~Ortak~

21 5 10
                                    

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın!
Bayramınız mübarek olsun 🍬🍬
İyi okumalar

"Sen kimsin?"

Arkamı dönmeden kim olduğunu anlamıştım. İçimde bir fırtına koptu. Sesini unutmak üzereydim. En son o hastane koridorunda sesini duymuştum.

Beni tanıyamazdı. Uzun kahve saçlarım yerine kısacık kızıl saçlar gelmiş, yüz hattımı değiştiren bir makyaj, ela gözlerimin yerini yeşil lensler...

Ben artık Zaria Helen değildim. Ben Eliz'dim. Onun tanıdığı kadın değildim, ben artık bambaşka biriydim. Ben artık onun sevdiği kadın değildim.

Silahın namlusu tam anlıma geliyordu. Benim onu gördüğüm ilk gün yaptığım gibi silahı anlıma dayadı.

" Adım Eliz. Eliz Sayın. Efnan'ı bekliyordum. "

Gözlerimin içine bakıyordu. Ateş saçan gözleri şişmişti. Ağlamıştı. Benim için bilmem kaç gözyaşı dökmüştü. Özür dilerim güzel gözlüm...

"Niye uzaktan izliyorsunuz? Gitsenize yanlarına."

Silahı tekrar beline koyarken gözlerini bir saniye olsun gözlerimden ayırmamıştı. Atlas sakince konuşmaya başladı.

"Kusura bakmayın güvenlik sorunu nedeniyle tüm mezarlık polis ve asker dolu. Sizi yabancı biri zannettim."

Anlayışla kafamı salladım. Elimi arka cebime attım. Cüzdanımı çıkarıp polis kimliğimi gösterdim.

Polis kimliğim ile yüzüme ciddiyetle bakmaya devam etti.

" Sivil polisim. Burada olduğunuzu bilmiyordum. Bana bu yönde bir emir gelmedi. Kim olduğunuzu bilmemekteyim."

Atlas bana bir adım daha yaklaştı. Hareket etmedim. Yavaşca kulağıma eğildi.

"Seni burada öldürsem kimsenin ruhu duymaz. Bana yalan atmayı kes. Kimsin onu söyle?"

Gülerek ondan uzaklaştım. Yüzüne bakarak belimdeki silahı kafama dayadım.

"kimim ben acaba? Kendinden çok sevdiğin, onun için ölümü göze aldığın kadın. Tahmin et hadi!"

Atlas hızla elimdeki silahı yere attı. Beni öpmesi bir oldu. Kokusu, saçları, teni... O benim bıraktığım Atlas. Hiç değişmemişti. Ellerim saçlarına gitti. Yumuşacıktır.

Dudaklarımızı ayırıp anlını anlıma dayadı. Gözlerinden yaşlar firar etti. Ağlıyordu.

"Güzeller güzeli karım. Kızıl Goncam."

Gözyaşlarını sildim. Sıkıca sarıldım. Atlas konuşmaya devam etti.

"Sevdiğim. Kalbimin Mührü. Zaria'm..."

Atlas'dan zorda olsa ayrıldım. Yüzünü ellerimin arasına aldım.

"Benim olduğumu nasıl anladın?"

Anlamıştı. Çünkü onunla ilk karşılaşmamızda, bende ona aynı soruyu sormuştum. "Kimsin sen?"

"Seni ne halde olursan ol yine tanırım. Bakışın ve gülüşün hiç değişmiyor. Değişemezde. Unutmam ben sevdiğim kadını."

Ellerimi yeni çıkan sakallarında gezdirdim.

"Sevgilim, sana o mahkeme solununda dediğim gibi. Ne olursa olsun, ölmüş bile olsam seninle Tekrar Görüşeceğiz dedim. İşte tekrar geldim."

Cenaze bitmişti. Atlas'ı zorda olsa yollamıştım babamlarla. Efnan ile arabadaydık. Ön koltukta arkama yaslanmış yolu izliyordum.

"Eliz?"

Kafamı Efnan'a çevirdim.

"Eğer iş içinde değilsek adımı kullan Efnan."

Kafasını sallayarak arabayı kullanmaya devam etti.

"Zaria, Atlas seni tanıdı ama tuhaf bir şekilde senin neden öldüğünü sormadı."

Biliyordu. O intikam alacağımı en başından biliyordu. Ama bana bir şey olacak diye deliriyordu. Beklemiyordu ölmemi.

"O benim herşeyimi bilir. O, beni benden daha iyi bilir."

Sessizdi yol boyunca. Düşünüyordu. Anlamaya çalıyordu Efnan.

"Dur burda."

Arabayı sağ çekmesiyle ormanın içinde durmamız bir oldu. Arabadan indim.

"Hadi in, görev bizi bekler. Kapıları kitle."

Ormanın içine doğru ilerledik. Ormanın ortasında ki koca binayı görünce Efnan şaşkınlıkla konuştu.

"Bu kocaman mekanın ormanın ortasında ne işi var?"

Elimle girişi gösterdiim.

"Bir tur daha oynamaya var mısın?"

Efnan gülerek yürümeye başladı.

"Varım tabi. Hadi gidelim biraz eğlenelim."

Efnan'ın kolundan tutup ağaçın arkasına sakladım. Elimle sus işareti yaptım.
Biri bizi görmüştü galiba. Yaklaşan adım sesleri durdu.

"Efendim istedikleriniz."

Gelen adamlarımdandı. Elindeki kıyafetleri aldım. Efnan' işaret edip kapıya ilerledim. Silahını hazırlayan Efnan ile hızlandım.

Güvenliğin bizi durdurması bir oldu. Dalga geçiyor dimi bu salak? Elimizde silahlarla kumar oynamaya geldik. Aynen.

"Böyle girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?"

Adama yumruğu indirmemle sersemledi. Efnan'ın ateş etmesiyle adam yere serildi.

Koca kapıyı açmamla mallar ortaya çıktı. İçerideki herkes bana bakıyordu.
Ellerimi havaya kaldırdım.

"Hanımlar, beyler oyun burda bitti. Hepinizi dışarı alalım."

Kimse yerinden kıpırdamayınca Efnan'ın elindeki silahı alıp havaya sıktım.

"Ama hadi!"

Herkes koşarak çıkmaya başladı. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Korumalar etrafımı sarmaya başladı. Tüm silahlar bana dönüktü.

"Ama beyler böyle oluyor mu? Karşınızda sadece iki kadın var. Biraz centilmenlik yapsanız, çekilsenizde geçsem."

Cümle mi bitirmemle önümdeki adam hamle yaptı. Ateş etmemle yere yığıldı.

"Ben dedim ya. Kız nerede? Cevap verin yoksa tararım burayı!"

Hiçbirinden ses çıkmadı. Cam kırılma sesleri yükseldi. Ardından silah sesleri. Bir anda tüm adamlar yere serildi. Kapıdan gülerek Deniz'in girmesi bir oldu.

"Yengem ne güzel uyardı sizi! Siz dinlemediniz. Hoşgeldin güzeller güzeli ablam."

Adamların üzerinden atlayıp yanıma geldi. Efnan'a göz kırtığını fark ettim. Hiç bir şey demeden önden yürümeye başladı.

"Beyefendi gelecektiniz bari haber verseydiniz. Bu kadar yorulmazdım."

Sesimde yapmacık bir sitem vardı. Sanki sahnesi bitmiş gibi selam verdi.

"Biliyorum ablacım. Yapıyorum bu işi. Tebriklerinizi sonra alsam, hadi gidelim. Daha kurtaracağımız bir prenses var."

İlerideki merdivenlerden aşağı indik. Her yerde oda vardı ve karanlıktı. Sadece bir odanın ışığı yanıyordu. O tarafa ilerledik. Ses yalıtımı vardı kesin. Yoksa tüm sesleri duyup kaçması lazımdı.

Deniz kapının önünde durdu. Hazırmıyız diye kontrol etti. Kafamla onayladım. Kapıdaki zile bastı. Kapının açılmasıyla bir bağrış duyuldu.

"Ölmek istiyorum!"


~SON~

Tekrar GörüşürüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin