Emre'den
Sabah üzerimdeki uyuşukluğun haddi hesabı yoktu. Adını bile hala öğrenemediğim hizmetçimizin yaptığı kahve kokusunu duymadan uyanıyordum yine. Bu berbat ve rahatsız yatakta kıçımın ağrısı ile debelendim. Telefonumu elime alıp ekranını açtım. Telefonuma gelen bildirimlerin hiç birine bakmamayı düşünsem de. Azra'nın ardı arkası kesilmeyen mesajlarını gördüm. Mesajları okumadan aklıma tek gelen şey ise dün attığı mesajdı. Yemeğimi zehir etmişti. O sıra yanımıza birisi gelmişti ama telefondaki Azra'dan gelen mesaja şaşırdığımdan dolayı kim olduğuna dikkat edememiştim hala yüz bulup bana mesaj atması beni deli ederken. Bir de yazdıkları! Midemi bulandırmaktan başka bir şey değildi. Telefonu bıraktım. Yan tarafıma döndüğümde Ege orangutanını gördüm götü başı dağıtmış bir şekilde uyuyordu. Ayağımla onu iteledim. Salak kalkmak yerine ayağıma sarıldı. Ardından ayağımı okşamaya başladığında. Gördüğü rüyalara benim ayağımı alet etmemesi için diğer ayağımla kafasını tekmeledim. Böğürerek uyandığında, kafasını tutuyordu.
"Ayağıma hâllendin ibnetor!" dedim ve ayağa kalktım. O sırtını bana dönüp uykusuna devam ederken pantolonumu altıma geçirdim. Üstümdeki çıkardığım t-shirt ü Egenın kafasına atınca gene anırdı.
"Uyanmıycam lan uyanmıycam" diye yeniden böğürdü
"Koduğum kalk hadi" dedim bu sırada başka bir şey üzerime geçirdim. Bir kaç defa bağırdığında dayanamayıp üstüne zıpladım bu kez dağları ınletecek kadar bağırdı.
"Senin ırzını... Ulan!" Ben kahkahalar ile üzerinden kalkarken kapıdan çıktım. Duşa girmek için bu gevşek ise hala inliyordu. Banyoya girip yüzümü yıkayacakken ağlama gibi sesler duydum şu küçük veletlerin odasından hayır yani eğer amcam çocuk bakmamızı istediğini söyleseydi ben bunlara bakmaları için bakıcı ayarlardım. Kapının kulpunu açtığımda kapının açık olması dolayısıyla öne düşmem bir olmuştu çünkü dünyanın en şerefsiz kuzeni üzerime arkadan ışık hızında atlamıştı. Kızların bunun videosunu çekmek isteyeceklerini düşündüm ama onlar yattıkları yerde ağrı çekmekle meşgullerdi. Ege üzerimden kalktıktan olayı oda fark etmişti. Beste ve Şuleye baktı- Bir dakika onlara velet demek hoşuma gidiyordu. 2 Veledin yanına gitti.
"Emree! Sıçtık. Evimizde iki ceset var Emre sıçtık telellele" diyerek zılgıt çekmeye yeltendiğinde ben hala yerimde yatıyordum ve olduğum yerden doğrulup kafasına indirdim. O omzuma vururken
"Lan ne olmuş bunlara"
"Olum dün dişi terminatör dedik bunlar dişsiz vantilatör çıktı." Yaptığı iğrenç espriyi espriden bile kabul etmediğim için 2 veledi dürttüm.
"Kalkın lan hadi valla bir karakol daha çekemem hadi!" Şule çığlık atıp kulak zarımın feriştahından girerken beste o acılarına rağmen bana tekme atmıştı.
"Hay sizin hastalığınıza da" diye sitem ettim Ege bana bakarak konuştu
"Babamla şu işi bir an önce halledelim olum bunlar gidici lan" sonra bir an düşündü
"Harbi gidicilerse yaşadık lan!" diye sevinecek iken bir tekme daha yedim bileğime. Acı ile kıvranırken. Egenin sesiyle ona döndüm
"Hadi kaçalım!" dediği şeyde ciddi olmadığını bilsem de bir an düşünmedim değil. Bu kez ateşlerine bakma fikri aklıma geldiğinde Şule ye doğru eğilip elimi alnına koymuştum ki acıyla kıvranan sımsıkı kapattığı o ela gözleri şiddetle açıldı. Elime vurmaktan geri kalmadı.
"Bana dokunma!" dedikten sonra ağlamaya devam etti az bir an dokunsam da ateşi biraz yüksek gibiydi ama bu yaz günü nasıl böyle olabildiler
"Babamı arayalım" dedi Ege bende onu kafamla onayladım ve Amcamı aramak için telefonunu çıkardı. Telefon açılmış olacak ki ağzı kıymetli taraflarına dönerek konuşmaya başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir
Teen Fiction©Tüm telif hakları saklıdır. O evin duvarlarıydı şahit, belki rüzgardan uçuşan tüller. Davetsiz girdin bu ömrüme; Misafir olup kalkmanı değil. Sahibi olup kalmanı istiyorum...