Toprak'ın ağzından...
Elimi yumruk yapıp,baş parmağımı havaya kaldırdım.Gelen arabaya ''Lütfen durun''diye bağırdım.Araba süratini düşürmeden,son hız yanımdan geçti.Neredeyse iki saattir yoldayım.Durmadan otostop çekiyordum gelen arabalara.pes etmeden.
Artık yorulmuştum.Valizimi kenara aldım,ve üstüne oturdum.Sözde üniversiteye başlayıp,burada yeni bir hayat yaşayacaktım kendimce.Belki,hatta herkes gibi bende bulacaktım bir beyaz atlı prens,ya da ayağıma ayakkabıyı giydiren türden bir prens.Fakat hayallerim gerçekleşmeden düşmüştü suya.
Yaklaşık 2 saat önce,
İstanbul'dan, Antalya'ya hareket eden otobüs, Antalya'ya yakın -oldukça yakın- olan bir dinlenme tesisinde, yolcu yüzünden ara vermişti.Yolcu olay çıkarmıştı ve otobüsten indirmek zorundalardı.Bende bu fırsattan istifade,çantamı alıp tuvalete gidecektim.
Fakat, olay çıkaran yolcunun valizini çıkartmaya çalışırken, en önde duran benim valizimi çıkartmışlardı. Bende, içerisinde önemli materyaller -para,para ve para...- bulunduğu için,valizim ile tuvalete koşturmuştum.Fakat geri döndüğümde , ortada ne sorun çıkaran o yolcu vardı,ne de otobüs. Kafeterya gibi görünen,küçük ve pasaklı mekana girdim.Yaşlı bir bey vardı.
Ona dönüp;
''Merhaba.Acaba,burada duran otobüs nerede?'' diye sordum tedirgince.Yaşlı bey,dikkatini elindeki faturalardan çekip bana verdi.
''Ah!Sen yolcu muydun kızım.Otobüs kalktı biraz önce.''dedi,bense şok olmuştum.
Sorun çıkaran yolcu aklıma geldi eğer buralardaysa,bırakırdı beni belki?
''Şey,peki otobüsten indirilen yolcu?"
Adam bana üzgünce baktı, ''Biraz önce,otobüsün arkasından bir araba geldi ve gittiler.'' dedi ve ekledi
''Kızım buralar tekin değildir.Mazallah biri gelip sana bir şey yapmaya kalksa bende engel olamam.Yola çık istersen.İllaki bir araba alır seni, hadi git kızım.''
"Şey siz bıraksanız?" Utana sıkıla sormuştum. Adam bana dönüp, "Üzgünüm, arabam yok ve ben burada kalıyorum." Adamı anlayışla karşılayarak yola çıktım.
Hah! İllaki alırmış beni bir araba! Hiç bir araba umursamıyor beni.
İleriden gelen araba sesi ile ayağa kalktım.Tekrardan aynı pozisyonu aldım ve durmasını bekledim.
Hızı yavaşlamıştı! Aman tanrım! Benim tarafıma yöneldi araba Tam önümde durdu.Sürücü koltuğunun yanında olan tarafın penceresi açıldı ve sürücü bana baktı.Hemen konuşmaya başladım,
''Şey, iyi akşamlar,ben seyahat ederken yolda kaldım da-''
''kısa kes.'' diyerek lafımı böldü.Ne kadar da kaba ama!
''Eğer istikametiniz Antalya ise beni de bırakabilir misiniz ,merkeze?''dedim çekingenlikle.
Önce beni süzdü,baştan aşağıya ,sonra gözüme baktı ve sırıttı,''Antalya'nın merkezinde,bir kerhane olduğunu sanmıyorum.''dedi. Bana! Üstelik üzerimde sürtük tipide yoktu.
Altımda siyah dizimin 1,5 karış üstünde şort,üzerimde ise askılı sıradan beyaz bir tişört vardı.Normalde,kırmızı kareli gömlekte giymiştim üstüme ama sıcakladığım için çıkarmıştım üstümden.
Öfke ile parlayan gözlerle baktım karşımdaki genç yakışıklıya.''Bana bak,ben o sandığın kızlardan değilim.Eğer götürmek istemiyorsan 'Hayır' deyip,çekip gitmen yeterli!'' diye bağırdım. Sonra bağırmama şaşkın olmuş bir şekilde.
"Peki o zaman,'hayır'" diye bağırdı benim gibi,ve çekip gitti son gaz.Ne kadar da küstah ama
. . .
Resepsiyondaki görevliden,oda anahtarımı olarak asansöre ilerledim.Evet, sağ salim varmıştım Antalya'ya. O kendini beğenmiş, küstah çocuktan sonra bir otobüs gelmişti. Allahtan beni o karanlıkta fark edip de durmuştu.
Odamın kapısını açtım ve elimdeki kartı, ışıkların yanması için olan cihaza soktum. Çantamı bir kenara fırlattım ve hemen valizimden gerekli olan, iç çamaşırlarımı,ve pijamaları mı alıp banyoya girdim.-Girmeden klimayı açmayı ihmal etmedim-.Antalya'nın bu kadar sıcak olacağını beklemiyordum açıkçası.
Banyoya girdim ve saçlarımı böğürtlen kokulu şampuanımla yıkadım iki kere. Vücudumuda temizleyip çıktım ve beyaz bornozumu geçirdim üzerime. Önce saçlarımı havlu ile kuruladım,sonrasında iç çamaşırlarımı geçirip kurutmaya başladım.
Bir sağ ,bir sol derken kuruttum saçlarımı ve yukarıdan sıkı bir topuz yaptım.Malum sıcaklar... Pijamalarımı giyip,yatağa girdim. Bugün,zaten yeterince yorulmuştum.
Kafamı yastığa koydum ve rahat bir pozisyon bulmak için kıprandım yerimde.
Sonunda sırt üstü uzandım yatağa.Tam uyuyacakken kapım çaldı.Ne biçim otel burası!Huzursuzca oflayıp odanın kapısına yöneldim.İç sesim o sırada ''uyku sana haram.''dedi. Bende ona ''belki hayat beni usandırmaya çalışıyor.''diye karşılık verdim.
İç sesimle çatışırken kapıyı açtım.Kapıda bir görevli ve bir adam vardı.Gözlerim adam ile buluşunca aynı anda ''Sen...''dedik birbirimize.
İç sesim ise, ''Kesinlikle hayat seni usandırmaya çalışıyor.''dedi.
(Hikayeyi beğendiyseniz oy vermeniz yeterli :) )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Cilvesi
RandomHer yerde birbirlerinin karşılarına çıkıyorlar ve de bu durum karşısında her iki tarafta şaşkın kalıyor. Peki neden karşılaşıyorlar? Acaba Kaderin bir cilvesi olabilir mi?