merhaba! konusunu beğenmeme rağmen yazarken oldukça zorlandığım bir kurguyla karşınızdayım. eğer cemrenin ölümü aslında intihar olmasaydı ne olurdu diye düşünmeye çalıştım ve bu kadar çıktı. karakterlerin iç dünyasını istediğim kadar yansıtamadım ve biraz oldu bittiye geldi gibi oldu fakat yazmasaydım hiç bitmeyecekti, uzun süredir taslaklarda duruyordu.
iyi okumalar!
————
övünmek zor, ölüm çok zor
nefes alamıyor gibi hissediyordum.
bir anlık bir şeydi, isteyerek veya bilerek olmamıştı, ben kimseye isteyerek zarar veremezdim ki.
o deliydi, ilaçlarını almıyordu, kendi ağzıyla söyledi ya, deliydi o saldırdı bana...
o bıçak onun karnını delmeseydi benimkini delecekti.
dizlerimin üstüne çöktüm, gözlerim doluyordu ve ellerim titriyordu. ne yapmalıydım, nereye gitmeliydim...
bilmiyordum.
denizin sakin dalgaları benim kulaklarıma birer uğultu olarak doluyordu, parmaklarımın arasındaki kum tanelerini bile hissedemiyordum.
o an gelir sancılar, dayanmak zor durulmaz
"zeyno?"
kahretsin. kahretsin, kahretsin. biri beni gördüyse hayatım biter.
yavaşça arkamı döndüm. çağrıydı. kafamdaki uğultular dalga sesleriyle karışarak daha da arttı. akciğerlerime dolan tuzlu havayı ruhumdaki bana ait olmayan kan lekesini temizlemesi için kullanmaya karar verdim.
"çağrı... ben yapmadım... öld- öldürcekti beni." boğazımdaki yumru gitmiyordu. "yanlışlıkla oldu."
çağrı dehşet içinde bir cemreye bir de bana bakıyor, olayı idrak etmeye çalışıyordu. kesin beni ele verecekti. benden hoşlanıyor olması benim kaç yıllık arkadaşını yanlışlıkla da olsa öldürdüğüm gerçeğini değiştirmiyordu, ufak bir hoşlantının buna bir yardımı dokunmazdı.
saatler gibi geçen iki dakikanın ardından konuştu. ben sarsılarak ağlamaya başlamıştım.
ellerimde kan, dilimden akar
kime ne, bana neçağrının gözünden
zeyno cemre'yi öldürdü.
zeyno, benim yıllardır tanıdığım birini kendi elleriyle öldürmüştü.
ve benim ilk düşüncem bunu onun sesinden dinlemek olmuştu.
o, bana ne derse ona kör olmuşcasına inanırdım ve ben buna aşk diyordum.
haklıydım da.
ben zeyno sarı'ya aşıktım ve onun iyiliği, mutluluğu için aşmayacağım bir sınır yoktu. bu beni de onu da mahvetse bile yaptığım her şey onun içindi.
"zeyno, sakin ol. bekle, bıçağı ordan alacağım şimdi tamam mı? kimse senin yaptığını bilmeyecek güzelim söz veriyorum."
iç organlarım parçalanıyor, midem ağzıma geliyormuş gibi hissederken cinayet aletini oradan aldım ve son bir defa cemreye bakarak fısıldadım.
"affet beni."
zeyno'ya döndüm. ağlaması durmuş, transa geçmiş gibi beni izliyordu. gözlerinin içine bakmaya çalıştım ki bu oldukça zordu. odaklanamıyormuş gibiydi bu yüzden panik yapmamaya çalışarak iki elimle yüzünü tutup gözlerine yaklaştım.
zeyno, her şey iyi olacak tamam mı bak... bana bak... güzelim beni dinle lütfen. ikimizin iyiliği için. hadi. hadi bana bak.
yavaşça gözlerini bana çevirmesini sağladığımda kesik bir nefes aldım.
"bak şimdi, herkes gelene kadar çok fazla zamanımız yok tamam mı, bu bıçağı birlikte yok edeceğiz, şimdilik bende kalacak. cemre-"
arkadaşımın adı boğazımda düğümlendi.
"onu tekrar gördüğümüzde şaşırmış gibi yapacağız tamam mı?"
hafifçe kafasını salladı ama dediklerimin yarısını hala anlamıyor gibiydi. birinin gelme ihtimaline karşılık onu ormana doğru sürükledim. ormanda arkadan dolanıp kimse görmeden eve geçebilirdik.
"çağrı."
bana sesleniyordu. hemen ona döndüm.
o sayfalar
kapanmazlar silinmezler
her an içimi parçalar"yanlışlıkla oldu. yemin ederim bıçağı görmemiştim ben. ben... ben böyle nasıl yaşayabilirim? polise ifade vermemiz istenecek. sen... benim katil olduğumu düşüneceksin. lütfen çağrı... hapse gir-"
"şşşş. öyle bir şey olmayacak zeyno. hapise girmeyeceksin. söz veriyorum. gerekirse... suçu üstüme bile alırım ama sana bir şey olmasına izin vermem anlıyor musun beni? katil olduğunu düşünmüyorum. her şey iyi olacak, bu ölene kadar ikimizin arasında kalacak tamam mı?"
bu cümleleri kurarken kendimden emindim, ama cemrenin ölü görüntüsü aklımdan gitmiyordu bir türlü. kendimi kirlenmiş hissediyordum.
...ama karşımdaki zeynoydu.
korkmuş gözlerle bana bakıyordu. sanki yaşaması bana bağlıymış gibi.
"neden bunu yapıyorsun?"
"şu an bunu konuşmanın sırası değil. gel eve dönelim."
elinden tutup onu eve götürdüm. korkuyordum.
ama hissettiğim hiçbir şey zeynoya baktığımdaki kalbimin çarpıntısıyla yarışamıyordu.
bu aşk beni yorar.
mahkumdum.
———-
okuduğunuz için çok teşekkürler!!!
oy ve yorum bırakmayı unutmayın, okuyucularımın düşünceleri benim için çok önemlidir her zaman.
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eskisi gibi | zeyçağ one shots
Fanfictiontozluyaka dizisinin karakterleri zeyno ve çağrı'nın etkileyici hikayelerinden yola çıkarak yazılmıştır.