VEE beyzall YAPIM 4. BÖLÜMÜ ÖZLEMLE SUNAR...
Fosforlu turuncu mu ? Fosforlu turuncu yani ? Turuncu. Fosforlu turuncu. Fosforlu. F-O-S-F-O-R-L-U T-U-R-U-N-C-U ! Turuncu - fosforlu - turuncu.
Tamam Hazal , sakin. Sadece zorla getirildiğin bir davette , zorla giydirilmiş elbiseyle , zoraki bir gülümsemeyle bir yıldır beklediğin yarışı kaçırmakla meşgulsün. Naz Hanım ve Diğerleri gerçekten dernek gecesi için başka bir gün bulamamışlar mıydı ? Hayır yani, anlayamıyorum neden burada olmak zorundaydım ki ? Bugün yarışa MASKE gelecekti . MASKE ! Bu dünyada yüzünü görmek istediğim tek adam ! Bu ece bilmem kaç milyonuncu kez bu yarışa gitmem gerektiğini düşünürken yüzüm daha çok asıldı. Şu anda buradaki herkese dil çıkarıp kaçmak istiyordum. Cidden.
Nurten Hanım ve ailesi yanımıza geldiğinde üzüntümü bir kenara bırakıp yüzüme en yalancısından bir gülümseme koydum. Bir kaç dakika okul, İstanbul'a taşınmam, ev arkadaşım Duru'dan bahsettikten sonra annemle koyu bir muhabbete daldılar. Havaya doğru üflediğimde gözümün önünde dolanan bir kaç tel saç havada dans ederek eski yerlerine geri döndüler. Bu sıkıcı ortama baygın bakışlarla bakınıp terasa çıkmaya karar verdim. Daha fazla bu role devam edemeyecektim. Tam iki saattir bu saçma yerde durup etrafı inceliyordum. Ahhhh bugün yarış vardı !
Anneme terasa çıkacağımı söyleyip hareketlendim. Teras kapısına geldiğimde yandaki raftan bir şal aldım. Havalar iyiden iyiye soğumuştu. Bu dönemlerde kendime dikkat etmem gerekti. Çok çabuk hasta oluyordum ve bu zamanlarda hasta olmaya pek niyetim yoktu doğrusu.
Kapıyı açıp terasa ilk adımlarımı attığımda etrafa baktım. Karanlıktan çok seçemesem de uzun böyle birisinin telefonda konuştuğunu gördüm. Terasın ortasına doğru yürüdüm. Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı ses boş yerde yankılanırken adam kafasını çevirip bana baktı. Terasın ucuna kadar gelip manzaraya baktım. Hafif bir rüzgar esince topuklu ayakkabılarımı çıkardım. Ayaklarım... Topuklu ayakkabılardan hoşlanmadıklarını çok iyi şekilde anlatıyorlardı. Soğuk zemin vücudum ile ısı alışverişine başlarken tüm yorgunluğum zemin tarafından çekiliyormuş gibi hissettim. Bu.. Harikaydı.. Fazla harika.
" Yarış kelimesi terasta duyulurken aniden kafamı o tarafa doğru çevirdim.
- "Tamam birazdan çıkıyorum. Oradakilere haber ver. Her zamanki gibi olacak. Bu yarış..." Vee adım sesleri, terasın açılıp kapanan kapısı.
Yarış mi demişti o ? " Bu yarış yarıştan fazlası." Bu yarış bugün ki yılın yarışından başka hangi yarıl olabilirdi ki ?İhtimal kaçtı ? Hem saat on ikiye ne kadar kalmıştı ki ? " Birazdan çıkıyorum" demişti. Evet , evet , evet iste bu ! O da yarışa gidiyordu ama planları biraz değişmişti. Yarışa gidiyordu ama yolda ona gizli yol arkadaşlığı edecek davetsiz bir misafiri vardı.
Ayakkabılarımı ayağıma geçirip içeri doğru hareketlendim. O'nu kaybedememeliydim. Üstümdeki şalı yarım yamalak katlayarak yerine koydum ve içeriye geçtim. Etrafa göz atıp çocuğun nerede olduğuna baktım.
Uzun boylu... Uzun boylu...Uzun boylu...Ah evet işte orada. Genel boy ortalamasından uzun olan boyu sayesinde onu hemen bulmuştum. Kolay bırakmayı da düşünmüyordum.
Bir garson içki tepsisini önüme sunduğunda biraz tereddüt ettim. Aslında bu iş için biraz cesarete ihtiyacım vardı. Elime ilk gelen bardağı aldım. Yukarı kaldırıp bardağı çevirmeye başladım. Her neyse işte. Daha adını bile bilmiyordum. Bardağı tek dikişte bitirebilmek için o berbat matematiğimi konuşturmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRSIZ
AdventureElbet bir gün alışacağım. Öyle ya da böyle. Zar ya da zor işte. Ama şarkı dinlemeden yapamıyorum, yazmadan yapamıyorum, düşünmeden yapamıyorum. Ağlıyorum, hep ağlıyorum. Olur olmadık yerde hep ağlıyorum. Tutamıyorum kendimi artık, kendime sahip çıka...