Beste'den
Şule'nin gösterdiği yere baktığımda bize doğru gelen Baran ve Şule'nin deyişi ile ciğeri yanık kediyi görmüştüm. Şuan boku yediğimizin resmiydi. Bize doğru giderek yaklaştılar. Bugün kahvaltı yapmayacaktık sanırım. Ya birinin bedduasını almıştık aç kalmak için yada... Ah her neyse eğer buraya gelip valiz ve iç çamaşır mevzusunu açarlarsa Ege ve Emre'nin diline düşerdim. Daha çektikleri videoyu alamamışken bu iç açıcı olmazdı.
"Afiyet olsun kızlar" dedi gülerek yanık kedi. Harbi bu çocuğun adı neydi.
"Teşekkür ederiz" dedi Şule bu tip durumlarda hep Şuleyi konuştururdum. Mesela bi misafirlikte odaya biri geldiğinde ilk Şuleyi dürterim sonra ben konuşurum yani bu bir örnekti. Şule de alıştığı için tabi hemen Teşekkürü yapıştırmıştı. Ama bu kadarıyla kalsaydı keşke gitmediler. Baran bana yönelerek
"Bugün" dedi Bana bakarak ona bakmamı sağladı hadi bakalım ne diyecekti. Derken. sıcak pizzalar gelmişti. Şükürler olsun.
"Ne diyordum?" dedi Baran sanki unutmuş gibi yapıp unutmadığı her halinden belliydi.
"Hah. Diyorum ki bugün şirinler mi? Yoksa çilek mi?" dediğinde başımdan aşağı soğuk sular döküldü sandım. Emre'nin telefonuna mesaj gelmıştı. Ege ise bizi dinliyordu. Ne dediğimizi anlamaları imkansızdı ama bu piçler sanırım anlatacaktı.
"Sen bi kapatsan o koca çeneni." deyip yerimden kalktım. Cevabını beklemeden onu köşeye çektim. Ne işleri vardı burada?
"Sakin ol tamam kaçacağız ama bu saat erken gece gelirim" dedi ciddi bir yuze burunup ardından sırıtarak. Gözlerimi devirdim. Dirseğinden tutup biraz daha uzaklaşınca
"Olamaz yoksa namusumamı göz diktin?" dedi sahte bir şekilde telaşlı davranır gibi. Sağ elini sol omzuna sol elini sağ omzuna koyarak. Eline vurdum gözlerimi kısarak cevapladım
"Olmayan namus mu?"
Şule'den
Beste hangi cehenneme gitmişti. Şuanda masada üç erkekle olmaktan memnun olduğum söylenemezdi. Ege masadan kalkıp Ayakta duran garsonla konuşmaya başladı. Besteye arasında yaklaşık bir metre falan vardı ama neden buna dikkat etmiştim şimdi saçma bir şekilde. Tamam masada artık iki erkekle yalnız olmaktan rahatsızım. Kedimizde ayakta duruyordu. Saçlarını düzeltti.
"Ah güzelim bu arada ben Enes" dedi elini uzatıp. Başımla onayladım.
"Şule" dedim sadece aslında cevap vermeyebilirdim. Ah masada ki diğer hayvana gözüm kaydı. Telefonuna gömülmüştü. SALAK! Enes beni iteklediğinde yana kaydım. Yanıma ilişip. gelen patateslerden ağzına attı. Kolunu da omzuma atınca. Bu malın ne yaptığına baktım.
"Geri zekalı ne yapıyorsun?" diyerek kolunu ittim ve Bestenin kalktığı yere oturdum. Bu sandalyeler şu bi buçuk kişilik gibi olanlardandı hayvan gibiydiler. Enes kaşlarını çattı
"Güzellik ayıp oluyor ama. Hem" dedi ağzındaki patatesleri yutup.
"Bu kadar tesadüfün kader olduğuna inanıyorum ben" diyerek göz kırptı. Yüzümü buruşturdum.
"O kaderde ben yokum. Şimdi yol al" dedim ve ekledim "Lütfen!" daha önceden çok kibar olduğumu söylemiş miydim? Neyse söylüyorum çok kibarım.
"Eğer burası rahatsızsa eve geçebiliriz" dedi. Gözlerim yuvalarından çıkacakken. Emre konuşmaya hiç dahil olmuyordu. Ben sinirle Masada duran içi su dolu bardağı alıp. Enesin yüzüne fırlattım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir
Teen Fiction©Tüm telif hakları saklıdır. O evin duvarlarıydı şahit, belki rüzgardan uçuşan tüller. Davetsiz girdin bu ömrüme; Misafir olup kalkmanı değil. Sahibi olup kalmanı istiyorum...