Atilla gözerimi kapatarak beni eve getirdiğinde bile hala az önceki olayın etkisinden çıkamamıştım.
Alışmam lazımdı belkide, sonuçta hayatım bundan ibaretti. Ama alışamıyordum işte.
Hem kim böyle hayata alışırdı ki?
Yavaş adımlarla odama çıktığımda çalışma masasına oturdum ve günlüğümü çıkardım. Seçimi yapmadan önce koruma ile ilk karşılaşmamı bile yazmıştım.
Her şeyi yazmayı bitirdikten sonra merdivenlerden gelen ayak sesi ile irkilip hızlıca günlüğün kapağının üstündeki lastiği üstünden geçirdim ama hızlı şekilde çekmeceye koymaya çaşıştığım için lastik heran çıkabilecek kadar ucunda ve yamuk kalmıştı.
Aynı şekilde günlüğü yerine koyarken kapının gıcırtılı sesi ile arkama döndüm.
Kapıda bana doğru bakan korumamı görünce bikaç saniye öylece kaldım, zaten ardından günlüğü yerine koyup sandalyede dikleşince koruma odaya girdi.
Kartal bakışlarını yine yüzünden eksik etmiyordu.
"Neden öyle bakıyorsun?" İstemsizce ağzımdan kaçan soru cümlesi ile kaşları daha çok çatıldı.
Bir insan hiç mi gülmezdi?
"Nasıl bakıyormuşum?" Diye sorduğunda kafasını hafifçe yana yatırdı ve yanıtı bekledi.
Bense hala korumamı algılamaya çalışıyordum. Elbetteki sesini önceden duymuştum ama uyku sersemi olduğum için algılayamamıştım sanırım.
Sesi oldukça kalındı. Sorusunu düşününce...gidipte korumama "kartal gibi bakıyorsun ulan" diyecek halim yoktu.
"Genel olarak hep kaşın çatık, o yüzden dedim." Diyerek cevapladım sorusunu. O ise boğazından anladığını belli eden "hmm" sesini çıkardı.
Uzun cümle kurmayı sevmiyor galiba?
"Kuzey ışıkları...çok mu seversin?"
Anlık gelen 2. Soru ile bakışlarımı yine gözlerine yönlendirdim. Ardından yatak ucumdaki kuzey ışığı fotoğrafına bakarak özlem ile gülümsedim."Onları görebilmek ne kadar zor olursa olsun görmeyi o kadar çok istiyorum ki..." Konuşurken fotoğrafa bakarak konuşmuştum ve kuzey ışıklarını izlediğimi hayal etmiştim. Keşke görebilsem diye düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi.
Sessizliği fark ettiğimde bakışlarımı tekrar korumama yönlendirdim. Bu sefer bakışları değişmişti işte. Şimdi kartal gibi bakmıyordu, nedense çok üzgünmüş gibi bakıyordu. Sanki elimin altında olan bişeydi ama asla göremeyecekmişim gibi.
Bana acıyor gibi.
Derin bir nefes verdi ve "umarım görürsün." Diyerek son kez odama göz atıp kapıdan geçerek merdivenleri inmeye başladı.
Bense Kuzey ışıkları fotoğrafım ile başbaşa kalmıştım. Hayalimden vazgeçmem gerekse bile birgün görme umudu ile yaşayacak, bu umudun gücü ile kendime daha çok hedef bulacaktım.
En azından ben öyle düşünüyordum.
Zaten bu saaten sonra çokta bişey yaşanmadı. Bikaç saat boyunca resimler çizip oyalanmaya çalıştım. Sonrasında çok fazla sıkılınca Bende yatağıma geçerek yine aynı hayaller ile uykuya daldım.
**
Gözlerimi açar açmaz az önceki rüyamı düşündüm.
Ama rüyamı daha gözerimi açmamın ilk saniyesinden unutmuştum. Hep böyle olurdu zaten, güzel şeyler hep kısa sürerdi.
Uykudayken harika olduğunu düşündüğüm ama kalktığımda unuttuğum o harika rüya hakkında düşünürken belkide bunuda günlüğe yazmalıyım fikri ile esneyerek yatakta doğruldum.
İlk bikaç saniye kendime gelmek için etrafa göz gezdirdim ardından yataktan kalkarak lavaboya ilereledim.
Yüzümü yıkayıp odama geri geçip günlüğümü çekmeceden çıkarıp önüme koydum. Hala hafif uyku sersemliği ile günlüğü öylece izledim.
Ardından bişeydi fark ettim.
Günlüğün lastiği benim bıraktığım şekilde durmuyordu.
Ben duyduğum ayak sesi ile nedense gerilip hızlı hareketlerle kapatmaya çalıştığım için hem lastik yamuk kalmış, hemde ucuna daha yakın duruyordu
Ne demek oluyordu bu?
Ben farketmeden mi yapmıştım? Nasıl koyduğumu unutmuş muydum? Yoksa aklıma gelen en kötü ihtimal doğru muydu?Birisi günlüğümü mü okuyordu?
Atilla mıydı?
-Devam Edecek-
Geldik soru bölümüne...
Asena Kuzey ışıklarını görebilecek mi dersiniz?
Günlük ile alakalı teorileri alalım 🤚🏼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkilem
AdventureÇocukluğundan beri sürekli seçim yapmaya zorlanan Asena'nın hikayesi. Hikaye ilerledikçe bütün sorularınızın yanıtlarını alacaksınız. Sıkılmadan okumanız dileğiyle