두(2)

894 56 15
                                    

Saat 2'ye geliyor. Evet, dizinin toplantısına biraz geç gidiyor olabilirim ama bu benim açımdan büyük bir problem değildi. Siyah arabamı, iş yerinin kasvetli gibi duran otoparkına bırakıp yukarı çıktım. Rahat giyinmiş olduğumdan merdivenlerden çıkmak beni zorlamamıştı. Tabii, benden başka hangi manyak eşofman ve sıfır kollu tişört ile iş görüşmesine gelirdi ki? En azından üzerime ceket giymiştim. Bu da bir şeydi.

Toplantı odasına geçerken saçlarımı geriye atmış, odayı bulup içeriye geçmiştim. Pekala, bütün gözlerin bana döneceğini biliyordum ancak bazılarının sırıtmasını görmek benim için iyi bir başlangıç değildi. Baya ayırılan yer Taehyung'un tam yanındaki sandalyeydi. Herhangi bir mimik göstermeden yerime geçtim.

Oldum olası çok ciddi biri olamamıştım kıyafet konusunda. Şu an toplantı odasında herkes resmi şeyler giyerken biz çok salaş, sportif giyinmiştik. Yoongi'nin tam karşısına oturmamla gözleri gözlerimi bulmuştu. Böyle bir günde birbirimize ne kadar benziyorduk.

Siyah ceketi ile içine giydiği üzerinde beyaz şekiller olan mavi tişörtü ona yakışmıştı. Tek rahat olabilenin ikimiz olması kendimi durdurmasaydım gülmeme sebep olacaktı.

Bay Woo, toplantıyı benim için özetledi ve bende bu süreçte dikkatle onu dinledim. Bana ufak bir iki soru sormuş, bende ona kısa ama açıklayıcı yanıtlar vermiştim. Yanımdaki sırıtan yüz, kesinlikle yumruk çakmamı ister gibiydi.

Yaklaşık 1,5 saat süren toplantıdan sonra Bay Woo toplantıyı bitirmişti. Park Jimin, bize dönüp kahve içmeyi teklif ettiğinde ona hayır demeye hazırlanıyordum ki güzel gülüşünü bana sunmuştu. Bu şekilde eski en yakın arkadaşım ona hayır diyemeyeceğimi biliyordu. Bu yüzden sessizliğimi 'evet' olarak almıştı.

Çok uzağa değil de, yakındaki bir kafeye geçtik. Pekala, onlarla çalışacaksam buz gibi olmamalıydım. Kendime zehir etmek yerine kısa süreli oynayabilirdim, hepsine karşı. Bir masaya geçtiğimizde soğuk kahve istemiş ve onların sohbetlerini dinliyordum. Beni ilgilendiren bir konu olmadığından sohbete girmemiştim.

"Hey, Jungkook!"

"Hm?"

"Yıllar sonra aynı dizide oynayacağımız için heyecanlı mısın?"

"Seninle oynamak zevkliydi Jimin."

"Jungkook ismini hala kullanıyor musun?"

"Yalnızca sosyal medyada ve resmi ortamlarda."

"Hmm, anladım."

Taehyung, söze atıldı birden. "Sevgili rol eşim, çok durgun gözüküyorsun. Ne o, çok mu endişelisin altıma gireceğin için?"

Dedikleri sadece gülmeme sebep olmuştu. Bundan tatmin olmuş bir yüz ifadesi vardı.
"Sen bunları çok düşünmüş gibisin. Üzgün değilim Taehyung ama ukala oluşun beni sadece güldürebilir."

İşte bozguna uğramış ifadesi beni tatmin etmiş ve gülüşümü arttırmıştı. Jimin ise bana bakıyor ve hiç değişmediğimi söylemek için hazırlanıyor gibiydi. Demesine gerek yoktu, ben zaten biliyordum.

Kafede otururken hepsiyle konuşmuş, Taehyung ile ise restleşip durmuştuk. Jimin ile Yoongi'nin arası iyi değildi. Bunun eskiye dayalı olduğunu biliyordum ama ben bile ne olduğunu bilmiyordum.

Jimin ile eskiden en yakın arkadaştık ancak bozulmuştu işte. Birbirimizi yine de suçlamamış, sadece konuşmayı kesmiştik. Şimdi ise eskisi gibi olmasa da beni tanımaya çalışıyor ve konuşuyordu. Bende ise eskilerin yarası duruyordu.

Hayat gerçek bir oyundu. Duygularını bastırmayı bilenler, oyuncudur. Bu oyunun ise en iyi oyuncusu bendim.

Taehyung, tamamen sinirimi bozmak için yaratılmış gibiydi. Bu hayata geliş amacı benimle uğraşmaktı. Ha bir de ukala olmak vardı tabii.

Apocalypse |TaeKook| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin