Bölüm 3-Yanılgı

9 1 0
                                    

Berçem önüme kadar gelip bana bir tokat attı, elimle yanağımı tututum ve 

''Napıyorsun sen ya? Ruh hastası manyak.'' diye bağırdım. Berçem'in gözleri dolmuştu. Buna anlam veremedim ama giden oydu. şimdi birden geri dönmesi gelip bana hesap soracasına karşıma dikilmesi sinirimi bozmuştu.

"Allah senin belanı versin ya. Ben de kendimi suçlu hissediyorum yaptıklarım için." dedi göğsüme vurarak "Kerem beye bak çoktan hayatına devam etmeye başlamış bile."

"Ne anlatıyorsun sen ya? Beni kendi düğünümde terk eden sendin."

"Ya hadi be ordan. Ben hayatım boyunca senin isteklerinle yaşadım Kerem. Bir kere kendimi seçtim. Ben gitmedim sen benimle gelmemeyi seçtin." dedi ve gözyaşlarını sildi tam bir şey daha söyleyecekken vazgeçti ve arkasını dönüp gitti. Hira'ya döndüğümde yüzünde bana acıyan bir ifadeyle bakıyordu. Yanıma gelip omzumu sıvazladı ve "Sorunlarını hallettikten sonra konuşalım olur mu?" diyip gitti. Sinirle yanımda ki bahçe duvarına yumruk atakla bileğimde sıcak bir acı hissetmem bir oldu. Elimi sallayarak

"Sikiyim böyle işi." dedim ve "bu durumda bile haklı çıkacağını düşünüyor." diye soylemedim etrafıma baktığımda herkes beni izliyordu.

onları umursamadan eve girdim ve banyoya gittim tam kapıyı açacaktım ki kilitli olduğunu anladım hemen ardından

"Dolu." diye bir ses duydum. Kapının önüne çömelip sırtımı duvara yasladım ve kafamı kollarım ile bacaklarımın arasına aldım. Gözlerimden akan yaşları kontrol edemiyordum. Kapı sesiyle kafamı kaldırdım ve Evrenle göz göze geldik. Evren bana tuhaf tuhaf bakıp

"İyi misin?" diye sordu yüzümü elimin tersiyle silerek başımı evet anlamında salladım. Evren birşey demeden gitti ama 1-2 dakika sonra elinde bir bardak su ile geri geldi.

"Al, iç. İyi gelir." dedi ve suyu uzattı suyu alırken elimi tuttu ve "Kerem elin kanıyor. Bir tuvalete girdik kıyamet mi koptu." dedi şaşkınlıkla.

Bekle burda arabadan ilkyardım çantasını getireyim saralım en azından doktora gidene kadar idare eder dedi ve arabaya gitti. O gelene kadar sakinleşmistim ama oturduğum yerden kalkma kuvvetini bulamıyordum kendimde. Çok geçmeden evren elinde küçük bir çantayla geldi yanın da liva da vardı ikisi de benim aynı hizaya gelip elime pansuman yapmaya başladılar. liva çantayı karıştırırken

"Sargı bezi yok." dedi ve evrene baktı.

"Al bunu kullan." diyerek bileğinde ki bandanayı livaya verdi Evren. Liva elimi sardıktan sonra Evren gitti. Liva bana sarılarak başımı sevdi ve yanağımdan öptü.

2 GÜN SONRA

Hira'yı aradığım halde açmadığı için evine gelmiştim. Kapıda elimde çiçekle dikiliyordum. Derin bir nefes aldım ve zile basıp beklemeye başladım. Kapının ardından Hira'nın "Kim o?" sesi geldi

"Kerem ben. Kerem Adal." dedim sempatik bir sesle. Kapıyı açtığında üstünde pembe ayıcıklı bir pijama vardı. bana mahmur gözlerle bakarak.

"Kerem saatten haberin var mı senin?" diye sızlandı.

"Dün telefonlarımı açsaydın bu saatte gelmezdim. HEM BAK ÇİÇEK GETİRDİM SANA." Diyerek çiçekleri uzattım. Hira çiçekleri aldı ve koklayarak

"Şimdi seni içeri davet etmem gerekiyordu değil mi?" dedi ve güldü. "İyi hadi geç bakalım." dediğinde hemen içeri girmek için adım atacakken

"O ayakkabıları çıkar zengin evi değil burası." diye tatlı tatlı azarladı beni. Hemen ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim. Hira elinde iki bardak kahve ile salona yanıma geldi ve oturdu.

Keeping Up With The Adal'sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin