page 9: I'm paralyzed

5.8K 724 353
                                    

"Oy kıyamam, senin takımını yendiler mi oy oy?"

Elimdeki çayla oturduğum yerde biraz daha yayıldım ve şubenin içindeki şekerli havanın sorumlusu olan Dila'nın sinirle kaşlarını çatarak "Ya salak mısın Emir?" demesini izledim. Dila'nın dediğinin üstüne maçı beraber izlediği Deniz araya girip "Abi kaybetmelerini geç, ilk başta atılan golü kendileri attı sandı sevindi kız. Dedim yanlış alarm, o gol o gol değil." dediğinde şubenin içinde bir kahkaha dalgası koptu. Dudaklarımda bir sırıtış oluşurken "Gitmeyin kızın üstüne." diye uyardım çok da ciddi olmayarak.

Dila anında "Başkomiserim siz de olmasanız bu adamlar kibarlık nedir bilmeyecek valla." diye homurdandığında Deniz anında "Yuh, geçen doğum gününü kutlayan kimdi lan? Daha ne yapayım kibar olmak için?" diye atıldı. Bu sırada her zaman enerjik halleriyle göze batan Özge yine büyük bir enerjiyle aşağı kata, yanımıza doğru geldi ve "Selamün aleyküm gençler ve başkomiserim." dedi.

Kaşlarım çatılırken "Ben genç değil miyim Özge?" dedim ciddiyetle. Herkes bir an duraksarken Özge hemen "Aman başkomiserim olur mu hiç, maşallahınız var. Valla ben sizi ne zaman anneme göstersem size bir gelin arayışına giriyor, okuyup üflüyor. Yirmi beşsiniz ama sanırsın on beş." diye hızla konuştuğunda çaprazımdaki masaya kalçasını dayamış olan Barış "Yok beş yaşında amına koyayım." dedi.

Dudaklarım arasından bir gülüş çıkarken sahte ciddi tavrımı bir kenara bırakmıştım ki Özge "Ay bu arada müdür bey sizinle konuşmak istiyor başkomiserim, hatta acil dedi." dedi ve kıvırcık kahve saçlarını karıştırdı. Bir anlığına rahatlığım yerini gerginliğe bırakırken kimseye çaktırmamak için başımı sallayıp ayaklandım ve beyaz merdivenlerden çıkarak müdürün aşina olduğum odasına doğru ilerlemeye başladım. Beni neden çağırdığını bilmesem de geçen günkü olayla bir alakası olmamasını umuyordum.

Müdürün isminin yazdığı kapının önüne geldiğimde elimi yumruk yaparak kapıyı tıklattım. Yalnızca birkaç saniye içinde içeriden izin geldiğinde hafifçe terlemiş elimle kapı kulpunu aşağı indirdim ve en son bir dosya çalmak için girdiğim odaya adım attım. Attığım gibi gördüğüm ilk şey son zamanda her zaman gergin olan müdürün yine stresle çattığı kaşlarıydı.

O dosyadan sonra sürekli bu şekilde gezdiği için garipsemeden içeri tamamen girdim. Sanki gerginliğini bana belli etmek istemiyor gibi dudaklarına hafif bir gülümseme koyan müdürüm arkasından "Nasılsın Meriç komiser?" dedi. Sesi son zamanlarda bana inanılmaz yapmacık ve mide bulandırıcı geliyordu, yine de hiçbir şey belli etmeden onun gibi gülümsedim ve "İyiyim müdürüm. Siz?" dedim olağan bir tavırla.

Her daim kırmızımsı bir renk olan başını sallayarak sorumu yanıtladı ve "Seni buraya çağırma sebebim; geçen gün, sen Deniz Sayar dosyası hakkında bir ipucu bulduğun gün, bu odadan bir dosya çalındı." dedi direkt olarak. Bunu böylesine net şekilde söylüyorsa bir şeyler gerçekten yolunda gitmiyor ve çaresi kalmamış olmalıydı, arkamda birleştirdiğim parmaklarım titrerken hiç şüphe çekmeden kaşlarımı çatıp "Ne dosyası, nasıl çalındı?" diye sordum anlamsızca.

Kahverengi gözler bir süre üstümde, özellikle yüzümde dolaştı. Bu sürede hiç açık vermeden yüzüne bakmaya devam ettim, sonunda ikna olmuş olacak ki başını sallayıp "Önemli bir dosya sayılmazdı. Hemen masanın üstünde diye görmüşsündür belki diye düşündüm." diyerek toparladı. Karşımdaki kişi her ne kadar usulsüzlük yapmış olsa bile düne kadar müdür dediğim ve son derece saygı duyduğum bir adamdı, bu yüzden onun karşısında ona yalan söylemek çok da hoşuma gitmemişti. Yine de kendi yetkisini bir başkasına komplo kurarak kullanan birisi olduğu için bu his pek de uzun sürmedi.

Şah [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin