Soobin durumu kavrayamıyordu.
İçinde korkuyla karışık bir heyecan belirdi. Durumu kavrayamamasından olsa gerek heyecanı daha ağır basıyordu. Kendini bir kitabın ana karakteri gibi hissediyordu. Olabilir miydi? Başka bir evrene geçiş yapmış olabilir miydi? "Bir daha geri dönebilir miydi, ailesini görebilecek miydi?" gibi sorular aklına gelse de çok takılmıyordu. Acaba burada farklı yaratıklar var mıydı, ya da belki de özel güçleri olan insanlar? Belki kendisinin de özel güçleri vardı artık. Bu düşünceyle ellerini garip şekillerde salladı. Hiçbir şey olmamıştı, somurttu. "Belki de ben bu ülkeyi o kötü kişiden kurtarmak için gelmişimdir?" diye düşündü. Gereksiz bir öz güvenle koltukları kabardı. Büyük ihtimalle sadece parkın farklı bir çıkışından çıkmıştı, o yüzden de hiç bilmediği bir yerde bulmuştu kendini. Yine de hayal ettiği şeyler daha eğlenceliydi. Böyle bir olay yaşasa tam da onun gibi hayalperest biri için cennet olurdu burası. İçinden gelen bunun imkansız olduğu sese karşı gardını indirdi ve eve gidiş yolunu çıkarabilmek için telefonundan gps'i açmaya karar verdi. Telefonunu cebinden çıkarıp ekranı açma tuşuna bastı. Şifresini giriyordu ama telefonu kastığı için işe yaramıyordu. Telefonu çok da eski değildi ancak bazen bunu yapabiliyordu. Uzun uğraşlar sonucu kilidi açtı, fakat bu sefer de ekran cızırtılı bir şekilde gidip geliyordu. Aniden mavi ekran veriyordu. Böylesi ilk defa başına geliyordu. Umardı ki telefonu bozulmuyordu. Sadece 3 yıl olmuştu alalı. Pekala 3.5 yıldı ama bu hiçbir şeyi ifade etmezdi. Telefonuna daha fazla hasar vermemek için onu cebine koydu. Sonuçta illa ki yolu bilen birileriyle karşılaşırdı. Yolu takip ederek yürümeye başladı. Bir yandan da etrafı inceliyordu. Oldukça tatlı bir yerdi burası. En fazla 3-4 katlı binalar vardı. Oldukça yeşillikli bir yerdi ki bu en sevdiği kısım olabilirdi. Hoş bu mevsimde ağaçların ve çimenlerin bu kadar parlak ve canlı olması tuhaftı. Bisikletli insanlar arabalı insanlardan daha fazlaydı. Çoğu kişi bisikletlerini süslemişti ve oldukça tatlıydılar. Bir hışımla önünden koşan bir grup çocuk geçti. Bağrışarak yokuş aşağı ilerleyen topu takip ediyorlardı. Farkında olmadan gülümsedi Soobin. Oldukça samimi bir diziden fırlamış gibi bir ilçeydi burası. Fazlasıyla sıcak ve içten.
Yolun kenarında dükkanın önünü temizleyen teyzenin yanına gitti. "Merhaba teyzeciğim, bir şey sorabilir miyim acaba?"
"Tabi canım , sor bakalım."
"Geongju caddesindeki Ms. Jung Dondurmacısı'na nasıl gidebilirim acaba?" Teyze bunun üstüne birkaç saniyeliğine düşündü. Daha sonra yüzünde tuhaf bulmuş bir ifade ile başını yana yatırdı. "Adresi doğru bildiğine emin misin yavrum? Daha önce hiç öyle bir yer duymadım." Soobin şaşırmıştı, orası gayet bilindik bir yerdi. Bu yüzden oranın ismini vermişti. O kadar da yürümemişti ki, nasıl bu kadar bilinmedik bir yere çıkmıştı? Teyzeye teşekkür edip yürümeye devam etti. Başka bir esnafa soracaktı. Soobin birden fazla kez şansını denemişti ama sonuç hep aynıydı ve bu oldukça garipti. Hava yakında kararmaya başlayacaktı ve annesi onun için endişelenecekti. Karnı da kazınıyordu. Bir yere oturup yemek yemeyi çok fazla istiyordu ama önceliği yolunu bulmak olmalıydı. Sorumsuzca davranmak istemiyordu. Kendisi de yavaştan gerilmeye başlamıştı. Yolunu bulmak için yürüdükçe daha çok mu kayboluyordu acaba? Ne de olsa kaybolduğunda kıpırdamadan durmak gerekirdi. Ama başka ne yapabilirdi ki? Çaresi tükenmişti. Polise mi gitseydi? En son bunu yapabilirdi ama nedense şimdi bunu yapmak daha gerici gelmişti. Hala yolunu kendi çabasıyla bulacağına dair inancı vardı. Yürümeye devam etti.
Çok yorulmuştu Soobin. Açlık da onu ayrı halsiz düşürüyordu. Biraz otursa ve dinlendikten sonra sakin kafayla düşünse belki yolu bulabilirdi. Fazlaca panik yapmıştı artık. Oturacak bir köşe aramaya başladı. İlerideki duvarın köşesine çömelebilirdi. Üzerinde çok da düşünmeden yola koyuldu. Yere çömeldiği anda kaldırımın sıcaklığı ile yandı. Yine de tepki vermek için çok yorgundu. Birazdan geçerdi ne de olsa. Yoldaki insanları izlemeye koyuldu. Oturalı birkaç dakika olmuştu önünden tanıdık bir bisikletli geçti. Birden onun kim olduğunu fark edince bir hışımla ayaklandı. Önünden geçen kişi Yeonjun'un ta kendisiydi. O illa ki buraları biliyo olmalıydı. Umardı ki iyi bir tarafına denk gelirdi ve yardımda bulunurdu. Hayır hayır, ne kadar gıcıklık yapsa da zor durumda olan birine yardımı geri çevirmezdi. En azından böyle umdu Soobin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the other you ༒︎ yeonbin
Fanfiction𓀡 𝒕𝒉𝒆 𝒐𝒕𝒉𝒆𝒓 𝒚𝒐𝒖\\yeonbin Soobin yanlışlıkla paralel 2 evren arasındaki kapıyı bulmuş biriydi. 5 yıl boyunca bu hayatından kurtulup karşı tarafa geçmek için yollar aramıştı. Bu zaman içerisinde kendini oradaki birine kaptırmıştı. Peki bu...