Ev

12 6 0
                                    

Saçma bir günün sonunda nihayet evime varabilmiştim. Yaşadıklarımı bir kenara atıp yavaşça kapıyı açtım. Çantamı yere atıp, montumu astım. O sırada içimi bir ürperti sardı. Sanki evde biri vardı, anlaşılan yalnız değildim. Acele etmeden uyuşuk adımlarla oturma odasına ilerledim. Derin bir nefes alıp duvarın arkasından geçtim. Gözlerim koltukta oturan bedene döndü. Aklımın ucundan bile geçmeyen kişiyi görünce şokla olduğum yerde kalakaldım. 

"Özledin mi beni, Arkıncığım ?"

Barış.. Eski sevgilim Barış. Onun burada ne işi vardı ? Daha önemlisi beni ve yaşadığım yeri nasıl öğrenmişti ? Annem ölse söylemezdi ama başka bir ihtimal gelmiyordu aklıma. Öylece durmuş kendi kendime düşünürken ayaklandı. İstemsizce bir adım geri gittim. Yüzünde sinir bozucu bir sırıtış belirdi. 

"Bu meseleleri hallettik sanıyordum ama gel gör ki Arkıncığım hâlâ eskisi gibi.."

Kaşlarımı çattım. Hallettik mi ? Ulan sen kendi kendine yargı dağıtmıştın ben de mal gibi kafa sallamıştım sadece. Bakışlarımı ondan çekip cebimden telefonumu çıkardım. Bu işi uzmanlar halledebilirdi. Daha arama yerine basamadan Barış hızlıca telefonu elimden çekip koltuğa fırlattı.

"Aşk olsun ya, iki muhabbet edelim diye gelmiştim. Yaptığına bak.."

Sanki alınmış gibi yapıp elini kalbine koydu. Kaşlarımı daha da çatıp mutfağa ilerledim. Görmezden gelirsem belki siktirip giderdi. Sandalyeyi çekip oturdum ve hızlıca bi sigara yaktım. Ne dertler çekmiştim bu sigara yüzünden ulan. Kaşlarım çatık dururken Barış gelip eliyle kaşlarımın ortasına parmağını bastırdı.

"Erkenden yaşlanacaksın demedi deme sonra."

Gözlerimi devirip kafamı geri çektim. En ufak temas dahi istemiyordum. Bir an önce gitse de yatsam derdindeydim. Sanki on gündür sırtımda yük taşıyormuş gibiydim şu an. Bıraksalar ayakta da uyurdum. Sessizce geçen birkaç dakikanın sonunda gözlerimi yanımdaki bedene çevirdim. O da bana baktığı için göz göze geldik. Ne var gibisinden başımı oynattım.

"Biz ne ara bu hâle geldik Arkın ?"

Üzgün bir sesle sorunca kalakaldım öylece. Ne oluyordu bu aşağılık evde şu an ? Birkaç dakika gözlerim yüzünde dolandı. Geçmiş film şeridi gibi akıyordu zihnimde. Başlarda burnumun direği özlemden sızlarken sonlara doğru sinirlerim yine fırlamıştı. Ulan yemediği bok kalmamıştı şerefsiz evladının. Aniden ayağa kalkıp salona geri döndüm. Barış'ta tıpış tıpış arkamdan geliyordu. Telefonumu fırlattığı koltuğa oturup elime aldım. Mesajlar kısmına gidip Barış'ı buldum. Engelini kaldırıp mesaj attım.

Gönderen: Arkın 
Ulan şerefsiz, sana ne desem havada asılı kalır. Bir de utanmadan etmeden çıktın geldin. Derdin ne lan ? 

Bildirim sesi odayı doldurduktan sonra Barış yavaşça ekranı açtı. Yüzü bir süre ekranda gezindi. Söyleyecek bir şeyler arıyordu büyük ihtimal. Ama bu sefer karşısında on sekiz yaşındaki enayi Arkın yoktu. Hele onun için kendi canını hiçe sayacak Arkın hiç yoktu. Birkaç kez ofladı ama yüzü bana dönmedi sonra ayağa kalktı. Gidecek diye sevinirken önüme doğru geldi. Yanıma oturduğunda kitlenmiş gibi öylece kaldım. Ellerimi tuttuğunda bedenim otomatik olarak ona döndü.

"Arkın bu saatten sonra ne desem ne yapsam eskiyi değiştirmeyecek, biliyorum. İkimizde on sekiz yaşındaki o çocuklar değiliz. Büyüdük ve bazı şeylerin farkına vardık. Özellikle ben sensiz yapamayacağımın farkına vardım. Ve izin verirsen eskiyi unutup tamamiyle bize odaklı yeni bir ilişkiye başlayalım istiyorum. Olur mu ?"

Öylece bi onun yüzüne bi de ellerimize bakıp duruyordum. Başta güzel olup sonra toksikleşen bir ilişkiydi bizimkisi. Sanki sidik yarıştırır gibi en çok kim diğerini üzer iddiasına girmiştik. Barış hiçbir zaman tam anlamıyla duygularını dışa vurmazdı bu yüzden en çok üzülenin ben olduğunu düşünüyordum. Ta ki az önce dediklerine kadar. O da kırılmıştı ve hatalarını telafi etmek istiyordu. 

"Düşünmek istersen bekleyebilirim. Şu an senden daha önemli bir şey yok benim için."

Ne yapacağımı bilmiyordum. On sekiz yaşındaki Arkın ile yirmi iki yaşındaki Arkın içimde savaşa girmişti. Ama ben sadece kalbimi dinlemek istiyordum çünkü beynim sanki on sekizlik Arkın tarafından yönetiliyordu da her saniye hayır diye haykırıyordu. Barış daha fazla üzmek istemiyordum çünkü ben de üzülüyordum. Ayrıca onu bu şekilde yollarsam geceleri uyku girmezdi gözüme. Daha fazla düşünmemek adına yavaşça Barış'a  doğru eğildim. Dudağına kısa ama etkili bir öpücük kondurdum.

"Bunu evet olarak kabul ediyorum."

Barış yarım ağız sırıtarak konuştu. Sonra üzerime doğru eğildi. Dudaklarımız yeniden buluştuğunda öncekine nazaran daha uzun ve tutkuluydu. Kalbim ilk seferde olduğu gibi yeniden teklemişti. Uzun zamandır yalnız olmanın verdiği şeylerde vardı tabii ki. Barış beni altına alıp koltuğa yatırdığında hafifçe omuzlarından itikledim. Dudaklarımızdan tuhaf bir ses çıktı. Ne oldu gibisinden bakmaya başladı. 

"Tamam tamam, anladım. Yine hızlı başladık."

Barış gülerek diklendi ve beni de bileğimden tutup kaldırdı. Omuzlarımız birbirine değerken bir süre öylece oturduk. Boşta duran ellerimizi birleştirip başımı Barış'ın göğsüne doğru yasladım. Hemen ardından dudaklarını saçlarımda hissettim. Bir anlığına da olsa kendimi evde hissettim, gerçek anlamda bir ev. Daha sonra kendimi tutamadığım için gözlerim yavaş yavaş kapandı ve Barış'ın göğsünde uyuyakaldım. 





Sessiz Çığlıklar [BxB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin