"Minho hyung..?"
- 🖌 -
Minho'nun yüzünde mahçup bir gülümseme vardı. "Beni gördüğüne sevinmedin herhalde?" Dedi bir kaç adım ilerlerken. Sonra elini kapıya koyup sordu. "Girebilir miyim içeri?"
Hyunjin onu içeri almak istemedi ama aniden kapısına geldiği için de bir yandan merak etti. İstemeyerek de olsa aldı bu yüzden genç adamı eve.
Ona oturmasını falan söylemedi. Kendisi tekrar yerden biraz yüksek olan sehpanın önüne oturup, bitmek üzere olan Felix'in portresine odaklandı. "Söyle, neden geldin?"
Minho bir deftere, bir de Hyunjin'e baktı. "Felix burada mı uyudu?"
"Sana ne?"
"Beni de daha önce uyurken çizmeye çalışmıştın. Hep yarım kalmıştı ama."
"Sadede gel." Hyunjin'in umursamaz tavrı Minho'yu bir an duraksattı. Utangaç birisi değildi ama, fazla takmadan konuşmaya devam etti. "Bana kızdın, değil mi?"
Hyunjin bir cevap vermek yerine suratına dik dik bakınca cevabı anladı Minho. Buraya saçma sapan sorular sormaya gelmemişti. Elini Hyunjin'in omzuna koyup yineledi. "Kızdın, biliyorum. Ama özür dilesem-"
Hyunjin dayanamayıp bağırdı. "Sen bizi buluşacağımız gün ekmedin hyung! Ya da ben ağlarken, sen dönüp telefonunla ilgilenmedin! Bunlar gerçekten benim kızabileceğim ve senin de özür dileyebileceğin meseleler olurdu. Ama sen gittin, benim desteğe en çok ihtiyacım olduğu zaman gittin. Sana yine de o kadar kızmadım, sonuçta modellik senin ekmediğindi ve sana paranı veremeyecektim. Fakat sen beni geride bırakmakla kalmadın, ellerim yandığında bir geçmiş olsun bile demedin. Sonunda da daha haberim bile olmadan beni terk ettin, beni aldattığın gerçeği hakkında konuşmuyorum bile. Bunlardan en azından tek birini bile yapmış olsaydın, özür dilemen absürt gelmezdi. Komiksin sen. Çok komiksin."
Minho ne cevap vereceğini bilemedi. O hep istediğini alan tiplerden olmuştu. Özür dileyen bir insanın aksine ısrarcı davranmaya devam etti. Hyunjin'in yanına oturup, "artık sevmiyor musun beni?" Diye sordu.
Hyunjin düşünmeden verdi yanıtı. "Evet."
"Başkasından mı hoşlanıyorsun? Bu kadar çabuk vazgeçmenin imkanı yok." Minho'nun sorusuyla gözünde ufak bir ışıltı belirdi Hyunjin'in. "Evet." Diye mırıldandı tekrar. Cevabı verirken düşünmedi bile. Dilinden dökülüverdi yalnızca. Önündeki resme odaklanmıştı yine.
Minho kaşlarını çattı. "Felix sanırım. Bu kadar hızlı hoşlanman için bir sebebin olmalı, özelliği ne?"
"Güzel." Hyunjin'in kısa ve öz yanıtı gülümsetti Minho'yu. Kazanmış gibi bir ifadesi vardı. Sonunda geldi sadede. "Beni güzel olduğum için sevdiğini söylemiştin, onu da güzel olduğu için seviyorsun. Öyleyse güzel yüzüm beni tekrar sevmene yetmez mi?"
Başını önündeki defterden kaldırdı genç adam ve yarattığı sanat eserine bir kez daha baktı. "Hayır... Güzel olduğun için seni hiç sevmemişim. Yalnızca sen olmak istemişim. Bunu onu gördüğüm zaman anladım. O öyle güzel ki onun gibi olmak istemiyorum, o benim olsun istiyorum."
Minho'yla olan ilişkisinin yalnızca ego tatmini olduğunu anlamıştı Hyunjin. İçten içe her zaman farkındaydı bunun aslında. Bir ortamda Minho'nun kendisinden daha fazla övülmesine dayanamazdı, yan yanalarken odak noktası olmak isterdi hep, insanların Minho'ya hayranlık duymasına gıcık olurdu. Onun kadar yakışıklı ve olgun görünmek isterdi. Bir insanın sevdiği kişiyi bu denli aşağı çekmemesi gerekirdi, bunu hep biliyordu. Ama Felix her şeyi değiştirmişti. Minho'nun kendisini etkilediğinden daha çok etkilenmişti ondan. Fakat ondan daha aşağıda olma ihtimalini hiç düşünmedi. Kendi galibiyetinin paylaşıldığı postun altında Felix'in odak noktası olması onu kıskandırmaktansa gururlandırdı. Felix'in bedeni gibi bir beden istemedi. Felix'in bedenine sahip olmak istedi. Belki de gerçek hoşlantı buydu. Birinin güzelliği senin başarınmış gibi hissetmediğinde, o kişiye sahip olmak seni mutlu ettiğinde birinden gerçekten hoşlanıyorsundur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nxde/ Hyunlix
Fanfiction"bayım, duyduğuma göre çıplak portreler çiziyormuşsun, ben senin modelin olacağım." ~milly