🌧️
Son zamanlarda yağmur hiç dinmiyor. Her güne kasvetli ve kapalı, serin bir havayla başlayıp yine aynı şekilde kapatıyoruz. Neden bilmiyorum ama bu yağmurlar, bir yandan bana tarif edemeyeceğim bir huzur veriyor.
Otobüsün beni bıraktığı yerde, her zaman üstünden geçen tekerleğin titretip dalgalandırdığı küçük gölet beni bekliyor. Oldukça sıradan olan hayatımda her gün aynı saatte aynı otobüse biniyor, aynı şoföre denk geliyorum. O da nasıl başarıyorsa aynı su birikintisinin önünde açıyor otobüsün kapılarını.
Atlıyorum üzerine, botlarım biraz batarken çamurlu sular damla damla pantolonumun paçalarına sıçrıyor. Otobüs yeniden harekete geçerken de elimdeki çantamdan şemsiyemi çıkarıp açıyor, diğer günlere nazaran hafif yağan yağmurdan kendimi korumaya çalışıyorum.
Bugün de onu görebilecek miyim acaba? Her gün evime giderken yolda karşılaştığım o sessiz çocuk, yağmura hislerini gömen çocuk. Gözyaşlarını yağmurda yıkayan çocuk.
Birkaç haftadır görüyorum onu, benim tekdüze hayatımda kendine yer edinmiş birisi, onun bundan haberi olmasa bile. Ve o, bu sürekli tekrar eden sıkıcı hayatımdan çıkacak diye çok korkuyorum. Hayatıma girip çıkan gelen geçen insanları hiç umursamazdım, ama onu gördüğümde hissettiğim şeyler, bir gün gittiğinde özleyeceğim ve yokluğunu hissedebileceğim hislermiş gibi geliyor.
Ve ben bugün sonunda onunla konuşma kararı aldım. Merak ediyorum, onu çok merak ediyorum. Kim olduğunu, yaşını, hikayesini, her gün neden bıkmadan sıkılmadan boş boş o çardakta oturduğunu, yalnız başına.
Önce bir süre uzaktan izledim onu, gidemedim yanına, vazgeçecektim. Bir gün daha beklemekten ne zarar gelirdi ki? Yarın gider konuşurdum. Tıpkı dün ve ondan önceki günlerde de dediğim gibi.
"Beklemenin bir manası yok." dedim adımlarımı zorla o tarafa yöneltirken.
Yaklaştıkça kalbim hızlanıyor, yaklaştıkça nefeslerim hızlanıyor, yaklaştıkça şemsiyemi çekiyorum üzerimden ve çardağa ilk adımımı atıyorum.
Yuvarlak masanın etraflarındaki banklarda oturuyor, biraz uzağındakine oturuyorum ben de. Geldiğimi fark etmiyor ya da umursamıyor, gözlerini diktiği boşluktan çekmiyor.
"Ne çok yağmur yağıyor, değil mi?"
Sohbet başlatmak istiyorum.Yanıt gelmiyor.
Birkaç on dakika geçiyor, yarım saate olmuşken hala ikimiz sessizce oturuyoruz aynı çardağın altında.
Yağmur diniyor, gözlerime inanmak istemiyorum. Güneş bulutların ardından kendini gösterip parıldarken yükselen bu güzel, özlediğim koku beni anılarımda gezdiriyor, bir çocukkenki anılarımda.
"Uzun zaman sonra ilk defa güneş çıkıyor, değil mi? Bir daha onu hiç göremeyeceğimi sanmıştım."
"Mhm." Neredeyse duyamayacağım bir tonda mırıldanıyor, başını bir defa yukarı aşağı sallarken, ama yine, gözleri benimkilerle buluşmuyor.Onunla bir saat oturup iki cümle laf ettikten sonra artık gitmem gerektiğine karar veriyorum, hala kurumamış olan şemsiyemi poşetine yerleştiriyorum.
Kalkmadan önce son kez dönüyorum ona.
"Ben Lee Minho, tanıştığımıza memnun oldum." Tanışan sadece ben olsam da..Yüzünde mimik oynamazken yarın yine gelmeyi kafama koyarak kalkıyorum.
"Han Jisung." diyor ilk adımımda. Ardımı dönüyorum, bana bakıyor. Gözleri beni yakarcasına, bakışları ruhuma işlercesine bakıyor. Hayır, ben öyle hissediyorum, çünkü bana 1 saniyeden uzun süre bakmıyor.
"Memnun oldum Jisung." diyorum. Gözlerini ağırca kırpıyor, 'ben de memnun oldum' demek istiyor.
Evime dönüyorum, haftalardır kafamdaki şeyi gerçekleştirmiş olmanın, ismini öğrenmiş olmanın verdiği heyecanla.
Yemek yerken, duş alırken, uyumadan önce onu düşünüyorum. İçinde neler yaşadığını, aklından neler geçtiğini düşünüyorum. O boş bakışların, o yaşamaktan bıkmış nefes alışverişlerin bir sebebi olmalı diyorum kendi kendime.
O kadar yorgun görünüyor ki. Hayat, herkese farklı yüzünü gösteriyor olmalı diyorum.
🌧️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | 'minsung
Fanficpetrichor; yağmurdan sonra yayılan toprak kokusu. /Angst/ Yayım: 27/03/2023 14/07/2023 petrichor etiketinde 1!