BÖLÜM 1: KAZA

149 14 6
                                    


- Kızım eşyalarını aldın mı?

- Anne oyuncak ayımı da alabilir miyim?

- Tamam al bakalım ama çabuk ol. Seni arabada bekliyoruz.

- Tamam annecim. Diyerek koşmuştum oyuncak ayıma son koşuşum olduğunu bilmeden.

En sevdiğim oyuncak ayım yanımdaydı. Bu bana sonsuz bir güven veriyordu. Babamın başka bir şehirde toplantısı vardı ve şimdi oraya gidiyorduk.

Hava oldukça karanlıktı ve bir de üstüne sisliydi. Önümüzde uzun bir yolculuk vardı . Biraz uyumaktan zarar çıkmaz deyip oyuncak ayıma sarıldıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Uyandığımda hala yoldaydık. Yüksek ve virajlı bir yoldaydık.

- Anne yolun bitmesine daha çok mu var?

- Evet kızım. Hadi sen uyu biraz daha ben seni uyandırırım.

Neden yaptığımı hatırlamıyorum ama bir anda babama döndüm ve onu sarılıp öpmeye başladığımı hatırlıyorum ve bu sırada babamın direksiyon hakimini kaybettiğini de hatırlıyorum.

Birden önümüzde gözleri kör edebilecek kadar şiddetli bir ışık belirdi. Ve babam direksiyonu kırdı. Annemin ' hayır ' diye bağırdığını hatırlıyorum. Babamın direksiyonu kırması bizi karanlığın korkutucu sessizliğine hapsetmişti. Yol zaten yüksekteydi ve yuvarlandığımızı, arabanın takla attığını anımsamak zor olmuyordu. Kendime geldiğimde her yer karanlıktı ve kimse yoktu. Arabanın içi boştu. Yanımda oyuncak ayım vardı ama şu an burası hiç de güven verici değildi.

Annem ve babam yoktu. Neredeydiler? Dışarıya bakmak için hareketlenmeye çalıştım ama bacaklarım araba ters döndüğü için koltuğun altına sıkışmıştı ve feci şekilde acıyordu.

Bir ya da iki saat orada öylece ağlayarak kalakalmıştım. Başımda kanıyordu ve artık bacaklarımı hissetmiyordum. Sonra birden siren sesleri yükseldi karanlıkta. Görevlilerin sürekli koşturup bir şeyler yaptıklarını hatırlıyorum. Annem ve babamın nerede olduklarını hala anlayamamıştım. Beni bırakmışlar mıydı?

Beni arabadan çıkardıklarında direk ambulansa bindirmişlerdi.

- Annem nerede? Diyerek ağladığımı hatırlıyorum.

- Annen ve baban seni gideceğimiz yerde bekliyorlar. Kıpırdamamaya çalış tamam mı küçüğüm? Annen ve babanın emniyet kemerleri takılımıydı?

- Hayır.

- Tamam. Sakın uyuma tamam mı ? Az kaldı. Konuş benimle. Adın ne?

- Masal. Senin adın ne?

- Beril. Bak geldik hastaneye güvendesin rahatla.

- Oyuncak ayım nerde?

Cevap vermedi. Neler olacağını bilmeden tüm yol boyunca konuşmuştum. Hastaneye geldiğimizde kendimden geçmiştim. Uyandığımda ayağa kalkıp annemi ve babamı aramak istemiştim. Ama ne yazık ki bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Başım sargılıydı ve benim yapabileceğim yani 6 yaşındaki bir kız çocuğunun yapabileceği tek şey ağlayışı ve bağırışıyla hastaneyi ayağa kaldırmak olmuştu.

Uzun süren ağlamalarımın sonunda bir hemşire beni annemin bulunduğu yoğun bakım odasına götürdü. Aramızda bir cam olmasına karşın zayıf kalp atışlarını hissedebiliyordum.

Gözlerimdeki yaşı durduramıyordum. Elimi cama yasladım.

- Annecim uyan! Ben geldim.

Cevap yoktu hatta en ufak bir göz kımıldaması bile yoktu. Annem ve daha doğmamış kardeşim önümde çaresizce yatıyordu. Ben bunları düşünürken bir anda koşturmaca başlamıştı. Doktorların hepsi annemin odasına gidiyordu. Hemşire ne olduğunu anlayamadan tekerlekli sandalyemi sürerek beni oradan uzaklaştırdı. Tam beni odama götürürken önümüzden sedye ile yüzü örtülü birisi geçiyordu. Önemsemedim ama bunun babam olduğunu nasıl bilebilirdim?

-İşte böyle Derya Hanım. Ben bu kazadan sonra yürüyemez hale geldim. Bu kazadan sonra annemi, babamı ve doğmasına çok az kalan kardeşimi kaybettim. Şimdi siz bir psikolog olarak benim suskunluğumu geçirmeye , yaşadığım olayı atlatmama yardım etmek istiyorsunuz ya.

Yardım edemezsiniz. Artık bana kimse yardım edemez. Ben o günden sonra kendimi karanlığa teslim ettim. Tam 15 sene geçti kazanın üstünden.

Ben böyle iyiyim Derya hanım. Umutsuzluk ve kimsesizlik mahseninde tutsak olarak mutluyum.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin