~Sen Kimsin?~

47 8 14
                                    

İlk bölüm geldi!!!
Bundan sonra Zaria'nın ağzından okuyacaksınız.
Yorum ve oy kullanmayı unutmayın!
Görüşürüz💙

"Voglio vedere mia figlia per l'ultima volta."
"Kızımı son bir kez görmek istiyorum."

Annemin çığlıkları koridorda yankılanıyordu. Sanki kalbini çalmışlardı. Ablam öldüğünde böyle olmuştu. Annem yıkılırken yine babam yoktu. O günde mi hastane böyle kokuyordu?

Postal sesleri annemin çığlıklarına karıştı. Kapıda dağ gibi gözüken babam belirdi. Annemi yerde çığlıklar içinde görünce omuzları çöktü, sert duran çehresi yıkıldı. Sanki bir dağ çöktü. Koşup anneme sıkıca sarıldı.

Çocukken babam görevden gelince böyle sıkıca sarılırdım. Bırakmasın beni diye. Eliz... Ablamda öyle sarılırdı.  Sessizce izlemeye devam ettim duvarın  arkasından.

"Efendim cenaze işlemlerini hallettim. Anne ve babanızın imzası kaldı sadece."

Efnan'a döndüm. Ailem onu en yakın arkadaşım sanıyordu. Aslında o da ben  gibi bir intikamın peşindeydi.

Efnan'ı kumar bağımlısıydı. Üniversiteyi bile bırakmıştı. Ressam olma hayalinden bile vazgeçmişti. Efnan kumarhaneden çıkmaz olmuştu. Bir gün 3 oyunu da üst üstte aldı. Ortaya büyük bir para konuldu. Son kez soruldu masaya oturacak var mı, diye.

Efnan'ın karşısındaki sandalyeyi çektim. Kırmızı saten elbiseli, boynunda inci kolyesi olan bir kadın oturdu karşısına. Ben oturdum.

"Dağıttın. Yeni bir oyun oynayalım."

Efnan kendini toplayıp kartlarına baktı. Elindeki kartları görünce kesin aldığını düşündü. Efnan kartlarını ortaya açtı. Diğer iki kişi kaybetmişti zaten. Herkes benim elimdeki kartlara bakıyordu.  Kartlarımı masaya açmamla herkes şoka girdi.

"Bingo! Ben kazandım hanımlar beyler. Alayım parayı."

Efnan sinirle nefes aldı. Uzun süredir uyumadığı  için göz altları şişmişti.
Para dolu çantayı alıp Efnan'ın yanında durdum.

"Para çıkışın önündeki çalıların arasında. Borçunu öde, cebinde kartım var sonra beni ara. Şimdi bu masadan kalk. Sağındaki moruk hile yapmaktan başka bir şey yapmıyor. Tekrar Görüşürüz Efnan Demirkol."

Öyle tanışmıştım onunla. Daha sonra üniversiteyi bitirdi. Bizzat benden silah ve dövüş dersleri aldı. Kendi intikamını almaya hazırdı.

"Tamamdır, mezarlıktan çıktıktan sonra bir görevin var Efnan."

Kafasını salladı. O sırada babamın bağrışını duydum. Annem babamın beylik tabancasını şakağına dayamış bağırıyordu.

"Kızım gitti benim! İki dünya güzelimide toprağa verdim ben Arkın! Önce Eliz'im gitti sonra Zaria'm! Ben yaşayamam..."

Babam hamle yapamıyordu. Silahı ateşlemesi an meselesiydi. Efnan koşarak annemin yanına gitti.

Silah sesi duyuldu. Sıkıca gözlerimi kapattım. Hayır hayır annem yapmaz! Annem beni bırakmaz!

Annemin bağrışı duyuldu.

" Mi dispiace, ragazza..."
" Üzgünüm kızım..."

Gözlerimi açtım. Kurşun, duvara denk gelmişti. Annem babamın kolları arasında odaya girdi. Efnan bana dönerek kafasıyla durumun iyi olduğunu işaret ederek  salladı. Hemen arkalarından odaya girdi.

Yanımdan onun geçmesiyle kafamı başka yöne çevirdim. Kokusu kaldı geride. Koşarak doktorun yanına gitti.

"Helen nerde? Size soruyorum! Karım nerede!? Zaria Helen Yazıcı hangi oda da?"

Doktor, Atlas'a yaklaştı. Şuan sivildi ama babam gibi askerdi. Babamın askerlerindendi.

"Oğlum sakin ol. Geç otur şuraya."

Atlas duvara yaslandı. Yavaş yavaş yere çöktü.

"Öldü mü gerçekten? O haberler doğru muydu? Canı çok yanmıştır Helen'imin... "

Sesi kısıldı sonlara doğru. Atlas'la boşanalı 5 sene oluyordu. En son onu 3 yıl önce babamla konuşurken uzaktan görmüştüm. Boşanma sebebimde bu intikamın sebebimde olan o adamdı.

Ablam, öleli 5 yıl oluyor. O adam  ablamı, ablamın canından çok sevdiğini ve daha doğmamış yeğenimi öldürdü. Araba kazası dediler. Bende ilkte öyle sanıyordum. O telefon gelene kadar.

Ablam öldükten 2 ay sonra bir telefon geldi. Atlas'ı öldüreceklerini onun yaşaması için ondan boşanmamı iletişimi kesmemi söyledi, bir kadın. İnanmadım. 2 gün sonra Atlas'a bir suikast girişiminde bulunuldu. 3 gün sonra hemen boşanma davası açtım. O yaşasın diye. Benim ondan uzak olmam lazımdı.

Üniversitede tanışmıştık. Daha sonra o askeriye sınavlarına girip kazandı. O sırada yıldırım nikahı ile evlendik. Ben üniversiteyi bitirdim. Kendi mağazamı kurmaya hazırlanırken ablam öldü.

Duvarın arkasından çıkarak sakince diğer insanların arasına karışarak kapıya gittim. Arabama doğru ilerledim.

Cenazem vardı. Ama ölen ben değildim. Çok tuhaf. Ölümden korkmam mı lazım? Yoksa ölmü sevmem mi lazım?

Babamın gördüm ilkte. Tabutuma omuz vermişti, arkasından annem girdi. Bir kolunda Efnan diğer kolunda teyzem. Ayakta zor duruyordu. Gözüm Atlas'ı aradı. Yoktu.

"Nerede bu adam? Saçma bir şeye kalkışmazsa iyi. Sakın Atlas kendine zarar  vereyim deme."

Mezarımı düzeltiler. Babam herkesi durdurdu.

"Ben koyacağım kara toprağa kızımı."

Çocukken ablamla koltukta uyur gibi yapardık. Babamız gelsin de bizi alsın diye. Ablamın mezarı vardı hemen yanımda. Annem önce ablamın mezar taşını okşadı. Sonra benim boş mezarıma baktı.

"Eliz'im onu sana getirdim. Sana emanet..."

Babam, cansız bedenimi alıp yavaşca çukura indi. Bedenimi yerleştirdi. Üstüme tahtalarla kapattı. Kendini tek hamlede çukurdan dışarı çıkardı.   Babam ağlayarak  üstüme toprak atmaya başladı.

Bu olanları koca çınar ağaçının arkasından izliyordum. Ensemde hissettiğim soğuk metalle durdum. Arkamda ki ses daha da netleşti.

"Sen kimsin?"

~SON~

Karakterler için özel bir tanıtma bölümü yapsam mı?
Ne dersiniz?

Tekrar GörüşürüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin