görememiştim, umursamadan gözlerimi göremediğim yüzüne çevirdim.

Birçok şey diyebilirdim, ona olan sinirimi sürdürebilirdim ama liseli bir ergen değildim. Ters davranışlarının bir sebebi olmasa şu an yanımda bulunmazdı, ayrıca karşımdaki kişi Alfa'yken hareketlerine kesinkes bir anlam da yükleyemezdim. Sonuç olarak sadece "Ben de seni özledim, Alfa." dedim.

Ve bu son derece doğruydu.

Başım, sağımda kalan koltuğun başlığına dayanırken "Göker." dedi. Sesi normale oranla bir tık düşüktü, bu garip bir şekilde hoşuma giderken "Hm?" diye bir ses çıkarttım devam etmesi için. Bana Göker diye seslenmiş olmasına alıştığımı da o zaman fark ettim. Başka birisi dese inanılmaz tuhaf karşılayacağım hâlde o dediğinde sanki her daim kullandığım isim buymuş gibi geliyordu.

Onun sesinde hiçbir zaman tereddüt görmemiştim, "Elini tutsam kabul eder misin?" diye sorarken de sesi tereddütsüzdü. Bunca zaman ona karşı ilk fiziksel temasları ben yapmıştım, hem de onun aksine sormadan öpmüştüm veya sormadan dokunmuştum ona. O ise elimi tutmak için benden izin istiyordu.

Beynimde onu yemekle alakalı garip senaryolar dönmeye başlamıştı.

Boğazımı temizleyerek emin olmadığımı düşünmesin diye hızlıca "Evet. Olur." dedim. Adamla en ufak temasa açtım zaten, nasıl olmasındı?

Cevabımla beraber biri koltuğun biri de bacağının üstünde öylesine duran ellerini kaldırdı ve sol eliyle sağ elindeki eldiveni bekletmeden çıkarttı. Bir anda görüş alanıma giren kemikli el, onunla ilgili gördüğüm ilk şeylerden birisi olduğu için karnımın kasılmasını sağlarken soğuk avuçları içerisine benim ne zaman yumruk olduğunu bilmediğim elimi aldığında bu kasılma arttı.

Şah [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin