Soobin bir kusma hissiyle sarsıldı. Bu hafta bu kaçıncıydı sayıyı unutmuştu bile. Sürekli bir baş dönmesi ve mide bulantısıyla yaşamak iyice zor bir hale gelmişti. Hiçbir sorunu olmadığını söylüyordu doktorlar ama nedense o kendini asla sağlıklı hissetmiyordu. Fazlasıyla halsiz ve bitkindi. Sadece uzanmak geliyordu içinden. Oldukça karamsar bir havaya bürünmüştü şu aylarda. Nedenini bilse belki durumunu açıklaması daha kolay olurdu ama bir cevabı yoktu ailesinden gelen sorulara. Hayatı elinden kayıp gidiyormuş gibiydi, o ise bunu umursamamakla bu durum için endişelenmek arasında gidip geliyordu ve hiçbir hisse ait hissetmiyordu. Savruluyordu bilmediği sularda ama bilmenin mümkün olmadığına inanmıştı artık, o yüzden sadece savruluyordu o kadar, yelkenleri ona bırakmıştı.
Bu önünden geçen 2. otobüs olsa gerekti. Yine kaçırmıştı işte. Dalıp gidiyordu uzaklara, belki de en yakınına... Düşüncelere kapıldığını fark ediyordu ve dikkatini topluyordu ancak en fazla 30 saniye sürüyordu bu durum. Dakikalar sonra yine kaybolup gittiğinin farkına varıyordu.
Bir otobüs daha kaçırırsa artık sinirlenecek ve okula gitmekten vazgeçecekti.
Neyse ki 23-A dikkatinin yolda olduğu bir anda gelmişti durağa. Hoş okula gitmemek fikri tam da cazip gelmişti ama yapacak bir şey yoktu. Söz ağızdan bir kere çıkardı. Her ne kadar şu sıralar kafasında çıkmayan sözler ağzından çıkanlardan daha az olsa da güçleri daha fazlaydı. Okulu ekip eve gitse kendi içindeki sözü kimse bilmediği için hiçbir sorun olmazdı, fakat Soobin yapamıyordu. Kafasındaki seslerin üzerinde büyük bir otoritesi gelişmişti o farkında olmadan. Anlamsızdı, ama olan buydu. Düşüncelerini susturamadığın anda artık onlar senin sahibin olmaya başlardı. Soobin bunu zor yoldan deneyimlemişti.
Kulağındaki müziğin sesini yükseltme tuşuna iki kere bastı. Belki bu sesleri engellerdi. Eğer gerçekten bir şeyi dinlersen dışarıdaki gürültüye sağır hale gelirsin.
Soobin otobüsün kapısı kapanmadan zar zor kendini dışarı attı. Bu sefer geç kalmasının sebebi dikkatini dağıtan düşünceler değildi. Onu görmesiydi. Daha doğrusu onun kendisini görmemesini istemesiydi. Başına iş almak istemiyordu, zaten işi başından aşkındı. Yalnız yanlış bir yöntem seçmişti. Otobüsten gelen "ayy çocuk ezilecek" nidaları dikkati üzerine toplamasına sebep olmuştu. Tabi onun dikkatini de.
Yine de bir şey olmamış gibi davranmaya karar verdi. Belki o zaman o da kendisine bulaşmazdı. Neden durduk yere bulaşsın ki mi? Nedeni yok. İşte bu yüzden daha kötü. Onu kötü yapan bu. Canı istiyordu bu kadar. Soobin insanlar hakkında kafa yoran biri değildi. Buna karşın onun için emindi. Kötüydü o, başka bir kalıba sokamıyordu.
Adımları okulun bahçesini geçerken göz temasından kaçınıyordu, ama artık bir kere radarına girmişti. Yeonjun eğlence arıyordu sabah sabah. Deri ceketinden çıkan sesi sanki duyuyordu Soobin. Deri ceket giymesen de yeterince kötü çocuksun, seni kötü yapan ceket değil, diye düşünmeden edemedi Soobin. Keşke Soobin'in kötü çocuk anlayışı da Yeonjun'un kötü çocuk anlayışı kadar düz olsaydı. Neyse ki Yeonjun'un aklında öyle bir kalıp yoktu. Düşünmeye gerek duymuyordu bu konu hakkında Yeonjun, çünkü davranışları bir alt kültür çerçevesinde değildi, sadece olduğu gibiydi, içinden gelenlerdi ve bu daha kötüydü.
Yeonjun Soobin'e yaklaşmış olsa gerekti. Soobin onun ağzında ezilen sakızın sesini bu sefer gerçekten işitiyordu. Yine de inatla istifini bozmuyordu. Bir an ses kesildi. Soobin derin bir nefes almak için biraz bekledi. Ne yazık ki saçında dolaşan bir el ona haksız çıktığını söylüyordu. Hissettiği rahatsız durumla istemsizce kaçındığı yüze döndü. Yüzünde zevk aldığına dair bir ifade bile yoktu Yeonjun'un. Bu durum Soobin'in daha çok kanını dondurdu. Kendi zevki için bile yapmıyordu çocuk, sadece öylesine bir dürtü ile yapıştırmıştı sakızı kendisinin elma kokan ipek gibi saçına. Soobin ezik ve herkesin ortak olarak seçtiği bir kurban bile değildi Sadece öylesine biriydi. Soobin, Yeonjun hiçbir şey olmamış gibi giderken arkasından bahçedeki diğer herkes gibi bakakaldı. Kimse bir şey demiyordu çünkü herkes Yeonjun'u biliyordu artık. Ve herkes ondan vazgeçmişti çoktan. Soobin kendini birinin kendisinden vazgeçmiş olmasının ne kadar acı verici olduğunu hissederken buldu. Evet, Soobin ve onun çok gelişmiş empati yeteneği. Elinde değildi ki, Soobin sadece böyleydi. Böyleydi işte. Zordu Soobin olmak, Soobin olarak yaşamak. Belki de o yüzden başaramıyordu. Her neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the other you ༒︎ yeonbin
Fanfic𓀡 𝒕𝒉𝒆 𝒐𝒕𝒉𝒆𝒓 𝒚𝒐𝒖\\yeonbin Soobin yanlışlıkla paralel 2 evren arasındaki kapıyı bulmuş biriydi. 5 yıl boyunca bu hayatından kurtulup karşı tarafa geçmek için yollar aramıştı. Bu zaman içerisinde kendini oradaki birine kaptırmıştı. Peki bu...