entrusted

22 5 4
                                    

orman yaşlı adamın önünde uzanıyordu. gür yeşilliklerle dolu yemyeşil bir genişlik. kalın gövdeleri ve dalları olan uzun ağaçlar, doğal bir katedral oluşturuyor gibiydi, gölgelik ise yeşil bir tavan görevi görüyordu. yaprakların arasından sızan güneş ışığı, orman zemininde alacalı bir ışık saçıyordu. çalıların altı eğrelti otları ile yosunlarla kaplıydı ve zemin düşen yapraklarla yumuşaktı. orman, kuşların cıvıldadığı ve hayvanların koşuşturduğu bir bolluk ve yaşam yeriydi. insanın yalnızlığını unutturacak kadar geniş ve sessizdi. ağaçların gölgesinde yürürken, insan kendini küçük ve değersiz hissetmeye başlardı. göl kenarına geldiğinde soluk soluğa kaldığını fark etti.

çimleri incitmek istemiyormuşçasına yavaşça oturdu.  göl, gür yeşillikler ve uzun ağaçlarla çevrili bir su kütlesiydi. su masmaviydi ve güneş ışığında parlayarak büyüleyici bir etki yaratıyordu. kıyı şeridi kayalık ve engebeliydi, sudan çıkıntı yapan çentikli kayalar vardı. su sakindi, sadece zıplayan bir balığın veya yüzeyde esen hafif bir esintinin neden olduğu bir dalgalanma vardı. hava taze ve temizdi ve duyulan tek ses kuşların cıvıltısı ve rüzgardaki yaprakların hışırtısıydı. göl, ziyaretçileri yavaşlamaya, derin bir nefes almaya ve sadece anın tadını çıkarmaya davet eden, doğal güzelliğin ve huzurun olduğu bir yerdi. ne yazık ki yaşlı adamın ne yavaşlamaya, ne derin bir nefes almaya ne de sadece anın tadını çıkarmaya vakti yoktu. acelesi olan yaşlı adam birkaç dakika sonra ayaklandı. uzun yürüyüşünden dolayı yorgun olduğu belliydi. ter içinde kalmıştı. tarlalarda fısıldayan, açan çiçeklerin tatlı kokusunu taşıyan hafif bir esinti uzun saçlarını gözlerinin önüne getirdi. elleriyle saçlarına doğru hamlede bulundu. saçlarına dokunduğunda terden dolayı nemli olduklarını fark etti.

yaprakların arasından sızan güneş ışığı mavi gözlerini buldukça, gözleri kısılıyordu. birkaç dakika sonra o mavi gözler tahtadan bir ev ile buluştu. derince nefes verdi. tahta evin içine konumlanmış olduğu bahçe gözlerini aldı. çiçekler, her renk ve tipte, bahçenin her köşesinde açmıştı. canlı renkleri ve tatlı kokuları havayı dolduruyordu. patikalar düzgünce budanmış çitlerle kaplıydı ve çimler yemyeşil bir halıydı. bahçenin iyi bakılmış olduğu belliydi. “akiko.” diye mırıldandı yaşlı adam. yüzünde bir gülümseme belirdi. çitlere doğru yaklaşıp kilide uzandı. gıcırtıyla açılan kapının sesi rüzgarın uğultusuna karıştı.

ikindi vaktiydi. akiko gün boyunca gergin davranmıştı. bahçe kapısının açılma sesini duyunca hızla evden çıktı. “tora” diye bağırdı. "akiko.” diye daha sakin bir şekilde karşılık verdi yaşlı olan.

“hoş geldin. ben de seni bekliyordum.” akiko’nun ses tonundaki gerginliği sezen tora ellerini omzuna koydu. “sakin ol akiko.” dedi iyi yıllanmış bir viski gibi derin ve zengin olan sesiyle. sanki yılların kahkahası ve tecrübesiyle pürüzlendirilmiş gibi bir hırıltı vardı. dikkat çeken bir sesti ve otoritesiyle bir odayı doldurduğunu hayal etmek kolaydı. bu, tonunda yabancı bir diyarın dokunuşu gibi hafif bir aksan barındıran bir sesti. çok şey görmüş ve duymuş bir sesti ve içinde bir bilgelik ve bilgi duygusu taşıyordu. insana kendini güvende hissettirebilecek ama aynı zamanda senin bilmediğin bir şeyi biliyormuşçasına huzursuz hissettirebilecek bir sesti. ortaya çıkmayı bekleyen hikayeler ve sırlarla dolu bir sesti. akiko’yu ilgilendiren kısım o sırlardı.

“nasıl endişelenmemi beklemezsin tora? tüm gece gözüme uyku girmedi? ya en başından hata ettiysek? ya kehanette bahsedilen çocuk bambaşka bir yerdey-“

“beni içeri davet etmeyecek misin?” dedi sinir bozucu bir gülümsemeyle. bu gülümsemesi ile zamanında çok can yaktığı belli oluyordu.

akiko cevap vermeden tahta eve doğru yürümeye başladı. kapıyı açıp tora'yı beklemeden içeri girdi. ardından içeri giren tora kapıyı kapattı. akiko ona oturması için ahşaptan yapılmış kırmızı sandalyelerden birini gösterdi. sandalyeye oturan tora gerindi. saçlarını geriye doğru attı ve dışarı doğru hızla nefes verdi. oturduğunda uzun yolculuğundan dolayı yorgun olduğunu anladı. 11 saat süren gemi yolculuğu, yarım saatlik araba yolculuğu ve iki saat süren bir doğa yürüyüşü… yoğun bir gün geçirmişti. akiko elinde bir tepsi ile içeri girince yüzündeki sinir bozucu gülümseme yerini gerçek bir gülümsemeye bıraktı. gümüş tepside kurabiyelerle dolu bir tabak ve iki bardak limonata vardı. akiko tepsiyi ortadaki masaya koyup tora'nın karşısındaki sandalyeye oturdu.

“o nerede?” dedi tora. akiko kimden bahsettiğini anlamıştı. dün gece ona getirilen bebekten bahsediyordu.

“uyuyor."

“ona bir isim verebildin mi?"

“hayır."

"ona en kısa sürede bir isim vermelisin. normal bir çocuk gibi yetişmeli."

"normal bir çocuk değil ki!"

tora gülümsedi. kahkaha atamayacak kadar yorgundu.

"zai." diye mırıldandı genç kadın. "zai sozo."

"zai sozo." diye tekrarladı tora. "kulağa hoş geliyor."

"bir dakika..." dedi tora. "ismi sadece kulağa hoş geliyor diye seçmedin değil mi?"

"beni yakaladın." diyerek muzipçe gülümsedi genç kadın. tora geldiğinden beri ilk defa gergin değil gibiydi.

akiko tepsiyi mutfağa getirmek için ayaklandığında tora, akiko'nun kızacağından adı kadar emin olsa da bir puro yaktı.

~~~~
tora, beşikte uyumakta olan bebeğe baktıkça içinin mutlulukla dolduğunu fark etti. bu bebek tüm umutlarıydı. kaderinde büyük badireler atlatmak olsa bile şimdilik yapması gereken tek şey uyumaktı.

"gözleri onun için zorluk çıkaracak." dedi akiko sessizce.

"nasıl yani?"

"griler."

tora bunun anlamını elbette biliyordu. gri göz hava göçebelerine özgüydü. "ne yapabileceğime bakacağım."

bebeğin hayatı çok zor olacaktı. bu zorluğa gözleri yüzünden yaşadığı zorbalığı da eklemenin anlamı yoktu.

yavaşça beşiğe doğru eğildi. dudaklarını, minik bebeğin kulaklarına getirdi.

"zai. ismin antik ateş ulusu dilinde emanet anlamına geliyor. sen bizim son umudumuzsun. bizleri kurtaracağından eminim. ama şimdilik bize emanetsin. ve bizlerin de seni koruyacağından emin olabilirsin."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

zai sozo || harry potter x avatar the last airbender crossoverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin