Seçmen şapkanın haykırışından sonra tüm büyük salonu bir şok dalgası kapladı. Loki tabureden kalkıp Slytherin masasına giderken bu şok dalgasının getirdiği sessizlik yerini fısırdaşmalara bıraktı. McGonnagal bağırarak sonraki kişinin adını söylediğinde fısıltılar biraz azalmıştı.
Loki, Alois ve Uraz'ın ortasına oturdu. Şimdilik bu ikisini kendine yakın tutmayı tercih ediyordu. Tüm öğrenciler binalara yerleştirildiğinde Dumbledore uzun ve sıkıcı bir konuşma gerçekleştirdi. Loki yine de adamın dediklerini dinledi. Ne demişler? Dostuna yakın, düşmanına daha yakın ol.
Dumbledore'un konuşmasından sonra şölen başladı ve tüm öğrenciler yemeklerine odaklandı. Loki ve Uraz bir yandan yemeklerini yerken bir yandan da Alois'in rastgele bir konu hakkındaki konuşmasını dinliyorlardı. Loki çocuğun bu kadar konuşmasının sebebinin ne olduğunu biliyordu. Bir Slytherin'in bu kadar arkadaş canlısı ve saf görünmesi normal olmazdı, değil mi?
Sonuçta her Slytherin'in kendine özgü yöntemleri vardı. Önemli olan gizlilik ve başarıydı. Bunu sağladığı sürece bu yöntemin ne olsuğu önemli değildi. Alois'in yöntemi sahte bir gülümsemeyle insanları tamamen başka biri olduğuna inandırmaktı. Asla yüzden düşmeyen o gülümseme, susmayan bir ağız ve tatlı bir dil. Daha zehirli ne olabilir? İşte tam olarak bu yüzden Alois Loki'nin bu kadar ilgisini çekiyordu. Öte yandan Uraz Alois'in tamamen tersiydi. Loki onun şimdiye kadar gülümsediğini görmemisti. Soğuk ve mesafeli tavırları insanı bezdirmek için yeterliydi. Loki onun insanlarla arasına ördüğü duvarın ardında en ufak hareketi ve kelimeyi bile analiz ettiğini biliyordu. Muhtemelen her ejderha gibi biraz kibirli ve kendini üstün gören bir tarafı da vardı. Loki'nin asıl merak ettiği onun gibi bir ejderha'nın neden burada olduğuydu.
Aslında burada bulunan aptalların arasında Alois ve Uraz birer cevher sayılırdı ve Loki böyle değerli kişiliklere sahip insanların potansiyellerinin boşa harcanmasından nefret ederdi. Kurnazlık tanrısı olarak bu çok doğal değil miydi? İşte bu yüzden bu iki çocuğa kendilerini geliştirmelerinde biraz yardımcı olacaktı...
Şölen bittiğinde bina başkanları öğrencileri ortak salonlara götürdüler. Zindanlardan geçmek Loki için oldukça eğlenceliydi. Ortak salina girdiklerinde öğrenci başkanı öne çıkarak açıklamaya başladı.
"İlk yıllar için birkaç şeye değinmek istiyorum. Burada birbirinizden nefret etseniz bile birinizin başı belaya girdiğinde hepiniz ona yardım edeceksiniz. Çünkü diğer binaların hepsi özellikle bizi ezmeye çalışacak. Yine de elinizden geldiğinde yakalanmamaya çalışmanızı tavsiye ederim. Eğer birbirinizle bir sorununuz olursa bunu ortak salonda çözüceksiniz. Başka bir yerde kavga etmeyin. Anlaşıldı mı?"
Kalabalıktan onaylayan sesler çıktığında öğrenci başkanı konuşmaya devam etti.
"Erkek yatak odaları üst katta solda ve kızlarınki de sağda. Odalarınız tek kişilik. Herkese istediği mahremiyet sunulacak. Şimdilik hepsi bu kadar. Dağılabilirsiniz."
Öğrenciler ortak salonun dört bir yanına dağılırken Loki, Alois ve Uraz bir köşeye oturdular. Aslında daha çok Alois onları o köşeye sürüklemişti. Alois aniden onlara bir soru sordu.
"Bir şey merak ediyorum. Kim-olduğunu-bilirsin-sen hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Loki ve Uraz bakıştılar. Bekledikleri bir soru değildi. Loki, Uraz'dan önce davrandı ve cevapladı.
"Pek emin değilim aslında. Onun hakkında iyi kötü bir çok kitap okudum. Amaçları gerçekten cezbedici ve fikirleri de harika. Tek sorun kullandığı yöntem. Bu yöntemle maalesef ki fazla ilerleyemez."
Bu kısa konuşmadan sonra Uraz ve Alois ona 'sen deli misin?' bakışları atmaya başladılar. Bu da Loki'nin kıkırdamasına sebep oldu. Uraz kaşlarını çatmış şekilde sordu.
"Ama o... Senin aileni öldürmedi mi?"
Loki iki çocuğa eğlenen bir gülümseme sunarak ekstra bir rahatlıkla yanıt verdi.
"Evet. Yaptı."
"..."
Uraz ve Alois hala Loki'ye dik dik bakmaya devam ediyorlardı. Loki sırıtarak ikiliye açıkladı.
"Ailemi hiç tanımadığım düşünülürse yaşayıp yaşamamaları pek umurumda değil açıkçası. Yine de bu amaçlarının doğru olduğu gerçeğini değiştirmez. Daha önce de söylediğim gibi. Amaçları doğru ama yöntemi yanlış. Eğer hepsi bu kadarsa yatmaya gidicem. Sizde çok geçe kalmayın."
Loki iki çocuğun cevap vermesine kalmadan üst kata çıktı ve kendi isminin yazdığı kapıdan içeri girdi. Oda genel olarak yılanlı eşyalar ve oynamalarla dizayn edilmişti. Renk olarak gri, siyah ve Slytherin yeşili kullanılmıştı. Yatağının üzerinde ekspreste bıraktığı bavulu duruyordu. Elini sallayarak basit bir büyü yaptı ve eşyaları odaya yerleştirdi. Uyumaya gerek duymadığı için bu yılın kitaplarına bir göz gezdirmeye karar verdi.
* * *
Loki cübbelerini giyerken bir yandan da planını gözden geçiriyordu. Mükemmel ve saf kahraman çocuk rolünü yapmak için hiç hevesli değildi. Yapmayacaktı da. O aptal bunak büyücüye doğrudan kafa tutacaktı. Zira o çatlak müdürün hayatta olmasının sebebi Loki'nin biraz eğlence istemesiydi. Asgard'dayken Thor ve diğer tanrılarla uğraşarak yeterince drama ve kaos izliyordu. Burada da aynısını yapmazsa ne eğlencesi kalırdı ki? Belki de önce şu ünlü Weasley ikizleri ile tanışmalıydı.
Düşüncelere dalmış bir şekilde ortak salona indi. Uraz ve Alois çoktan oradaydı. Muhtemelen onu bekliyorlardı. Tanıştıkları bu kısa sürede aralarında sessiz bir arkadaşlık anlaşması geçmişti. Birbirleriyle alakası olmayan üç kişi olmak onları alakalı kılan şeydi.
"Günaydın Loki. İyi uyudun mu?"
"Evet. Sorduğun için teşekkürler Alois. Ya siz ikiniz?"
"Ah. O kadar iyi uyudum ki enerji patlaması yaşıyorum diyebilirim."
"Bende iyi uyudum. Öyleyse artık gidelim mi?"
"Gideriz de... Büyük salonun nerede olduğunu hatırlayan var mı?"
"..."
Loki ve Uraz, Alois'e ciddi misin bakışları atıyordu. Cidden yolu unutmamıştı değil mi?
"Ciddi değilsin, değil mi Alois?"
Alois, Loki'nin sorusu karşısında gözlerini kaçırdı. Oldukça ciddiydi. Loki iç çekti ve çocuğu kıyafetinin yakasından tutup sürüklemeye başladı.
"Sadece bizi takip et."
"Oh... Teşekkür ederim."
Loki homurdanarak bir şeyler dedi. Ama dedikleri pek anlaşılmıyordu. Muhtemelen Asgardca konuşuyordu. Tabi diğer iki çocuğun duymayacağı kadar sessizdi.
Çok geçmeden büyük salona varmışlardı. Kendilerine bir yer bulup oturdular. Kahvaltılarını yaparken bina başkanları ders programını dağıtmaya başlamıştı. Slytherin bina başkanı Severus Snape de öğrenciler arasında gezip ders programlarını dağıtıyordu. Loki adamın uzattığı programı alırken kendisini süzdüğünün farkındaydı. Onun kim olduğunu da çok iyi biliyordu. Bir zamanlar 'babasının' ve arkadaşlarının zorbalık yaptığı çocuktu. Hem 'babası' hem de bu adam 'annesine' aşık olmuştu. Sonuç olarak 'annesi' 'babasını' seçmişti. Adamın ona kin gütmesi hem çok normal, hem de çok saçmaydı.
Programını aldıktan sonra ilk dersinin McGonnagal ile biçim değiştirme olduğunu gördü. Geç kalmamak için Urazla birlikte Alois'i sürükleyerek sosislerden uzaklaştırdılar. Sarışın çocuğun bundan memnun olmadığı her halinden belliydi. Zaten alıkonulurken epey bir direnmişti. Şanslıydı ki Loki biraz olsun sabırlı bir tanrıydı.
Derse girdiklerinde McGonnagal kısa bir tanıtma yaptı ve odadaki çoğu öğrenciyi şaşırtarak bir kediye dönüştü. Dersin ilerleyen dakikalarında iki Gryffindor sınıfa girdi. O iki aptal geç kalmadıklarını sanmışlardı. Çocuklardan biri kızıl saçlarıyla Weasley olduğunu haykırırken diğerinin göze çarpan tek özelliği koyu ten rengiydi. McGonnagal onları azarlarken Loki onların aptallığına sadece güldü.
* * *
Otobüste 300 kelime yazabilmeyi başardığım için kendimi tebrik ediyor ve cüzdanımı unuttuğum içinde kınıyorum. Hem çok yetenekli, hem de çok beceriksizim. Siktir! Şarjım 4 kalmış. Yazar kaçar! Hepinize iyi okumalar dilerim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ondskans återkomst
FantasyKötülük Tanrısı Loki Laufeyson öldü. Peki ya bu gerçekten doğru mu? Odin gerçekten de en güçlü Tanrı mıydı? Dünya ağacının sırrı ne? Loki öldüğüne neredeyse emindi. Neredeyse. Başka bir bedende uyanmak kesinlikle beklediği bir şey değildi. Eskidende...