Bu cızırtılı sesleri zaten hayatım boyunca anlayamamıştım. Yani bu polisler nasıl anlıyorlardı. 'gozodozmo dsodoz' gibi 'z' harfinin fazla oldugu uğultulardan başka bir şey değildi. Şuan neredemiydik? Tabiki de maldivlerde sahilde. Coconatımdan ısırıklar alırken- Şuan karakoldayız arkadaşlar. Neden mi? Çünkü bu adını bile hala öğrenemediğimiz kaba öküzcük bize beraber kalma teklifi sununca onun kafasını ısırmıştım. Beste ise kibar öküzgün sırtına çıkmıştı. 'Bize nasıl böyle bir şey teklif edersiniz sizi hain pis sapıklar' gibi kibar cümleler kurarak onları kibarca veya döverek kovmaya çalışınca onlarda bağırdılar karı gibi. Sonra tabi apartman sakinleri çok sakin davranmayıp polisi aradılar. Ve şuan bize evi kiraya veren ve şunların amcası babası artık neleriyse o adamı bekliyorduk. Beste kolumdan dürtüp beni kendine çekince merdivenlere doğru yürüdük ve öküzcüklerden uzaklaştık. Bana fısıltı ile
"Şule eğer babamlar bu olayı öğrenirse kaç yıllık hayallerimiz suya düşecek biliyorsun değil mi?" dediğinde içime bir kurt düşmüştü.
"Ya bizimkilerin haberi olsa onlar gönül rahatlığı ile bırakırlar ya gerçekten mükemmel konuşuyorsun." dedim. Gözlerini devirdi kollarını önünde birleştirip duvara yaslandı.
"Ne yapacağız peki?" dedi bi an duraksadım bu esnada Beste yere çökmüş oturdu. Yanına iliştim hemen
"Bunu hep ben sana sorardım eğer bana soruyorsan durum vahim desene" dedim şakaya vurmak ister gibi ama durum ciddiydi. Sicilimize işlenirse bitmiştik. Kısa bir bekleyişin ardında kır saçlı gayet düzgün giyimli bir adam karakoldan içeriye girdi. Bizim öküzlere bi bakış attıktan sonra baş komiserin odasına girdi. Biz ise Beste ile sadece olay dışı seyirci gibi seyir ediyorduk. Bi an elim ağzıma gitmiş sanki tırnak yiyormuşum gibi. Ama tırnak yemiyorum tabiysi cık cık cık cok yalnıs gencler. Bu benim telaşlı falan olunca elimi nereye koyacağımı bilmediğim için gittiğim yerdi. Konumuz zaten bu değildi. Şuan öküzler bize ölümcül bakışlar atarken biz bakışlarımızı kaçırıyorduk. Elbette ki haklıydık. İki genç kızın evine dingonun ahırı gibi girmeleri. Bizi komiser bey amcacığımızın yanına çağırdıklarında Beste ve ben önden hücüm ettik yan yana girmemek için şuan bizi dövecekmiş gibi bakmaları neyin nesiydi? İçeriye girince o kır saçlı adam koltukta oturuyor komser ise bize bakıyordu. Biz ise... Biz yusuf yusuf tuk şuan. Komiser bey amca bize yönük bir soru sordu.
"Şikayetçi misiniz? Kızım bu heriflerden" dediğinde Beste ve Ben bi anda
"Hayır, hayır hiç hiç yani lüzümü yok"
"Evet evet. Yani Hayır değiliz" dedik dedikte dediklermiz birbirine karışsada anlaşılmıştı. Tamam evimnize girdiler diye şikayetçi olabilirdik ama birinin sırtına çıkılmış diğerinin kafası ısırılmıştı. Bu karakol meselesini büyütüp ailemizin kulağına gitmesine lüzum yoktu.
Komiser bu kez öküzlere yöneldi"Peki ya siz? Sİz şikayetçi misiniz, kızlardan?" dedi komiser bey amcamız ama bu öküzler bizim aksimize vicdansız çıktıkları için.
"Evet şikayetçiyiz. Kafama bakın ya az bile-"
"Tabikide sırtım hala ağrıyor-" onların şikayetleri havada gezerken kır saçlı düzgün giyimli oturan adam sanırım birinin amcası diğerinin babasıydı. Neyse işte o adamın sesi odayı inletti
"Susun lan" dediği kelime sanki 'susunan' gibi çıksada çok cool bir şekilde bizim öküzleri susturmuştu. Komiser bey amca ile el sıkıştıklarında önden kır saçlı adam arkalarından öküzler ve sonra biz odadan çıkmıştık. Kır saçlı adam bize dışarı gelmemizi işaret ederek kendisi çıkmıştı bizede bi kağıt imzalattıktan. Hepimiz dışarı çıktık. Saat kaçtı bilmiyorum ama baya fazla geç olmuş olmalıydı. Ve gece hava mükemmeldi. Tabi yaşadığımız olaya bakarsak... Kır saçlı adam öküzlere bakış attıktan sonra ben devreye girdim çenem durmadı tabi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davetsiz Misafir
Teen Fiction©Tüm telif hakları saklıdır. O evin duvarlarıydı şahit, belki rüzgardan uçuşan tüller. Davetsiz girdin bu ömrüme; Misafir olup kalkmanı değil. Sahibi olup kalmanı istiyorum...