-3-

35 17 25
                                    

aradan haftalar geçmişti. okulun son günüydü bu yüzden binada o ve birkaç öğretmen dışında kimse kalmamıştı. okul saati çoktan sona ermişti ancak sarışın elindeki bitmek üzere olan mürekkep ile çıktısı alınmış salak karnesine bakıyordu oturduğu yerden. melezi okulun içinde en son gördüğü yerdeydi. küçük çatı katındaki camdan okul alanın dışında kalan sokakları izliyordu. o sırada arkasındaki kapının açılma sesi ile hafifçe kafasını çevirdi. gördüğü sınıf hocası ile gözlerini devirdi ve tekrardan manzarayı seyretmeye devam etti. "ne yapıyorsun burada bakugo? herkes gideli saatler oldu. yoksa okuldan ayrılacağın için çok mu mutsuzsun." 

dediği şakayla karışık şeylere rağmen sarışından hiçbir ses gelmediğini fark edince küçük ve dar çatı katında boyunun ona izin verdiği kadarıyla yürüdükten sonra yanına çömeldi. adam bir şey demesini bekledi birkaç saniye. sonrasında bakugonun birbirine dikilmiş dudakları açıldı ve dışarıyı izlerken konuşmaya başladı. "todorokiyi hatırlıyor musun?"

"evet. niye ki?" bakugo alnını hemen önünde oturduğu cama yasladı ve gözlerini kapattı. "buraya her geldiğimde sebepsizce onu hatırlıyorum. büyük ihtimalle onu en son gördüğüm yer burası olduğundandır ama yine de..." bir süre sustu düşüncelerini dışa vurmaktan hoşlanmadığı için. ancak sonrasında nefesini dışa verdi bıkkın bir şekilde ve az öncekine kıyasla biraz daha sessiz bir tonda konuştu. "yine de onu aklımdan çıkaramıyorum. onunla konuşmayı cidden çok istiyorum ama ona iğrenç davrandığım için büyük ihtimalle yüzümü bile görmek istemez."

bütün bunları oturmuş yanında dinleyen hoca bir süre durdu, ardındansa dayanamadan gülmeye başladı. bakugo ne olduğunu anlamazken kafasını camdan kaldırdı ve bağırmaya başladı utanç içinde. "öğrencin gelmiş burada sana içini açıyor ve sen gülüyorsun! hiç hoş değil!"

"ah hayır o değil." adam gülmekten akan gözyaşını sildi ve geriye yaslandı. "bende sürekli diyordum bu minik bok parçasının kafası son zamanlarda nerede diye. eskiden haftada en az üç kere müdürün odasını ziyaret eden çocuk sınıfta sırasında oturup camdan dışarıyı seyreden bir kediye nasıl döndü diyordum. meğersem aşık olmuş." bunu duymasıyla bakugo yüzüne iğrenmiş bir şekilde baktı. "ben düzüm." (aynen öyle arkadaşlar bende düzüm)

"tabi tabi." bakugo onun ne düşündüğünü önemsemeden hızla ayakta duramayacak kadar alçak tavan odada dizinin üstünde kapıya kadar ilerledi. bir şey demeden çıkacağı sırada telefonuna gelen bildirim sesi ile cebinden çıkardı ve bilinmeyen numaradan gelen mesaja baktı. bir adresti ancak ne olduğuna dair hiçbir fikri yokken elinde telefonunu tutan hocasına baktı. "görmek istiyorum demedin mi? al sana adresi. şimdi ne bok yiyorsan ye." bir süre seyrettikten sonra elindeki telefonu sıktı ve hızla dışarı çıktı hiçbir şey demeden.

...

uzun yürüyüşüne rağmen yarılayamadığı yol ile kafasını havaya kaldırdı ve ona inat bin kat daha sert parlayan güneşe orta parmak çekmeye başladı. yanından geçen insanlar ona tip tip bakıyor olmasına rağmen yaptığı şeye devam etti bir süre. ardındansa kolunu geri bıraktı ve yürümeye devam etti. o sırada gördüğü çocuk parkını seyretti bir süre. biraz dinlenmesi gerekiyordu yoksa güneş tarafından dövülecekti. 

parktaki üstü kapalı açık renkli kaydırakların en alt kısmına oturdu ve belinden üst kısmını kapatacak şekilde uzandı. gözlerini kapattı ve bir süre soluklanmaya çalıştı. orada uyuyabileceğini dahi düşündüğü sırada kafasından aşağıya dökülen soğuk su ile gözünü açtı ve ayağıya kalkmaya çalışırken kafasını kaydırağın üst kısmına çarpmasıyla bağırdı. yüzündeki suyu silip kafasının üst kısmını tutarken kaydıraktan yukarıya baktı ve onu gülerek izleyen todorokiyi görmesi ile duraksadı. "napıyorsun burada?" bakugo bu soruya verecek cevap aradığı sırada bedenini ters çevirdi ve zar zor kaygan kaydırakta tırmanmaya başladı yanına varmak için. "asıl sana sormalı. sen ne yapıyorsun burada?"

"neden zorluyorsun yukarıdaki merdiveni kullanıp çıksana?"

"çok sıcak ben dışarı çıkmam bir daha. neyse soruma cevap ver." yanına varınca bedenini yayarak oturdu ve soluklandı todoroki onu somurtarak izlerken. "ben niye veriyormuşum? ilk ben sordum. hem okulun öbür tarafta kalıyor. buralara yakın mı oturuyorsun?" bakugo bir an ne diyeceğini düşündüğü sırada boğazını temizledi ve yalan söylediğini anlayacak bir tonda konuştu. "buralarda bir işim çıktı sadece."

"tabi canım." (kesinlikle onu görmeye gelmedin sen kim köpke)

"neyse işte güneş beni öldürmeyi amaçladığı içinde burada ara verme kararı aldım. sen niye buradasın?" todoroki bedenini yamultarak uzandı ve gözlerini kıstı. "henüz eve dönmek istemedim sadece." sarışın cevap vermek için bir şeyler düşünse de aklına bir şey gelmeyince biraz uzağına aynı onun gibi uzandı. boru gibi görünen kısımlarda uzandıkları için güneş onları pekte rahatsız etmiyordu ancak çocuk parkı olduğundan biraz küçüktü. "okuldan neden ayrıldın?"

"ablam zorbalığı öğrendi. sadece bir dönem içinde defalarca okul değiştirmiş olmam ve her birinde bunu yaşamış olmama rağmen ben alıştım ancak o bunu hala kendine yediremiyor." bakugo dediği şeyi düşündüğü sırada tavanı seyretmeye başladı. "hep böyle mi oldu?"

"sadece bu dönem için. daha öncesinde okula hiç gitmemiştim. babam evde eğitimi daha iyi buldu sanırım. sonrasında da hapse girince ablamın yanına taşındım. o da benim normal insanlar gibi bir hayat yaşamamı istediğinden okula gitmemi istedi." bakugo söylediği şeyler arasından takıldığı şey ile ona döndü. "neden hapse girdi ki? dolandırıcı falan mıydı?"

"hayır."

"uyuşturucu mu satıyordu? bir şeyler mi çaldı?" todoroki uzanan bedenini kaldırdı ve bacaklarını karnına kadar çekip yüzünü dizine bastırdı sertçe. "çocuklarına şiddet ve tacizde bulunduğu için girdi." bakugo aklına gelen suç listesini birden silmiş, bunu duymasıyla fark ettiği şey ile bakışlarını melezin yüzünden kaçırmıştı. bir süre boyunca ikiside sesini çıkarmadı. ardındansa todoroki bedenini doğrulttu ve eşyalarını toplamaya başladı. "ben gitsem iyi olur. ablam daha fazla endişelenmesin. sende işin her neyse erkenden hallet çok geçe kalma. buralar pek te güvenli olmuyor geç saatlerde." kaydırağa doğru ilerlemek için emekledi. en sonunda varınca sarışına kısa bir bakış attı ve gülümsedi. "kendine iyi bak."

"ah evet sende..." demek istediği şeyler dudaklarından çıkmayı reddediyordu. todorokinin bedeninin yavaşça kaydıraktan kayıp yürümeye başlamasını izledi. ardındansa tekrardan uzandı. ne düşüneceğini bilmiyordu. o yüzden düşünmemeye karar verdi. 

ondan gerçekten nefret ediyordu. (yedik mk yedik göte bak deli gibi aşık gelmiş nifrit idim diyo al bak aynen benimde en nefret ettiğim kitap güneşin öldüğü gün)

...

itin tekiyle (arkadaşım ama arkadaş kelimesi onu anlatmaya yetmir) buluşmak için sadece bir günlüğüne silah zoruyla düzelttiğim uyku düzenimi ertesi gün tekrar nası bok ediom izle bakim saat sabahın yedisi mk

chaotic beauty-bakutodoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin