ne kadar terli ve yorgun olduğunu önemsemeden sertçe kavramış olduğu basketbol topunu attı. potaya girdiğini gördüğü top ile alnındaki teri sildi ve hemen yanında duran sepette kalan son topa uzandı ancak almadan duyduğu kapı sesiyle o tarafa baktı. salonun içindeki kendi odasını kilitlemeyi bitiren öğretmen arkasını döndüğünde bir içerideki karışıklığa, birde sahanın ortasında bekleyen sarışına bakmıştı. "bakugo kulüp saati bitti çıkmıyor musun? hava kararmaya başlar birazdan."
"ben size anahtarı getiririm. hem etrafı da toplamadım daha siz gidin ben hallederim."
"tamam. ama çok geçe kalma bende yarım saate çıkarım. o zamana kadar öğretmenler odasına getir anahtarı." cevap vermek yerine kafasını evet anlamıyla salladı. hoca anahtarı sarışının yanındaki sepetin demirlerine asıp salondan çıktı. o çıktıktan birkaç saniye sonrasında tekrar sepete eğildi ve kalan son topu aldı. yerde sektirmeye başladığı topu nasıl atacağını düşünmeye başladı. sinirliyken onu sakinleştiren tek şey kendini öldürecek raddeye getirecek kadar bir şeylerle uğraşmaktı. öbür türlü sinir olduğu şeyleri düşünmeye başlıyor, bu da iyice delirmesine sebep oluyordu.
sınavların açıklanmasının üzerinden iki hafta geçmişti. o iki hafta boyunca tenefüslerde ve okuldan sonrasında kafasını dağıtmak için tüm salonu ele geçiriyordu. normalde arkadaşlarıyla oyun salonlarına giderdi ancak lavaboda duyduklarından beri onlarla konuşmamıştı bile. bu sebeple tek çıkış yolu spordu. normalde kafasını dersten kaldırmazdı ancak her dersleri düşündüğünde aklına sınav sonuçları geliyordu. notu kötü bile değildi. aralarında sadece birkaç puan vardı ancak eğer o birkaç puan onun birinciliğinin gitmesine sebep olacaksa bu delirmesini sağlayabilirdi. ve bütün bu olanlardan melezin haberi yoktu. farkında bile değildi büyük ihtimalle sarışının durumundan.
sarışın yine aklına o sinir bozucu yüzünü getirince elindeki topu sektirmeyi bıraktı ve sertçe potaya attı. ancak top içeri girmek yerine duvara çarpıp kenara uçunca küfretti. başka top olmadığı için yerdekilerden birini almayı düşündüğü sırada duyduğu çığlık ile kafasını sesin geldiği tarafa çevirdi. kapının önünde kafasını ovalayan ve elindeki tüm eşyaları yere dökülmüş melezi görünce şaşırdı ilk başta. ardındansa istemsizce onun kafasına gelen top ile sevinirken sesindeki mutluluğu gizlemeye çalışarak konuştu. "ah kusuruma bakma orada olduğunu görmedim. duvardan çarpıp uçtu zaten."
"eğer hedefini pota değilde milletin kafası olarak alırsan olacağı bu tabi." söylene söylene yere eğildi ve yere dökülen eşyaları toplamaya başladı. "topu atsana." topladığı eşyaları tekrar yere bıraktı ve topu eline alıp ayağı kalktı. bir süre seyrettikten sonra uzağında duran sarışına doğru fırlattı. ancak anca yarı yolu havada giden top yere düşüp sürüklenerek sarışının ayağına varmasıyla gülmeye başladı. "nesin sen kız falan mı? o nasıl atış aq." (bu ayrımı cidden ben yapmıom baku götün teki jfdvkcöl)
"topu sana gönderdim mi gönderdim. gerisi önemli değil haksız mıyım?" bir araya toplamış olduğu eşyaları yerden aldı ve yürümeye başladı. salonun en sonundaki depoya girip elindeki eşyaları tekrer teker yerlştirirken sarışın onun duyacağı tonda konuşmaya başladı. "hey todoroki. sınavlardan nasıl o kadar yüksek not aldın? bir taktiğin mi var?"
"çalışmak dışında hayır."
"hadi ama yeme beni. sadece çalışarak bunu yapabileceğini sanmıyorum. içeriden bir tanıdığınız mı var? ailen hocalara para mı veriyor?"
"hiçbiri."
"hocalardan biriyle falan mı yattın o zaman?" todoroki depodaki işi bitince tekrar salona çıktı. "kendin yapamıyorsun diye başkaları da aynı şeyi yapamayacak değil ya. kendini bir bok sanma yani." bakugo duyduğu şey ile elindeki topu sinirle ona doğru fırlattı. top melezin kafasının birkaç santim ilerisinde duvara çarptığı sırada bağırmaya başladı. "beni kendinle bir tutma melez! senin aksine ben bir şeyler için uğraşıyorum! öyle senin gibi hiçbir emek vermeden herşeyin ayağına gelmesini bekleyen tiplerden değilim!" todoroki cevap vermeye değer görmediği sözcükleri duyması ile yavaşça çıkışa doğru yürüdü. sarışın ise bağırmaya devam ediyordu. "ne o elinde beni haksız çıkaracak bir şeyin yok çünkü haklıyım değil mi? ondan kaçıyorsun. asıl şımarık velet olan sensin. az erkek ol be. en azından bir laf ettiysen onun arkasında dur."