3.Bölüm (Sarı, uzun ve kahküllü)

17 5 0
                                    


Yorgun şekilde yürüyerek bir yere varamayacağını anlayıp cebindeki telefona yönelmişti Bayan Kim.
Şifreyi açıp aramalar kısmındaki " Jisooya~" kayıtlısını aradı.

- Hey! Sooyaa. Ben galiba yolumu kayp ettim de. Yardım eder misin?

- Sana seninle geleyim demiştim Jennie. Her neyse. Konum atarsan araba göndere bilirim.

- Tamamdır. Çok teşekkür ed-
Ne? Yine mi? Yüzüme kapattın Kim Jisoo bunu affetmeyeceğim.

Telefonu  kapatıp yeniden cebine koydu. Önündeki yolun tam kenarında ki banka oturdu. Manzarayı seyr ede ede " Bu gün de kimse teşekkürümü kabul etmeye niyetli değilmiş gibi" diyordu içinden. Haklıydı. Tam teşekkürünü edecekken ya biri çekip gidiyordu, ya da yüzüne telefon  kapatıyordu. Bu düşüncesinden belliydi hala o Sarı, uzun ve kahküllü kadını unutamadığı. Sıradan biri değilmiydi? Neden o kadın hala aklından çıkmıyordu ki? Dürüst olmak gerekiyorsa, tanışmak isterdi onunla. Belki o zaman bu kadarda meraklı olmazdı o sarı, uzun ve kahküllü bayana.

Arabanın gelmesiyle ayağa kalktı bindi ve pencereyi açarak etrafı seyr etmeye başladı.

- Etrafı seyr etmeye bayılıyorum.

Diyerek vardıklarını anlayıp akrasına yaslandı. Tam kapıya vardıklarında pencereden  bakarken  gözlerine inanmadı.

- O.. O kadın. Saçmalama Jennie. Hayal görüyorsun... Ya da. Görmüyorsun. Nasıl yani? Beni mi Takip etmiş? Hayır, hayır olamaz. Jisooyla konuşuyorlar mı?

- Hanımefendi, ine bilirsiniz.

Şoförün sesiyle irkildi. Kapıyı açıp arabadan indi. Omzundaki çantasını çıkarıp, elinde tuttu. Saçını düzelte düzelte, Jisoo ve o kadına taraf yürüdü. Boynundaki kulaklığı da hatırlamış olmalı, çıkarıp çantasına attı. Yanlarına ulaşınca omzuna aldığı saçını kulağının arkasına alıp konuşmaya başladı.

- Aa. Jennie. Hoş geldin. Sonunda Koreye dönmeyi başardın.

- Merhaba. Ah, evet.-Dedi Jisoo ve Jennie ikiside  gülümseyerek.

Jisoo ile Jennie aynı okulda okumuş, ikisi de Fransada okumaya devam etmek için gitmiştiler. Ama Jisoo ailesi yüzünden geri dönmüş, babasının şirketine CEO olarak işe geçmişti. Jennie ise yıllardır Fransada yaşıyordu. Koreye dönmesinde de sebep yoktu.

Jisoo ile Jennie konuşurken bir taraftanda o kadını izliyordu Jennie. Kadın tamamen elindeki telefona odaklanmış, Jennieyi umursamamıştı bile.

- Onu izliyorsun?
- Ah, Hayır. Yani. Aslında evet.
- O çokta konuşkan biri değildir Jennie. Bu yüzden selam vermemiştir. Lisa!! Buraya gelsene.

"Ismi Lisaymış demek" iç sesleri çoktan onunla oynamaya başlamıştı bile.

Lisa  en sonunda kafasını telefondan kaldırıp Jisooya bakıp nihayetinde Jennieye döndü. Yanlarına yaklaşıp, Jisoonun sağında durup Jennieye taraf yöneldi.

- Merhaba, Ben Lalisa. Lalisa Manoban.

Elini Jennieye uzattı.

Şaşırmıştı Jennie. Çokta bekletmeden oda elini uzatıp;

- Kim Jennie. Memnun oldum. - dedi heyecanla.

Elleri birleştiği an Jennieyi heyecan basmış olucak, hızla elini geriye çekti. Ikisi de bu duruma şaşırmış olucak, çokta belli etmeden Jisoonun çağırmasıyla Jisooya yöneldiler.

- Kızlar. Eve kalkalım mı? Hem Lisayla bizde kalkıyorduk Jennie. Gidelim.

-  Jisoo. Istersen daha sonra gelirim. Şimdi misafirin de var.

- Misafir mi? Evimden biri oda Lisa. Uzun süredir Fransadaydı geri döndü sonunda.  Neyse çok konuşmayalım hava soğuk kalklalım.

Pekte istekli değildi Lisa, ama tek ve gerçek arkadaşı Jisooyu kırmak istemedi.

Içeriye geçtikleri an Jisoo ikisinede çay ikram etmek için mutfağa geçti. Şu an baş başaydılar ama hiç biri konuşmuyordu. Jennie konuşmak istese bile çekindiğini açıkca belli ediyordu.

- Senn.. - Jennie yavaşca ve narin ses tonuyla

- Senn beni hatırlamadın sanırım? Hm?

Lisa telefondan kafasını kaldırıp 2-3 saniyelim göz teması kurduktan sonra yine telefonuna yönelip konuşmaya başladı.

- Çıkaramadım.

- Haa. Öyle mi? Bence bir az daha düşünürsen hatırlarsın.

Lisa tekrar telefonundan kafasını kaldırıp Jennie'yi süzdü. Bu sefer dikkati tam olarak Jenniedeydi. Gergin hiss ediyordu Jennie. Gözleri onun üzerinde olurken.

- Yoksa yattığım kadınlardan biri falan mısın? - diyip sırıttı Lisa.

- Ne ? - şaşırmış bir şekilde sordu

- Şaka yapıyordum. - yerinden kalkıp ceketini düzelterek Jennieye yaklaştı.

- Gün içinde fazla insan görüyorum. Seni    öylece görüp tanıyıp tanımadığımı hatırlamak benim için zor olucak.

- Peki ya tanışmamızı ister misin... Lalisa? - titrek sesiyle Lisaya bir adım yaklaşıp sordu.

Asla ve asla gözlerini Jennieden çekmeyerek üzerine doğru eğilip

-  Yeni insanlar ilgimi çekmiyor Bayan Kim. Şimdilik bu kadar yakınlık ikimiz içinde yeterli.

- Sizz ne konuşuyorsunuz dipdibe?

Jisoo'nun sesiyle bir birlerinden uzaklaştılar. Jisoo masaya ikramları bırakırken Jennie ayağa kalkıp

- Acilen gitmem gerek unnie. Yarın gelsem olur mu? - dedi bir az hayal kırıklığına uğramış ses tonuyla.

- Iyi de neden?

- Acil birşey.

- Dur şöfore söyleyeyim.

-Iyi olur.

Kapıya doğrulduğum sırada ayağa kalkıp Jisooyu durduran Lisayla göz göze geldi. Kısa süreliğine oldu ama, Lisanın gözleri Jennie için büyük bir etki yaratmaktaydı. Sebebini çözemese bile.

- Onu ben götürürüm Jisoo. - dedi Lisa.
Çok şaşırmıştı. Hemde aşırı tepki vermişti Jennie.  Ikiside kapıya yönelip dışarıya çıktı. Arabaya binip öylece durdular.

- Hayatıma dahil olmayı ister misin Jennie? - Ciddi ses tonuyla sordu.

Aniden gelen sorular Jennieyi çıkmaz sokağa sokuyordu sanki. Tıpkı Seulun tanımadığı ıssız sokakları gibi.



Maybe One Day (  A Jenlisa Story)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin