1.BÖLÜM

17 3 0
                                    

17 yıl önce

"Napıyosun ya sen, napıyosun şefik!?"
diye bağırdı Zilşan Hanım.

Eve az önce girmişti ve ağlama sesleriyle açtığı kapının ardında karşılaştığı görüntü hem içini parçalamış hemde midesini bulandırmıştı.

"Sen bu kızı bu yüzden mi evlat edindin?"

Düşündükçe gözleri doluyordu Zilşan Hanım'ın

"Ne kadar süredir devam ediyor bu pislik?" dedi tükürürcesine

Şefik Bey belki suçluluktan, belki de söyliyecek bişey bulamayışından benimsediği sessizliği bozdu.

"Ehh yeter be!" Dedi Zilşan Hanım'ın üzerine yürüyerek
Var gücüyle attığı tokat Zilşan Hanım'ın dudağını patlatmıştı.

"Pislik herif in tekisin!" dedi Zilşan Hanım kanayan dudağına aldırış etmeden.

"Kes sesini be kes!" diye haykırdı Şefik Bey

Karısı Zilşan Hanım'ın, gözlerindeki nefretin farkındaydı. Ve bu nefret Şefik Bey'in öfkesini dahada korluyor du.

Zilşan Hanım'ın yüzünde hiçbir şeyi umursamayan alaycı bı gülümseme oluştu.

"Korkuyosun" dedi "haklıyım, şerefsizin teki olduğunu sende çok iyi biliyorsun"

Zilşan Hanım'ın kışkırtmak için söylediği bu cümleler işe yaradı ve Şefik Bey, Zilşan Hanım'ın tuttuğu kolunu var gücüyle duvara iterek yere düşürdü.
Onunla birlikte yanındaki masada yerle bir oldu.

Zilşan Hanım'ın kafasının arkasında oluşan sıcaklık, ensesinde oluşan ağrıyla ağzından hafif bı inilti çıktı.
Elini sıcaklığın olduğu yere götürüp geri çektiğinde bulanıklaşmaya başlayan görüşüylede fark edebildi.

Buranın dönüşü yoktu, Şefik Bey'in arkasını dönüşünü fırsat bilerek masanın üzerinden düşen bıçağı aldı.

Onu biliyordu, onu tanıyordu. Dönüp ona bakacağını, ilgilendiğini biliyordu.
Ve öylede oldu. Şefik Bey birkaç saniye içinde dönüp Zilşan Hanım'ın yanına eğildi.
Zilşan Hanım'ın görüşü iyice bulanıklaşıyordu, zihni bulanıklaşıyordu.
İhtiyacı olan son bir güçtü...

"Zilşan bana bak" dedi Şefik Bey.
İyice yaklaşıp kafasının arkasına bı kumaşla bastırınca Zilşan Hanım o son gücü kullandı.
Elindeki bıçağı Şefik Bey 'in sol göğüsüne sapladı.
Şefik Bey'in gözleri ilk defa merhamet dileniyordu.

Bu hayatta öyle bir an geliyordu ki en kötüler, en benciller bile merhamet dilenir hale geliyordu. Ama bu da çok uzun sürmedi.
Şefik Bey' de, Zilşan Hanım'ın birkaç adım ötesinde yere yığıldı.

Bunların hepsine kapı aralığında şahit olan minik bir beden, minik bir ruh vardı. Çığlıklarla ağlayışının sonunda oluşan manzara minik kalbinin teklemesine neden olmuştu.
Seslerin kesilmesiyle Aralık kapıyı tamamen açıp tereddütlü adımlarla odadan çıktı. Gördüğü manzara dehşet vericiydi, gözleri açık iki beden yerdeydi.
Sanki hâlâ yaşıyor gibilerdi, ama bir o kadarda ölülerdi.

Daha önce yatakta tanıştığı kandan çok daha fazlasıydı bu kan. Minik kız belkide o günden sonra bu kadar çok korktu kandan.
Karşısındaki iki bedene ağlamaklı gözler, titreyen ellerle bakarken içinden bir ses kaç dedi. Minik kız bu sesi dinledi.
Çelimsiz bacakları birbirine dolaşsada koşar adım çıktı evden.

Aylardan Aralık' ve İstanbul kara teslim olmuştu. Minik kız zayıf bedenine oldukça büyük genel Zilşan Hanım'ın elbisesiyle, çıplak ayaklarındaki terliklerle tir tir titriyordu. Yanaklarında kurumaya başlayan yaşlarla birlikte yürümeye başladı.
Hava kararalı çok olmuştu ama cadde deki dükkanların hepsi ışıl ışıldı. Ağaçlar vardı, süslenmiş ağaçlar... Süslenmiş camekanlar vardı.

Küçük kız bunların neden burada olduğunu bilmiyordu.
Ama bu güzellikler bile bu sefer onu güldürememişti. Korkuyordu, saf korkuydu bu. Yürüyordu, çok yorgundu.
Sonra bu kafenin önünde durdu, içeriden insanların kahkahaları, çatal bıçak sesleri yükseliyordu.
İçeriden tüm sesleri bastıracak bir ses bağırdı.

"Yeni yıla son on saniye millet dilek dilemeyi unutmuyoruz!"

Küçük kız bulunduğu kaldırımın kenarına oturdu, gözlerini gökyüzüne çevirdi.
Kız akıllıydı, Yeni yılın ne olduğunu oracıkta az çok anlayabilmiş ti.

"Herşey güzel olsun, herşey çok güzel olsun, güzel bir kız olayım lütfen"

"3...2...1..."

"Hoşgeldin Yeni Yıl..." dedi ve gözlerinden bir damla yaş düştü yanağına.

Minik kız orada bir süre oturdu. Ne güzel bir kız oldu nede herşey çok daha güzel oldu. Ama ona göre olması gerekiyordu.
Kötü şeyler yaşayıp, kötü biri olduğu için dileklerinin kabul olmadığını düşündü.
Kahverengi gözleri yine doldu,umursamadı. Oturduğu yerden kalktı ve yürümeye devam etti.
Donmak uzereydi ama umursamadı. Çevresinden geçen insanlar onun dağınık saçlarından, cılız bedeninden korkuyordu. Bunu küçük kız da fark ediyordu, iğrenilerek bakıldığını gözlerinden anlıyordu.

Sonra bişey oldu. Belki bir mucize, belkide dileklerin kabulü...
Kızın ilerlediği yönden bir adam kıza doğru geldi, durdu. Ve kızla aynı boya gelmek adına eğildi.

"Merhaba küçük kız" dedi, kız cevap vermedi.

"Adın ne bakalım?" diye sordu adam. Elini kızın saçlarına götürüyordu ki kız korkuyla geri çekildi.
Kızın yüzündeki korkuyu okumuş olucak ki adamın yüzünde sıcacık, içten bir gülümseme oluştu.

"Benden korkmana gerek yok, sana yardım etmek istiyorum... Bak benim adım Azer. Bence senle anlaşabiliriz."

Kız adamın gözlerinin içine baktı kısa bir süre, adamın gözlerinin içindeki sıcaklığa inandı.
Çocuklar böyleydi insanların içindeki iyiliği hissederler di.

"Bilmiyorum"dedi kız. sesi soğuktan çatallanmıştı. "Adımı bilmiyorum"

Adam bir an duraksasada belli etmedi.

"Peki evin nerede küçük kız?"

"Evim..." Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı "yok"

Adam derin bir nefes verdi.

"Pekala o zaman sana Sezin diyelim mi, adın Sezin olsun mu?"

Kızın gözleri parladı.
"Tıpkı güzel bir kız ismi gibi" dedi

Adam gulumsedi.

"Güzel bı hayatın olsun, güzel bı kız ol, bir sürü oyuncakların olsun ister misin?"

"İsterimm!" dedi kız neşeyle

"Ama bunun bir bedeli olucak, sana bir şartım var"

Kızın yüzündeki neşe gölgelendi.

"Ne şartı, çok mu kötü?" dedi

"Hayır, daha çok zaman var. Merak etme" dedi adam. Kız bir süre adamın gözlerine baktı.

"Tamam kabul" dedi.

Ama nerden bilebilirdi ki yıllar içinde
verdiği bu söz onu minnettarlık duygusunun esiri edicekti...

GEÇMİŞİN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin