Jeno'yla kahvaltı hazırlamıştık. Sanki sevgiliymişiz de dün akşam uyumadan vakit geçirmiş gibiydik.
Yani çok iyi anlaşmıştık.
Onu kapıdan uğurladığım gibi odama gidip kendimi yatağa fırlatmıştım.
Jeno'ya ne hissettiğimi bilmiyorum ama biliyordum ki Lucas'a olan aşkım daha fazlaydı.
Bir kaç dakikayı yatağımda geçirdim. Ardından masadaki telefonum titredi.
( ̄ω ̄;)
Yukmoon: Üzüldüm.
Yukmoon: Sevdiğim kız beni aldatıyor,
Yukmoon: Ve gidip o adamı yumruklayamıyorum :'(
Haew0n: Üzülüp üzülmemen umrumda değil.
Haew0n: İstersem gidip tanımadığım insanlarla sevişirim.
Haew0n: Umrumda değilsin.
Yukmoon: Beni de tanımıyorsun
Yukmoon: Yani benimle de sevişebilirsin ha?
Haew0n: sınırı aşmasan çok iyi olur.
Haew0n: İşin gücün yok mu sürekli benimle uğraşıyorsun.
Yukmoon: Tek işim gücüm sensin bebeğim.
Yukmoon: Bu arada, bu aralar herkese dikkat et.
Yukmoon: Senden yararlanmak istiyenler olacaktır. :)
Yukmoon: Neyse seni daha fazla tutmayım, iyi günler <3
(Görüldü)
( ̄ω ̄;)Telefonu kapattım ve mutfağa ilerledim. Ama cebimdeki telefon çaldı. Cebimden çıkarttığımda annemin aradığını gördüm. Çok bekletmeden açtım. Annemin sesi ağlamaklıydı.
"Haewon..."
"Efendim anne?"
"Kardeşin..."
"Ne oldu Mi-son'a?!"
"Düştü ve kolunu kırdı."
"Ne?! Nerdesiniz?"
"Seul özel hastanesindeyiz, gelebildiğinden hızlı gel. Lütfen..."Telefonu hızla kapadım. Gözüm blurlanırken etrafı göremiyordum. Çantama gerekli olan bir kaç eşya attım. Koştum ve üzerime kıyafetlerimi geçirdim.
Beyaz ayakkabılarımın bağcıklarını umursamadan taksi aramaya başladım. Bana gelen taksiyi durdurduğumda arka koltuğa bindim ve hastaneye ilerledik.
ꨄꨄꨄꨄHızlı adımlarla ilerlerken telefonumu cebime attım.
Renjun ve Hyuck'a bir kaç gün olmayacağımı, ailemin yanında olacağımı söylemiştim. Endişelenmişlerdi ama üzmemek için 'peki' demekle yetinmişlerdi.
Merdivenlerin basamaklarını hızlıca 1 kat indim. Acilde annem ve babam vardı. Babam hiç bir zaman ağlamazdı, her zaman annemi sakinleştirmeye çalışırdı. Şimdi de her zamankinden farksızdı.
Yanlarına gittim ve anneme sarıldı. Annem ağladıkça Mi-son'un ağlamaları aklıma geliyordu. Ben ailemle aynı evde kalırken de çok ağlardı. Tabi o zaman bebek ve çocuktu. Hala da bir farkı yoktu.
Kolunun kırılma sebebi galiiba her zamanki gibi sakarlığındandı. Ayrıyetten çok da kırılgan ve zayıftı. Acilden çıkan doktorla ayaklandı annem ve babam.
"Nasıl doktor bey oğlumuz?"
"Kolunu ön taraftan açtık, kemiği düzelttik."
Hepimiz rahatlamış gibi ses vermiştik.
"Birazdan dikişleri atılır. Ardından alçı yaparız."
Hepimiz kafa salladığımızda doktor yanımızdan ayrılmıştı.
"Aishh... Şu çocuk! Nasıl kırdı kolunu?"
"Koltuklardan koltuğa atlıyordu, sonra yere kolunun üstünde düştü."
Uyandıktan sonra benden iyi bir azar çekecekti.
"Baba ben gidip size kahve alayım."
Onlar kafa salladığında merdivenlerden tekli şekilde, yavaş yavaş çıktım. Bir yandan da telefonuma bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐮𝐜𝐚𝐬 • 𝐒𝐭𝐚𝐫 𝐁𝐨𝐲 🎸🎶❤️🔥
Fanfiction"Gerçekten gitar çalıyor musun?!" Sorduğum soruya karşılık gülmüş ve kafa sallamıştı. "Elektro gitar ama ırkçılık yapmanın lüzumu yok, değil mi?" Güldüğümde tekrardan -her dakika anladığım gibi- onu ne kadar sevdiğimi anlamıştım. 𖦹 𝐒𝐢𝐟𝐚'𝐧𝛊𝐧...